Taksim Gezi Parkı’nda çevreci bir duyarlılıkla başladı her şey. ‘Gezi Parkı Nöbeti’, 28 Mayıs’ın ilk saatlerinde polisin ve zabıtaların ilk müdahalesi ile sona erdi.Parktan çadırlar kaldırıldı, bazıları yakıldı. İnsanlar alandan çıkarıldı. Divan Oteli önünden geçen yolun genişletilmesi için 3 ağacın kesilmesine ve 15 ağacın sökülecek olmasına tepki olarak parkta sabahlayan grubu dağıtmak için yapılan müdahalenin dozunun fazla kaçırılması bir kıvılcımı yangına dönüştürdü. Hükümet karşıtı bütün memnuniyetsizler önce parkı, sonra Taksim’i işgal etti. ‘Çarşı’ başta olmak üzere taraftar grupları ilk kez bu kadar siyasileşti. Normal zamanlarda bir kahvehanede bile yan yana maç izlemeyi beceremeyen Fenerbahçeli ve Galatasaraylı fanatiklerin bazıları da Çarşı’nın yanında yer aldı. Çevrecilerden emekten yana ‘İslamcılar’a kadar eteğinde taş olan herkes vardı Taksim cangılında. Ne olduysa araya silahlı mücadele yanlısı sol grupların ve provokatörlerin girmesiyle oldu. Hedef Başbakanlık Dolmabahçe ofisiydi. Bir anda örgütlenen ve ele geçirdikleri iş makineleriyle saldırıya geçen gruplar polisin karşı koymasıyla amacına ulaşamadı. Polis otolarından belediye otobüslerine, kamu binalarından banka şubelerine kadar Taksim’e çıkan yollarda yakılmadık yıkılmadık yer kalmadı. Bazı konsolosluk binaları taşlandı. Diğer ilçe ve semtlerde organize olan memnuniyetsizler ise tava ve tencerelerle pencerelerden efekt yaptı. Bu kadar ‘pratik’ yaşayan fraksiyonel sol ise ‘tamam’ diyordu, bu sefer ‘devrim’ geliyor galiba. Fakat bu teorik saptamalarını alanlardan meydanlardan ziyade konforlu evlerinde, ‘pis kapitalistler’in hayatımıza soktuğu iPad’larden ve akıllı telefonlardan yapıyordu. Devrim arabalarına bakılırsa devrim yakındı!Arada zahmet edip sokağa çıkanlar ise çocuğunu ve torununu yanmış-yıkılmış arabaların içine bindirip fotoğraf çektirmekle meşguldü.
↧