ODTÜ’de hafta içi başörtülü öğrencilere yapılan sözlü şiddet saldırısı bir kez daha örgütlerin gençleri nasıl marjinalleştirdiğini gözler önüne serdi.Hayatının baharındaki öğrencilerin nasıl bu kadar tahammülsüz ve ideolojik körlük içinde oldukları analiz edilmeden, sorunun çözülmesi mümkün olmayacak. Nefret suçu işleyen gençlerin birçoğu, yasa dışı örgütlere yakınlığı ile bilinen gruplara üye. Yeni çıkan “Gençlik ve Radikalizm” kitabında Sosyolog Dr. Necati Alkan, sağ ve sol örgütlerin nasıl gençleri devşirdiğini inceledi. Yapılan araştırmalar, örgüt üyelerinin neredeyse yüzde 70’inin 14-25 yaş arasında olduğunu gösteriyor. Gençlerin radikalleşmesinde ekonomik ve sosyal sebeplerin yanında 'değer verilmemek ve güvensizlik duygusu' da yatıyor. Gezi sonrası karıştırılmak istenen üniversitelerde ailelere çok iş düştüğü gibi devletin de marjinal örgütlerle akıllı yöntemler kullanarak mücadele etmesi gerekiyor.Marjinal sol gruplar, yayınlarında ODTÜ’deki başörtülü gençlere karşı saldırıyı savundu.Örgütlerin üniversite öğrencilerini nasıl marjinalleştirdiği yine üzücü bir hadiseyle gündeme geldi. Yer, protestolarıyla ünlü Ortadoğu Teknik Üniversitesi’ydi. (ODTÜ) Daha sonra kendi sitelerinden Dev-Gençli oldukları anlaşılan birkaç kız ve erkek öğrenci, önce başörtülü kızlara sözlü saldırıda bulundu, bununla yetinmedi ve ellerindeki, ‘ODTÜ’de cemaatçi istemiyoruz’ yazılı pankartlarla başörtülüleri kampüs dışına atmaya yeltendi… Oysa konuştuklarında demokrasi, eşitlik, halkların kardeşliğinden dem vuruyorlardı her seferinde! Peki ama onları böylesine radikalleştiren neydi? Belki de biraz gerilere, 30-40 yıl öncesine gitmek gerekiyor. 70’li yıllarda, örgüt liderleri ‘aynı zamanda’ birer üniversite öğrencisiydi. Biz onları hep bir militan olarak tanıdık, ‘öğrencilik’ yönleriyle neredeyse hiç tanışamadık. Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi’nin (THKP-C) kurucularından Mahir Çayan, üniversiteye adım attığı ilk gün elindeki bond çantasıyla diğer öğrencilerden pek de farklı değildi aslında. Okula hep, ‘grand tuvalet’ geliyordu. Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu’nun (THKO) kurucusu Deniz Gezmiş, ders başı yaptıkları ilk günlerde iyi bir avukat olmanın hayallerini kuruyordu belki de. Terör örgütü PKK’nın kurucusu Abdullah Öcalan, Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne başladığı ilk yıllarda alnı secde gören bir öğrenciydi. Hizbullah terör örgütünün kurucusu Hüseyin Velioğlu da Siyasal Bilgiler Fakültesi’ne kayıt yaptırdığında radikal bir genç değildi şüphesiz… İllegal örgütler, dün olduğu gibi bugün de üniversiteleri, ‘bakir alanlar' olarak görmeye devam ediyor, yeni üyeler kazanmak için yoğun bir çaba sarf ediyor. Özellikle kayıt dönemleriyle birlikte okulların açıldığı ilk birkaç ay, öğrenci ve veliler için hayati önem taşıyor. Tam da böylesi bir zaman dilimine tevafuk eden sosyolog Dr. Necati Alkan'ın, Gençlik ve Radikalizm isimli kitabı hem öğrencilere hem de anne ve babalara yol gösterici bir nitelik taşıyor. 2000'den bu yana terör alanında çalışmalar yapan Alkan, zaman içinde bu alandaki en yetkin isimlerden bir tanesi haline geldi. Terör hadiselerine bir sosyolog penceresinden bakarak devletin son dönemlerde değişen yüzünü temsil etti. İllegal yapılarla baş etmede bilimsel yöntemlerin ne derece önemli olduğunu ortaya koyan son kitabı, Karakutu Yayınları'ndan çıktı. Terör ve terörizm kavramlarını bütün boyutlarıyla ele alan çalışmanın merkezinde lise ve üniversite talebelerinin olması da boşuna değil zira her yıl yüzlerce genç militan olarak devşiriliyor, sonu olmayan bir maceraya sürükleniyor. İşte Gençlik ve Radikalizm-Terör Örgütlerinde Kimlik İnşa Süreçleri isimli kitaptan dikkat çeken bölümler...Her örgütün bir insan kaynakları birimi var!Tüm örgütlerde, militanların çok büyük bir kısmını 14-25 yaş aralığı oluşturuyor. Mesela bu rakam DHKP-C'de yüzde 65'e tekabül ederken, dini motifli örgütlerde rakam yüzde 73'lere çıkıyor. Bu da gösteriyor ki sol-sağ ya da dini motifli illegal yapılar, militanların neredeyse tamamını gençlerden seçiyor.‘Gençler niçin radikalleşiyor?' sorusu belki de cevap aranması gereken en önemli başlıklardan. Yapılan araştırmalar, gençlerin ekonomik, sosyal, kültürel, siyasi ve psikolojik nedenlerden dolayı terör örgütlerine katıldıklarını gösteriyor. Örgütler, gençleri kazanmak için bu sorunları istismar ediyor, propaganda ve ajitasyon yapıyor...Gençlerin bütün zaafları rapor ediliyorGençler ergenlik dönemlerinde kendilerini değersiz görüyor ve güvensizlik duygusu yaşıyor. Duyguları sürekli iniş çıkış gösterdiğinden çabuk seviniyor, çabuk üzülüyor ve birden sinirlenip olur olmaz şeyleri sorun yapabiliyor. Ana-babadan devlete varana kadar otoriteyi temsil eden herkese başkaldırma eğilimi taşıyabiliyorlar. Genç, bu dönemde aileden gerekli ilgiliyi göremezse terör örgütlerine sığınıyor.Yapılan araştırmalarda, gençlerin anne ve babalarından en büyük şikâyeti yetişkin yerine konmamak, anlayışsızlık, güvensizlik, baskıcı ve katı tutum ile sürekli çocuk yerine konmak olduğu görülmüş. Bir genç, aile ortamında kendine değer verilerek yetişkin yerine konmadığı için, kendine değer veren, yetişkin yerine koyan ortamları aramaya başlıyor.Örgütlerle yeni tanışan geçlerin aile yapıları, zaafları, irtibatta oldukları arkadaşları, ekonomik düzeyleri, dini, etnik ve kültürel kökenleri, fizyolojik, psikolojik ve sosyal ihtiyaçları hakkında raporlar tutuluyor. Örgütte bu işi yapanlar adeta bir insan kaynakları uzmanı gibi çalışıyor.Polis, aile, öğretmen ve din görevlileri ortaklaşa çalışmalıBireyler, grupla ters düşmemek, grup üyeleri tarafından alaya alınmamak ve hor görülmemek için uyma davranışı gösteriyor. Bireyler, ‘uyma' davranışı gösterirken, grubun kendileri gibi düşünmeyeni dışlayacağı ve kabul etmeyeceğini düşünüyor. Yani illegal bir yapının çekimine giren genç kolay kolay geri dönemiyor.Örgütten ayrılanlara ya da ayrılmak isteyenlere bir aşağılama sözü olan 'dönek' ya da 'hain' damgası yapıştırılıyor. DHKP-C'nin ölüm orucu ve açlık grevlerini bırakan mensuplarına hitaben, örgüt dergilerinde yayınlanan, 'Tanıyın Bunları! Bunlar Sattı Yoldaşlarını!' isimli makaleler bu durumun en iyi örneklerinden.Gençlik, cesaretin çekingenliğe, macera isteğinin rahata, duyguların mantığa üstün geldiği anları yaşar. Öğrenme ve dinamizm çağındaki gençlik döneminde en etkin duygu otoriteden kurtulma duygusudur. İşte tüm suç türleri, özellikle de terör örgütleri bu dönemin özelliklerinden sınırsızca yararlanmak ister.Terörle mücadele alanında sadece ailelere değil, polislere, lise müdürlerine, müdür yardımcılarına ve rehber öğretmenlerine ve din görevlilerine büyük sorumluluk düşüyor. Herhangi olumsuz bir durumda gençlerin istikbali için vakit kaybetmeden harekete geçilmesi gerekiyor.‘Kitabı emniyet bastırdı iddiaları doğru değil’Gençlik ve Radikalizm kitabı raflardaki yerini alır almaz bazı gazete ve internet sitelerinde Emniyet Genel Müdürlüğü'nün isteğiyle böyle bir çalışmanın yapıldığı iddia edildi. Kitabın Gezi Parkı olayları sonrasında çıkması da bu iddialara dayanak olarak gösterildi, “Polis teşkilatı, bu kitapla eylül ayında çıkarılması planlanan eylemler için hazırlık yapıyor.” denildi. Edinilen bilgilere göre, kitabın böyle bir misyonu yok ancak bu çalışma emniyet teşkilatının dikkatini çekmiş olacak ki çok sayıda polis, Gençlik ve Radikalizm'i almak için sıraya girmiş hatta toplu siparişler verenler olmuş. Kitabı okuyan polisler, önümüzdeki dönemde terör örgütlerine karşı daha bilinçli hareket edeceğe benziyor. Bunun en güzel örneği, üniversite kayıtları sırasında kampüslere stant açanlar arasında bu yıl polislerin de olması. Dağıttıkları broşürlerle üniversiteli gençleri ve ailelerini uyaran emniyet teşkilatı, illegal sol grupların internet sitelerinde kendi paylarına düşeni aldı: 'Polis, kampüsten defol!' b.koseli@zaman.com.tr
↧