Şair Tevfik Fikret’in “Bir Lâhza-i Ta’ahhur” tabiriyle (Bir anlık duraklama) II. Abdülhamit Han’ı hedef alan suikastçılar emeline ulaşamadı. 26 kişinin öldüğü, 58 kişinin yaralandığı Yıldız Suikastı, o dönem uluslararası basında büyük yankı buldu. Suikast girişiminin ardından başlatılan soruşturma ve yargılamada Belçikalı anarşist Edouard Joris, olayın baş zanlısı olarak idama mahkûm edildi. Fakat Joris iki yıl sonra padişah tarafından affedildi. Peki neden?21 Temmuz 1905 tarihinde, İstanbul büyük bir patlamayla sarsıldı. O gün, Cuma Selamlığı için Yıldız Camii’nden çıkan II. Abdülhamit Han’ı bekleyen bombalı araç infilak etti. Amaç, Avrupa ülkelerinin ilgisini Osmanlı toprakları üzerinde yaşayan Ermenilere çekmek. Fakat şair Tevfik Fikret’in “Bir Lâhza-i Ta’ahhur” tabiriyle (Bir anlık duraklama) suikastçılar emeline ulaşamadı. Şeyhülislam Cemaleddin Efendi’nin padişaha bir soru sorarak geciktirmesi, Sultan’ı bombanın etki alanı dışında tutmuş, 26 kişinin hayatını kaybettiği ve 58 kişinin de yaralandığı patlamadan sağ olarak kurtarmıştı.Yıldız Suikastı, o dönem uluslararası basında büyük yankı buldu. Suikast girişiminin ardından başlatılan araştırmada 15 kişi tutuklandı ve Belçikalı anarşist Edouard Joris olayın baş zanlısı olarak mahkûm edildi. Fakat Joris idama mahkûm edildikten iki yıl sonra padişah tarafından affedildi ve Belçika’ya geri döndü. Osmanlı vatandaşı olmayan birinin Abdülhamit’e yönelik suikast girişiminde önemli bir rol üstlenmesi birçok soru işaretini beraberinde getiriyor. Olaydan bir hafta sonra tutuklanan Joris neden kaçmayı düşünmedi?Edouard Joris ve Yıldız Suikastı hakkında ne Belçika ne de Türk tarihinde yeterli bilgi bulmak mümkün değil. Olay adeta tarih kitaplarından silinmiş ve şimdiye dek konu üzerinde ciddi bir çalışma yapılmamış. Konuyu tarihin bilinmeyen sayfalarına ebediyen mahkûm etmekten kurtaran tek bir derlenmiş eser ‘Dynamiet voor de Sultan’ (Sultan İçin Dinamit) kitabı. 1968 yılında Belçikalı zanlının yakın arkadaşı Victor Reseller’e gönderdiği mektupların gün yüzüne çıkması üzerine Water Reseller tarafından yazılmış.Anarşist JorisEdouard Joris erken yaşta okulu bırakmasına rağmen dillere olan yatkınlığı dikkat çekiyor. 1896 yılında anarşist dergi Ontwaking’in (Diriliş) kurucusu Victor Reseller ile tanıştıktan sonra Anvers’teki işini bırakarak İstanbul’a göç ediyor. Joris’in neden Belçika’yı terk edip Osmanlı topraklarına yerleştiği tam olarak bilinmese de suikast davasının kayıtlarında mahkeme başkanı Hilmi Bey’e Paris’te yayımlanan Pro Armenia dergisinde Ermenilerin kaderi hakkında bir yazıdan çok etkilendiğini söylüyor. Joris, ayrıca İstanbul’da kaldığı yıllarda Diriliş dergisine “Şark’tan” yazı dizisi için yazılar kaleme aldı. Bu yazılarında Ermeni taşnakların davasına ciddi şekilde destek çıkıyor.1894 ile 1896 arası 300 bin Ermeni’nin Sultan II. Abdülhamit Han’ın emri doğrultusunda Türk ve Kürtler tarafından öldürüldüğünü söyleyen Joris, Avrupa devletlerinin de sırf kendi çıkarları için olayları görmezden geldiklerini yazıyor. Sonuç olarak Ermeni taşnakların silahlı şiddete başvurmaktan başka çarelerinin kalmadığını anlatıyor. Tutuklanmasının ardından mahkeme başkanı Hilmi Bey’in sorularına verdiği cevaplardan da neden Ermeni terörist komitecilerle işbirliğine girdiğini anlayabiliyoruz.Sorgulamalar sırasında Joris, herhangi şahsi bir çıkarı olmadığını, amacının Ermeni halkının varlığını sistematik bir şekilde yok etmeye çalışan bir padişahı ortadan kaldırmak olduğunu açık bir şekilde beyan ediyor. Bu görüşe nasıl ulaştığını soran mahkeme başkanına ise “Başta İngiliz ve Fransız konsoloslukların yıllık raporlarından ve Avrupa gazeteleri ve Ermeni dostlarıyla yaptığım görüşmelerden.” cevabını veriyor.İdam sehpasından özgürlüğeEdouard Joris, suikast girişiminde yer almamış olsa da, hazırlıklarda oynadığı kilit rolden dolayı Abdülhamid’i öldürme girişiminin beyni olarak tutuklanacaktır. Belçikalı tertipçinin, patlayıcı maddenin yurtdışından getirilip Galata’daki apartmanında depolanmasından bombalı aracın gümrükten geçirilmesine kadar planın her safhasında parmağı bulunuyor.Bu safhada Joris’ten başka, Ermeni Devrimci Federasyonu kurucularından Kristofor Mikaelyan ve kızı olarak tanıttığı Rubina, iş arkadaşı Vramchabou Kindirian, örgütün ileriki safhalarına başına geçecek olan Konstantin Kabulian, Kabulian’in eşi Sophie Rips, Karabet Ohanesyan, Silvio Ricci, Ardach Hatchik Kapudanian ve Trase Yuvanoviç bu örgütün belli başlı üyeleri olarak sıralanıyor.1904’te Sofya’da (Bulgaristan) düzenlenen Ermeni Devrimci Federasyonu kongresinde Abdülhamit’i öldürmekle vazifelendirilen Mikaelyan’la tanışan Joris, artık örgütün önemli bir parçası haline gelmiştir. Joris, patlamanın gerçekleştirilmesi için çok sıkı ve hassas bir kurgu yapıyor. Önce Pera’da (Beyoğlu) bomba için gerekli malzemelerin depolanabileceği geniş bir daire tutuyor. Mikaelyan ve Rubina Joris’le beraber bu daireye yerleşiyorlar. Belli bir müddet sonra dairenin yanında boşalan evi de kiralayıp, bu evde her gün gizli görüşmeler yapılıyor.Hazırlıklar sürerken, Viyana’dan özel olarak tasarlanan bir fayton sipariş ediliyor. Örgütün emeli, faytonun oturak kısmına bomba düzeneğini yerleştirip, Cuma Selamlığı sonunda Sultan’ı acımasızca katletmek. Saatli bombayla ayarlanmış düzeneğin patlaması için örgütün kadın üyeleri birkaç kez Cuma Selamlı’ğına katılıyor ve padişahın camiden saraya olan yürüyüş zamanlamasını ölçüyorlar.Patlayıcı madde olarak, dinamitten 5 defa daha güçlü olan melinit kullanılıyor. Yurtdışındaki Ermeni komiteciler tarafından gönderilen patlayıcı, Galata gümrüğünden ‘Beyaz ev sabunu’ adı altında geçirilerek Pera’daki örgüt evinde depolanıyor. Joris, mektuplarında şiddetli patlayıcının taşınması esnasında, 100 kilo patlayıcı maddeyi Galata’dan Pera’ya getiren hamalın dengesini kaybedip karakolun önüne düşürdüğünü bile anlatmış. Joris kapıdaki askerle yüz yüze gelmiş, kendinin ve hamalın tutuklanmasını beklerken tam aksine bir muamele görmüş. Asker, hamalı ayağa kaldırmış ve dökülen maddenin toplanmasında yardım etmiş.Son hazırlıklarSaatli bombayı denemek için Bulgaristan’a giden Mikaelyan ve Kindirian, bombanın erken patlaması sonucu ölüyorlar. Örgütün bu iki aksiyoner isminin ölümüyle örgütün başına Konstantin Kabulian geçiyor. Tüm hazırlıklar tamamlandıktan sonra, kendi aralarında kura çeken örgüt üyeleri, bomba yüklü faytonu kimin Saray güzergâhına yerleştireceğini tartışıyorlar. Suikast girişiminin öncesindeki gece Joris son kez Kabulian ile görüşüyor. Yapacakları eylemin sonuçlarını ve etkilerini tartışıyorlar. Joris suikastın ardından eylemlerine vakit kaybetmeksizin devam etmesi gerektiğini savunuyor ve aylardır üzerine düşündüğü planı anlatıyor. Ülkenin bir kaos ortamına çekilerek, planın bununla sınırlı kalmaması gerektiğini, petrol depoları, yabancı banka ve kurumların da havaya uçurulması gerektiğini teklif ediyor. Böyle güçlü ve istikrarlı bir direnişin karşısında Avrupa devletlerinin kayıtsız kalamayacağını vurguluyor.Ertesi sabah işyerine giden Joris, büyük bir merakla patlama sesini bekliyor. Bu arada Rubina, faytonu hesapladıkları yere yerleştiriyor ve sayacı 2 dakikaya ayarlıyor. Kalabalıktan dikkat çekmeden uzaklaşmak için bayılma rolü yapan Rubina, ona yardım etmek için atından inen kurye ile birlikte, başka bir araca binerek Sirkeci garına gidiyor.Vicdanım ve gururum kaçmamı engellediOlayı tertip eden örgüt üyeleri Sirkeci’de buluşup Orient Ekspres’le önce Filibe (Bulgaristan), oradan da Viyana üzerinden Cenevre’ye kaçıyorlar. Edouard Joris ise aksine İstanbul’dan ayrılmıyor. Sokaklardaki sessizlik, suikastın başarısız olduğunu henüz bilmeyen Joris’in dikkatini çekiyor. Ertesi gün olayın detaylarına ulaşan Joris, padişahın patlamada ölmediğini ve olayın sorumlularını bulmak için geniş çaplı bir araştırma başladığını öğreniyor. Polisin her yerde Kabulian’i aradığını öğrenen Joris, yakalanacaklar listesinde kendi isminin de olduğundan emindir. Oysa Joris kaçmayı düşünmüyor ve işine devam ediyor. Anılarında kaçmama sebebi olarak suikast öncesi Kabulian’a verdiği sözden bahsediyor. Joris’in Hilmi Bey’e verdiği cevap ilginçtir. “Başkasını öldürmeye cesaret eden, ölümden korkmamalıdır.” diyerek vicdanının ve gururunun kaçmasına mani olduğunu söylüyor.TutuklanmaSuikast girişiminden tam bir hafta sonra Joris sorgu için gözaltına alınıyor. Başta bütün suçlamaları inkar eden Joris’in, önüne getirilen deliller karşısında itiraf etmekten başka çaresi kalmıyor. Viyana’dan sipariş edilen fayton, yazmış olduğu mektuplar, imzaladığı belgeler önüne koyuluyor. Hatta olayın içinde yer alan diğer örgüt üyelerinin isimleri de açıklanıyor. Bütün bunların karşısında Joris eşine yazdığı mektupta şaşkınlığını şu şekilde anlatıyor: “Her şey ama her şey en basit teferruatına kadar biliniyordu. Bu kadar bilgi karşısında başım döndü. Nasıl, kimden ve nereden? Tam bir gizem.”Tabii ki o ana kadar olayın içinde bir Belçikalı olduğu bilinmiyor. Joris’in tutuklanmasının ardından diplomatik ilişkiler gerilmeye başlıyor ve Osmanlı’nın Brüksel’deki Ermeni asıllı konsolosu Kavafian, İstanbul’a çağrılıyor. 1901’de İstanbul’a gelebilmesi için vize işleminde Joris’i ‘zararsız’ olarak tanımlayan Osmanlı sefiri Kavafian, hastalığını bahane ederek Brüksel’de kalıyor.Karar celsesinden bir gün önce, 1905’in 17 Aralık’ında Belçika’nın İstanbul’daki Büyükelçisi, zamanın Osmanlı Dışişleri Bakanlığı olan Hariciye Nezareti’ne bir nota gönderiyor ve mahkûm edilmesi halinde Joris’in kendilerine iade edilmesini istiyor. Büyükelçi iade talebini iki devlet arasında imzalanan “Dostluk ve Ticaret” anlaşmasına dayanarak yapıyordu. Fakat Osmanlı makamları Belçika’nın bu isteğini reddediyor.Joris’in annesinin Sultan II. Abdül-hamit’ten af talebinde bulunması gibi birkaç girişimin dışında olayın üzerine gidilmiyor. Artık bütün umudunu kaybeden Joris hapishaneden kaçma planları dahi yapıyor. Fakat beklenmedik bir şekilde Joris için yeni bir umut doğuyor. İdam cezalarını genellikle uygulamayan Sultan II. Abdülhamit, Joris’in cezasını da müebbete çeviriyor. 11 Kasım 1907’de ise Joris’e serbest kaldığı takdirde padişaha ne yazılı ne de fiili herhangi bir teşebbüste bulunmayacağına dair bir belge imzalatılıyor. Bu belgeyi imzaladıktan bir ay sonra 23 Aralık 1907’de Sultan II. Abdülhamit, Joris’i affediyor.Sultan Abdülhamit’in Joris’i affetmesi çok farklı şekilde yorumlanıyor. Bu konu hakkında incelediğimiz eserlerde ise Abdülhamit’in Joris’i kendisi adına çalışmak üzere Avrupa’ya gönderdiğinden bahsediliyor. Diğer bir tez ise Abdülhamit’in yurtdışındaki baskılara dayanamayıp Joris’i affetmek zorunda kaldığı yönünde. Joris Belçika’ya döndükten sonra Diriliş dergisine neden Sultan’ın kendisini iade ettiğini (affedildiğini kabul etmiyor) yazıyor. Olayın yankıları, Avrupa siyaset kulislerinde uzun bir süre devam ediyor. Nitekim anarşistlerin Amsterdam’daki Uluslararası Kongre’sinde, Joris meselesi ele alınması gereken en önemli dava olarak kararlaştırılmıştı.
↧