Yıldız Teknik Üniversitesi öğretim üyesi Teyfur Erdoğdu, Taksim Gezi Parkı olaylarıyla ilgili çarpıcı tespitlerde bulundu.Eylemin ilk başta samimi olduğunu düşünen Erdoğdu, Başbakan ile ilgili şunları söylüyor: “Birincisi kendisini destekleyen kitle ne kadar, bunu gördü. İkincisi oyların kemikleşmesini sağladı. Üçüncüsü karşı tarafın gücünü görmek istedi. Çünkü bu anketlerle yapılacak bir ölçüm değil. Bu olay kesinlikle AK Parti’ye yarayacak. Eğer Tayyip Erdoğan bu işi planlı yaptıysa…”‘Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine’ diyordu eylemciler. Sonra ne oldu Taksim’de?Orada samimiyetle bulunanlar topluluk oluşturdu ama üçüncü gün bu kalabalığın profili değişmeye başladı. Eko-denge ve biyo-politik konusunda hassas insanlardı bunlar. Burada şöyle bir ironi var: Birkaç ağacın korunması için mücadele verilirken aslında insanların doğaya ihaneti olan parkı savunuyorlar. Tabiata ihanetin bir diğer simgesi de AVM’ler. Burada iki kötüden birini seçmek zorundaydı insanlar. Ya park, ya AVM.Fıtrî olan park…Ama biz insanca yaşamayı seçmek zorundayız. Yani her ikisini de değil. İstanbul bugün insanca yaşamanın imkânsız hale geldiği bir şehir. Ormanlar, millî parka, millî parklar şehir parklarına, ağaçlar saksı çiçeklerine dönüştü ve Gezi Parkı bardağı taşıran son damlaydı.Kim vardı Taksim’de?Taksim’de orta burjuva vardı. Çoğu üniversite öğrencisi. En yaşlısı 33 yaşında. Yani 1980 darbesi olduğu zaman doğanlar. İstikrarlı bir dönemden geçen nesil buradaki insanlar.Bu olay Türkiye’de niye bu kadar gündem oldu?Bu olayı tek faille açıklamak zor. Yaşananların aktörleri: Hükümet, halk ama hepsi değil ve uluslararası dengeler. ‘Biz artık kendimizi ifade edebiliriz’ diyen gençlik için aransa bulunmaz bir platform oldu. AK Parti’nin yaptığı, mühendislikten rahatsız olanlar için ses oldu. Dış ve iç kaynaklı provokatörlük yapan gruplar girdi işin içine. Taksim’de öyle abartıldığı kadar kalabalık yoktu ayrıca. En kalabalık 20 bin. Türkiye’de 150 bin kişi vardır en fazla.Polisle çatışmaya giren kimler peki?Çok ilginç tipler var. Özellikle saha tabirini kullanan futbol taraftarları, polisle arası olmayan komünist, anarşist ve sosyalistler. Başbakan’ın politikalarından rahatsız olan mütedeyyin insanlar da vardı ama bunlar hep iç bölgedeydiler. Sıcak temasın olmadığı yerlerde yani.Başbakan’ın üslubu çok tartışıldı. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?Sayın Başbakan böyle bir şeyi denemek istedi. Bunun iç siyaset ve uluslararası boyutları var.Ne elde etmek istedi Başbakan?Birincisi kendisini destekleyen kitle ne kadar, bunu gördü. İkincisi oyların kemikleşmesini sağladı. Üçüncüsü karşı tarafın gücünü görmek istedi. Çünkü bu anketlerle yapılacak bir ölçüm değil. Bu olay kesinlikle AK Parti’ye yarayacak. Eğer Tayyip Erdoğan bu işi planlı yaptıysa, buna kontrollü gerilim stratejisi diyoruz. Bu şudur: Kontrollü bir yangın çıkarırsınız. O yangın karşısında bir tatbikat yaparsınız. İnsanlar ne kadar tepki gösteriyor, onu görürsünüz. Ama hesaplanamayan sonuçlar da oldu.Mesela?II. Abdülhamid ülkeyi modern hale getirdi ama bu dönemde yetişen nesil padişahın karşısında oldu. Türkiye, Özal’dan beri modernizasyona sahne oldu. Son 10 yıldır da AK Parti döneminde bu yenilikler çoğaltıldı. İktidar, Taksim’deki olayın bu kadar büyüyeceğini tahmin etmedi.Nereden biliyorsunuz Başbakan’ın böyle bir politika uyguladığını?Çünkü bu kadar sağduyudan yoksun, analizden uzak, halkın psikolojisini anlamayan bir Başbakan değil. Bu arada Başbakan’a kızılıyor. Ama toplumun geneli otokrat. Yüzyıllardır militer bir eğitimden geçiyoruz toplum olarak. Millî Eğitim 10 senedir bu işi çözemedi. Artık bu meselenin kökten hallolması lazım.Hareket sivil mi?Başta evet… Sonrasında faşistçe uygulamalarda bulundu eylemciler. Polis de olayları kanırttı. Bunu es geçmemek gerek. İktidarın ‘ben bilirim’ci tavrı, insanları sokağa dökmüştür ilk anda. Halka fikri sorulmuyor bu tarz konularda.Köprünün adının Yavuz Sultan Selim olması da tartışıldı.Yine aynı konu… Tayyip Erdoğan’ın bu tavrı dış siyasetle ilgili. Başbakan, Türkiye’yi Ortadoğu’da sesi çıkan bir devlet haline getirdi. Suriye’de değişim olacaksa benim de rolüm olacak dedi Türkiye. Ancak Cenevre Konferansı’nda Suriye’de ne olacağına uluslararası konferans karar verecek. Bu, Türkiye’nin rolünün zayıflaması anlamına geliyor. İran da Türkiye’yi köşeye sıkıştırmaya çalışıyor. Üçüncü köprünün isminin bu minvalde Yavuz olması kesinlikle rastlantı değil. Çünkü Yavuz, Mısır’a giderken Suriye’yi fetheden, aynı zamanda Şah İsmail’i yenen padişah. Başbakan şu mesajı verdi: Ben hâlâ İslam dünyasının merkeziyim.‘Çapulcu hakaret değil’ diyorsunuz.Aslında Başbakan, bunu hakaret maksadıyla söyledi ama çapul, Moğolca-Tatarca koşan demek. Çapulcu da akıncı demektir.Taksim, Tahrir’e benziyor mu?Alakası yok çünkü Mısır’da sadece başkentte değil ülkenin her yerinde günlerce süren kanlı eylemler oldu. Taksim olsa olsa ABD’deki Wall Street isyanına benzer.
↧