Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni ve başyazarı Osman Saffet Arolat, geçen sene başkan olarak başına geçtiği Çanakkale Dardanelspor’u bu yıl şampiyon yaparak 3. ligden 2. lige çıkardı.Çok yönlü kişiliğiyle tanınan, gençliğinde öğrenci liderliği yapan Arolat ile yalnızca Dardanelspor macerasını konuşmak olmazdı elbet…Meslekte yarım asrı devirmiş usta bir gazeteci Osman Saffet Arolat. Abdi İpekçi’nin öğrencisi, Deniz Gezmiş’in ‘ağabeyi’, siyasi görüşleri farklı olsa da Süleyman Demirel’in yakın dostu, sanatçı Metin Arolat’ın öz amcası. Gazetecilik, radyoculuk, siyaset, sinema, tiyatro, spor gibi birçok alanda başarıya imza atmış olsa da Arolat’ın gönlünde iyi derece yabancı dil bilmek ve dünya gündemini takip eden bir gazeteci olmak yatıyormuş meğer.Çanakkale Dardanelspor eski Başkanı Niyazi Önen, 21 yıl sonra görevi size devretti. Onca yıl sonra neden böyle bir karar alındı?Geçen sene meslek hayatımın 50. yılını kutlamak maksadıyla küçük bir arkadaş grubuyla bir araya geldik. Bir ara laf dönüp dolaştı Niyazi Önen’in başkanlığına geldi. İçlerinden biri ‘Yahu amma uzun süredir başkanlık yapıyorsun.’ diyerek takıldı Niyazi’ye. O da, ‘Yakında görevi Osman ağabeye bırakacağım.’ dedi. Niyazi bırakacağım deyince ‘Kabul ederim ama para işine karışmam, sen ödersin.’ dedim. O da kabul etti.Takımı geçen sene devraldınız bu sene şampiyon oldu…Bunda teknik direktör Tamer Tuna’nın payı büyük. Tuna ikinci lige çıkarttı takımı.Başarı nasıl geldi peki?Genç bir takım. Oyuncu yetiştirmeye yönelik bir sistem, ekonomik bir model bu. Final maçında 18 oyuncu vardı listede. Bunların 10’u altyapıdan. 13-14 yaş takımında satranç ve İngilizce dersine başladık. Şu anda 150 kadar oyuncu tesislerde kalıyor.Ajax yıllardır bu modeli uyguluyor…Evet. Benzeri bir modeli uygulayabilirsek doğru bir iş yapmış oluruz. Çünkü o liglerdeki kazançla bu işlerin dönmesi mümkün görünmüyor. Birinci lige yükselirsek Dardanel büyük takımların yüksek maliyetle yaptığı işi çok fazla para harcamadan yapabilir.Süper Lig takımlarında bile böylesi vizyona rastlamak güç…Prof. Dr. Kenan Mortan çok ilgileniyor oyuncularla. Tamer Tuna ise yeniliğe açık bir teknik direktör. Keyifli bir uğraş, hobi diye bakıyoruz futbola.Hobi diyorsunuz ama neredeyse her maçı izlemeye gidiyorsunuz. Bunca işin arasında yorucu olmuyor mu?Asbaşkanken yılda 20 maç izliyordum. Bu sene 23-24 maç izlemek durumunda kaldım. Hafta sonu olduğu için kafa boşaltıyorum.Yeniden birinci lige çıkabilir misiniz?Bizim gibi takımların esas itibarıyla PTT liginde olması gerekir. Ama biz geçmişte Süper Lig’e çıkıp 3 sene oynadık. Kendi içinde dengeleri olan oturmuş bir takımız. Çok da iyi bir altyapıya sahibiz. Bazı ufak tefek desteklerle bu sene ya da gelecek sene çıkabilir diye düşünüyorum. Bunun için fazla engelimiz yok.Ünal Aysal ikinci kez başkan seçildi. Bir kulüp başkanı ve eski bir Galatasaraylı olarak ne düşünüyorsunuz?Kendi modeli olan bir başkan ve bu modeli yürütmeye çalışıyor. Biraz fazla yabancı topçu alıyorlar. Bana göre bu sistemin biraz değiştirilmesi gerekiyor.Neden üç büyükler değil de Çanakkale Dardanelspor?Büyük kulüplerde ilişkiler o kadar farklı ki, o ilişkiler içerisinde kendi meselenizi anlatmanız zor.Sinema, tiyatro, gazetecilik, siyaset, radyoculuk, antrenörlük gibi birçok meslek dalıyla ilgilendiniz. Hâlâ isteyip de içinizde ukde kalan bir iş var mı?Çok daha iyi bir dil bilip dünyayı gezen ve dünyada gündemini aktaran bir gazeteci olmak isterdim.Yıllar önce rol aldığınız bir sinema filminde Celal Bayar’ı canlandırmışsınız. Farklı siyasi görüşlere sahip bir lideri canlandırmak nasıl bir duyguydu?Size bir rol veriyorlar, o noktada tek düşündüğünüz şey o rolü en iyi şekilde aktarmak oluyor. Görüşlerimiz farklı olsa da insanları anlamakta zorlanmadım. Zamanında çok sert eleştirdiğim insanlarla sonrasında sağlam dostluklarım oldu. Örneğin Sayın Süleyman Demirel… Gençken ‘Morrison Süleyman yolculuk ne zaman?’ diye sokaklarda bağırırdık. Yasaklı olduğu dönemde kendisiyle bir röportaj yaptım. Süleyman Bey çok beğendi o röportajı. Sonra dostluğumuz çok ilerledi. Bütün mesele diyaloğu devam ettirebilmek ve belli kızgınlıkları terk edebilmek.Dönemin İçişleri Bakanı Faruk Sükan’ın 1971 ihtilali dönemindeki ‘ülkeyi o hale getirenler’ adlı 38 kişilik listesinde sizin de isminiz geçiyormuş. Kendinizi ülkeyi o hale getiren biri olarak hissettiniz mi?Hayır. Bu tamamen devletin belli dönemlerde belli kadroları imha planıyla ilgili bir durum. Devlet her dönem kendine bir düşman ilan ediyor ve onlarla mücadele ediyor. O dönem düşman bizdik.Gençlik döneminiz Deniz Gezmiş ile aynı döneme denk geliyor. Tanışıklığınız var mıydı?Benim tilmizlerimden biriydi. Sonra siyasi açıdan gruplarımız ayrıldı.Deniz Gezmiş o dönemin gençlik hareketinin önemli önderlerinden biriydi. Kimilerine göre kahraman kimilerine göre birçok suça bulaşmış biri. Siz ne düşünüyorsunuz?Her dönemde insanların yaptıkları şeylerin yanlış ya da hatalı olması mümkün. 600 bin kişilik ordusu olan bir ülkenin yapısını Filistin’e giden 8 gerillayla değiştireceğiniz ütopyasındasınız. Bu ütopya tabii geri tepiyor. Ama bana göre o dönemin lideri Deniz’den ziyade Harun Karadeniz’di.68 kuşağı gençlerinin en önemli özelliği neydi size göre?68’in bütün öğrenci liderleri kendileri için değil dünya için ve işçi sınıfı için bir şeyler yapmaya çalışırdı. Dünya ve Türkiye’yi değiştirmek gibi bir ütopyaları vardı.Gezi eylemlerini göz önüne alırsak o günün gençlik hareketiyle bugünkü arasında ciddi farklılıklar var mı?Kesinlikle. Bizim zamanımızda esas talepler kendinize değil topluma yönelik olurdu. Bugünkü olaylarda gençler kendi bireysel özgürlük alanlarını genişletmek için harekete geçiyor ve birey bazında bu işi yapmaya çalışıyorlar. Bizim modelimiz daha yumuşaktı. Kendi dışımızdaki olaylarda bile çözüme yardım etme amaçlı hareket ederdik. Kendi çıkarımızı, özgürlüğümüzü genişletmek değil ülkede önemli gördüğümüz sorunları halletmeye çalışırdık. Örneğin, bir ara Ortaca ilçesinde Alevi-Sünni çatışması vardı. Kalktık gittik. 3 gün orada kaldık. Tarafları bir araya getirip barışmalarını sağladık.Gezi eylemleri gençliğinizde olsa olaylardaki duruşunuz nasıl olurdu, şiddete başvurur muydunuz mesela?Protestoya katılan bir birey olurdum elbette ama benim öyle olmayacağım kesin. Eylemde daha pasif bir yerde olurdum. Şiddete baş vurmazdım.Zamanında Türkiye İşçi Partisi’nde aktif siyaset yapmış biri olarak bugünün İşçi Partisi’ni nasıl değerlendiriyorsunuz?Başka bir parti var şimdi. Doğu Perinçek uzun erimli siyaset yapmayı becerdi. Ama bana göre o siyaseti sürekli yapısal değişikliklere uğratarak yaptı. Kimi zaman Kürtçü kimi zaman Arnavutçu kimi zaman Çinci gibi gözüktü. Şimdi de aşırı milliyetçi olarak gözükerek bunu sürdürüyor. Bu benim modelim değil. Herkesin modeli kendisine.Gazetecilik hayatınız neredeyse hep üst düzey yöneticilik yaparak geçti. Yönetici olarak yaratılmış gibisiniz…Esnek ve insanlarla iletişimi çok yumuşak olduğumdan dolayı yöneticiliğe sistem itti beni. Ama hiçbir zaman muhabir olma özelliğimi kaybetmedim. Hâlâ arada haber yaptığım oluyor.Yirmi yıldır Dünya Gazetesi’ndesiniz. Bu kadar uzun süre aynı gazetede çalışmanızın özel bir nedeni var mı?Burası sakin bir liman. Gazetecilikte kötü günler yaşandığı bir dönemde göreve başladım Dünya’da. Böylesine sakin bir limana gelmiş olmak tabii yaşın da kemale erdiği bir dönemde önemliydi.Daha ne kadar devam edeceksiniz?Bu benden ziyade sisteme ve patrona bağlı. Eğer bu yapıda benim işe yaramazlığım ortaya çıkmaya başlarsa bu herhalde bana hatırlatılır, ben de o zaman izzet-i ikbal ile yer değiştiririm.Metin para batırmayı çok sever!Bu arada, sanatçı Metin Arolat yeğeninizmiş...Evet. Ünlü mimar Emre Arolat da yeğenim olur. Nerede Arolat soyadı görürseniz akrabamızdır.Dinler misiniz kendisini?Hayır. Ama bir kere yemeğe gitmiştik, dönüşte arabada çaldı CD’sini. ‘Oğlum sen sigara içiyorsun, hiçbir müzik tahsilin yok. Bu ne biçim şarkıcılık?’ dedim. ‘Amca dinle bak ne güzel şarkı.’ dedi. İnsanların mesleklerini yaparken o mesleğin eğitimini alması gerektiğini düşünürüm. Allah vergisi yeteneğe sahipseniz o başka ama Metin onlardan biri değil.Bunu kendisine de söylediniz mi?(Gülüşmeler) Tabii. Manken bir kızcağızı klibinde oynattı öyle meşhur oldu. Şimdi hâlâ klip çekerek para kazanıyor. Emre, ‘Mesleğimde iyi bir yere geldim ama hâlâ soyadımı duyanlar bana Metin Arolat’ın neyi oluyorsun diye soruyorlar, Osman Saffet Arolat’ın neyi oluyorsun demiyorlar.’ diye gülerek bana yakınırdı. Metin biraz kenara çekilince bu durum biraz değişti. Ama inşallah yakında yeni bir albümle çıkar ortaya. Yine bizi ezer.Var mı öyle bir niyeti?Var. Çünkü bir yandan reklam filmi çekip para kazanırken diğer taraftan albüm yapıp bu parayı batırmayı çok seviyor. (Gülüşmeler)Yaşar Kemal bir buçuk ay konuşmadı benimleAnt Dergisi’nde yazı işleri müdürüydüm. Yaşar ağabey (Kemal) de hem derginin patronlarından biri hem de yazarıydı. Çok güzel röportajlar yapardı, severek okurdum. Bir de haftalık makaleler yazardı ama makalelerinde hep birbirine benzer konuları ele alırdı. Bir gün Yaşar ağabey yazısını getirdi masaya koydu ‘Al ulan.’ dedi. Okudum, ‘Ağabey teksirle mi yazıyorsun bu yazıları hepsi birbirine benziyor.’ dedim. ‘Sen yine röportajlar yapsan.’ dedim. Çok kızdı ve bir buçuk ay konuşmadı benimle. Haklıydı tabii. Böyle bir cahillik genç yaşta yapılır ancak. Türkiye’nin en büyük yazarlarından birine sen bunu fotokopiyle mi yapıyorsun diye soruyorsun. Saçmalık işte.Demirel: Farkında değilsin galiba, ben sağcı bir liderim!Ankara’ya her gittiğimde Süleyman Demirel’i ziyaret eder, gece yarılarına kadar sohbet ederdik. Bir gün, ‘Sen normal gazeteciye benzemiyorsun. Bana backgroundunu söylesene.’ dedi. ‘1966’da teknik üniversitede açılış yapmaya gelmiştiniz, salonda pankartlar açarak sizi yuhalayan bir grup vardı. O grubun lideri bendim.’ dedim. ‘Bak şimdi aynı yerdeyiz.’ dedi. ‘Yok, şimdi de aynı yerde değiliz.’ dedim. ‘Faruk Sükan’ın bizim nefeslerimizi koklamasının yanlış olduğunu, milli cephe kuruluşlarının ve ‘Sağcılar adam öldürmez!’ lafının yanlış olduğunu söylerseniz aynı yerde oluruz, yoksa olamayız.’ dedim. Bunun üzerine ‘Yanlıştı onlar.’ dedi. ‘O zaman çıkın söyleyin bunu.’ dedim. Elini omzuma koydu, ‘Sen farkında değilsin galiba. Ben sağcı bir liderim.’ dedi.
↧