Gazeteci Yasemin Candemir, fanatik Fenerbahçe taraftarı eşini konu alan bir kitap kaleme aldı. Geçtiğimiz hafta yayımlanan kitapta Fenerbahçe’nin köleliğinde, ezik, büzük bir kadının eşinin hastalık derecesine gelen tutkusuyla başa çıkma maceraları mizahi bir dille anlatılıyor.“Herkes kendini kraliçe gibi göstermeye çalışır, benim evde en ufak otoritem bile yok. Ama itiraf edeyim yaşadıklarımız komik.” diyen Candemir’le eşini ve kitabını konuştuk.“Bizim evin başköşesinde bazen Aziz Yıldırım oturuyor, bazen Aykut Kocaman. Zaman zaman Ali Koç, Alex de Souza ve Emre Belözoğlu’nu ağırladığım da oldu. Aziz Bey cezaevinde hastalandığında kocam yüksek tansiyon hastası oldu. Fenerbahçe’nin her maç kaybedişinde biz de ailecek kaybedenler kulübüne yazıldık. Alex de Souza ülkesine dönerken havalimanında ağlaşanlardan biri de eşimdi. Cem Yılmaz, ‘Fenerbahçeliysen hayata 1-0 önde başlarsın arkadaşım.’ diyor ya, ben hep 1-0 yenik durumdayım. Bu yüzden savaşmayı çoktan bıraktım. Hayatımın özeti de işte bu!” diyor Yasemin Candemir, kocasının bağımlılık derecesine gelmiş Fenerbahçe tutkusunu anlattığı kitabında. ‘Fenerbahçe kocamın yakasını bırak!’ diyen yazarla eşini ve kitabını konuştuk. Kitapta bu kadarı da fazla dedirten olayları okuyunca feministlik damarlarınız kabarabilir, futboldan sonsuza dek soğuyabilirsiniz.Kitabı okuyunca ‘Yok artık bu kadarı da abartı!’ diyor insan. İlgi çeksin, çok sattınız diye mi bu kadar abartarak yazdınız?Hayır. Çevremde o kadar çok kadın aynı durumu yaşıyor ki… Bir dertleşme kitabı oldu. Hiç okunmasa, satılmasa bile bize güzel bir anı olarak kalacak. Bu kitap bizim eve röntgendi. Anlatılanlarda hiç abartı yok. Hepsini bire bir yaşadım. Fenerbahçeli eşi olmayan bunu bilemez. Bunları başkasından duysam ben de katiyen inanmazdım. Ama Fenerbahçe evimin tam göbeğinde. Kitapta azı var fazlası yok inanın.Daha fazlasını tahayyül etmek zor zaten…Örnek vereyim. Oğlum için Galatasaray İlkokulu’nun kurasına gittim. Eşim hiç hoşlanmadı tabii. Sarı kırmızı bir tişörtüm vardı. Baba oğul birlik olmuş paramparça etmişler tişörtü. İbret olsun diye de duvara yapıştırmışlar. Sonra da ikisi birden dua etmişler inşaallah kabul almaz diye.Apandisitiniz patladığı sırada bile bir şey yoktur deyip ciddiye almayan ve maç seyretmeye devam eden bir eşten bahsediyorsunuz. Bu ve buna benzer onlarca hikâyeniz var üstelik. Böyle bir adama nasıl tahammül ediyorsunuz?Aşk… Bu kadar sevmesem katlanabilir miyim? Ama tüm bunların yanı sıra çok eğlenceli bir adam. Bunları tolare eden birçok yönü var. Üslubuna alıştım.Sadece futbol karşılaşmalarında mı böyle peki?Fenerbahçe’nin masa tenisi maçında da aynı muamele… Bu yüzden yalnızca futbol değil, Fenerbahçe kocamın yakasını bırak diyorum.Aziz Yıldırım hapishaneye girdiğinde, Alex de Souza takımdan gönderildiğinde eşinizin yataklara düştüğünden bahsediyorsunuz. Pek inandırıcı gelmiyor kulağa...Her gün tansiyon hapı kullanıyor. O dönem komadan komaya girdi. Şu an bile sakinleştirici ilaç almadan dışarı çıkamıyor.‘Kimle evlendim Allah’ım?’ dediğiniz oldu mu?(Gülüyor) Olmaz mı? En çok da oğlum Kuzey doğduğu zaman… Bebekle tek başına ilgilenmek zordu. Çok yoğun çalışıyordum. Eşim neredeyse hiç yardımcı olmuyordu. Varsa yoksa Fenerbahçe...Eşinizle ilgili örnekleri okurken ‘göbeğini kaşıyan erkek profili’ canlanıyor okuyucunun zihninde. Bu şekilde anlattığınız için kızmadı mı size? Ee öyle ama… Bundan rahatsız değil. Kendisini biliyor sonuçta. ‘Böyleyim napayım, ne gerek vardı bunları anlatmaya?’ dedi sadece.Fazlasıyla abartılmış bir hobi değil mi?Tedavi görmek istemez, çünkü bunun bir hastalık olduğunu düşünmüyor. Koskoca müdürler, yöneticiler böyle. Ayşe Arman’ın kocasını bilmiyor musunuz? Bana da normal geliyor artık. Mesela ben eşime asla ‘Fenerbahçe mi ben mi?’ gibi bir soru soramam. Cevabını biliyorum çünkü.Evlenmeden önce hiç mi fark etmediniz?Biraz fark etmiştim, ama cicim aylarında pek yansıtmadı.Bilseydiniz yine de evlenir miydiniz?Hakikaten düşünürdüm.(gülüşmeler)Evde 7/24 Fenerbahçe TV açıkmış. İşkence değil de ne?Aynen! Bu yüzden Fener ile ilgili her gelişmeden haberdarım. Bütün programlarımı fiksüre göre yapıyorum. Maçın olduğu gün evlilik yıldönümü, doğum günü kutlamak falan hayal… Eşime göre bunlar ertesi gün de kutlanabilir ama maçın telafisi olamaz.Sindirildim diyorsunuz yani…Evet, biraz öyle oldu. Alıştım. Fenerbahçe’nin köleliğinde yaşadığımı kabul ediyorum. Ama öte yandan da o benim hayattaki en iyi arkadaşım. Öyle olmasa bu evlilik devam etmez, böylesine mutlu olmazdık.Ev ve çocuğunuza dair her türlü sorumluluğun kendinizin üstesinden geldiğinizden dert yanıyorsunuz. Bu durum rahatsız etmiyor mu?Oğlum doğana kadar rahatsız ediyordu. Dişe diş savaşıyordum, hem Fenerbahçe hem de eşimle. Ama annelik hayata ve evliliğe bakış açımı çok değiştirdi. Zaten bir fedakarlık yapıyorum hayatımda bunun yanına Fenerbahçe, Ergun de eklenmiş bir önemi kalmadı. Yine bir savaşım var ama bu savaş biraz daha yumuşak, daha anlayışlı, geçiyor.Evinizin kahvehane gibi kullanılmasına ne diyorsunuz?Eskiden çok umursuyordum. Eve bir geliyordum her yer göçüyordu. Minderlerin üzerinde tepinilmiş, her yer leş gibi... Fenerbahçe insanı çok iyi eğitiyor. Buna da alıştım. Mülkiyetçi değilim artık. Hiçbir şeyim olmasa da olur.Sen neymişsin be Fenerbahçe! Hayata dair ne derin sorgulamalar yaptırmış size...(Gülüşmeler) Aynen öyle…Aziz Yıldırım’a da veryansın ediyorsunuz. Kitabınızdan haberdar mı?Etmez miyim? Hem de nasıl… Kendisi her dakika evimizin içinde. Haberi var mıdır bilemiyorum.Aykut Kocaman gitsin kurban keseceğim diye yazmışsınız. Kestiniz mi? (Gülüyor) Kesmedim daha…Nasıl karar verdiniz yazmaya?Oğlum doğduğunda neredeyse bütün sorumluluk benim üzerimdeydi. Çok önemli bir şey olmadığı takdirde eşim kılını kıpırdatmıyordu. Yaşadıklarımı paylaşmam gerektiğini düşündüm.Fenerbahçeli kadın taraftarları da yerden yere vuruyorsunuz...Kıskançlıktan başka bir şey değil.Fenerbahçeli erkeklerle ilgili tespitler yapmışsınız. Birçoğu diğer takım taraftarları için de geçerli değil mi?Diğer takım taraftarları daha entelektüel daha temiz daha düzgün geliyor bana. En azından takımlarını hayatlarının yüzde yüzüne dahil etmiyorlar gibi.Eşinizin bu durumundan dolayı tırnaklarımı yiyorum, saçlarım döküldü diyorsunuz...Saçımın şurasında (gösteriyor) bir saç kıran çıktı, dışarı çıkamıyordum. Çok büyük bir stres yaşamışsın dedi doktor. Kitapta gayet eğlenceli anlatıyorum ama o dönem aslında hiç de anlattığım gibi geçmedi.Önceden hangi takımlıydınız?Hiç söylemeyeyim.Galatarasay?Evet. Eşim beni çok güzel dönüştürdü sağ olsun.Biliyor muydu Galatasaraylı olduğunuzu?Evet, aynı işyerinde çalışıyorduk. Ara sıra gelir bilgisayarımın üzerine Fenerbahçe resimleri çizerdi.Eşinizin babası daha da betermiş...Kayınvalidem, 80 yaşında hâlâ bu çileyi çekiyor.Annenizin evinde sarı kırmızı halı var diye eşinizin ziyaretine gitmediği doğru mu?O halı kaldırılana kadar adımını bile atmadı eve. Mecbur kaldırdılar.
↧