Yıllarca yok sayılan geleneksel Türk tiyatrosunun, 1990’da Bakanlar Kurulu kararıyla varlığı kabul edilmiş. Tek bir müdürden oluşan bir topluluk kurulmuş, 16 yıl sonra kadrosu olmadığı gerekçesiyle kapısına kilit vurulmuş. Devlet Tiyatrosu ile ilgili tartışmaların alevlendiği bugünlerde devletin koruma altına aldığı tiyatronun fıkra gibi hikayesine göz atalım.Türkiye’de geleneksel tiyatronun yüzü hiç gülmedi. Muhsin Ertuğrul’la beraber yönünü Batı’ya dönen tiyatromuzda orta oyuncuları, hayaliler küçük görüldü, tiyatronun okullaştırılması sürecinde göz ardı edildi. 1990 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla devlet ile geleneksel tiyatro barışmış. Namık Kemal Zeybek’in kültür bakanı olduğu dönemde Geleneksel Türk Tiyatrosu Topluluğu kurulmuş, ancak üvey evlat muamelesi görmüş. Personeli olmayan topluluğa müdür atanmış, 16 yıl sonra da kadrosu olmadığı, proje üretemediği için kapısına kilit vurulmuş. Traji komik bir bir fıkra…1989 yılının Eylül ayı. Ortaoyunu, kukla ve Karagöz sanatçısı Nevzat Açıkgöz’ün vefatından sonra... Onun gibi Karagöz sanatıyla uğraşan Mevlüt Özhan, geleneksel tiyatronun yarınlara kalması için topluluk kurma düşüncesini Daire Başkanı Kamil Toygar’ın desteğiyle hayata geçirmeye karar verir. İlk önce Devlet Tiyatroları’nın kapısını çalar, yönetmeliklere uygun değil denerek reddedilir projesi. Alternatif üretir, topluluğu Daire Başkanlığı statüsünde olan Halk Kültürünü Araştırma Dairesi Başkanlığı’nda kurma düşüncesiyle bakanlığın onayına sunar. Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı ile Planlama Teşkilatı arasındaki görüş alışverişleri, yazışmalardan sonra Bakanlar Kurulu’nun gündemine gelir konu. Yasada birkaç madde değiştirildikten sonra karar verilir: Sonuç olumludur. 29 Ağustos 1990’da Cumhurbaşkanı Turgut Özal başta olmak üzere bütün bakanların altına imzasını attığı kararın Resmi Gazete’de yayımlanmasıyla tarihî bir adım atılmış olur. Cumhuriyet tarihinde geleneksel tiyatroyu geliştirmek için ilk defa devlet destek verecektir.Müdür var, personel yokİşin trajikomik tarafı bundan sonra başlıyor. Topluluğun kadrolarının verilmesi ve çalışmalara başlayabilmesi için Maliye ve Gümrük Bakanlığı’ndan kadro istenir. Sanatçılar, sanat yönetmenleri, teknik personel vb. yer alacağı 40 kişilik bir kadro... Ancak topluluk kurma görevinin yalnızca Kültür Bakanlığı Güzel Sanatlar Genel Müdürlüğü görev alanında olduğu söylenerek talepler reddedilir. Gide gele bakanlıklardaki personelle samimiyetini ilerleten Mevlüt Özhan, kadro sayısını 15’e kadar düşürür ama yine de ikna edemez yetkilileri. Üç yıl sonra beklenmeyen bir olay olur. Topluluğa bir müdür kadrosu verilir. O sırada Özhan, Halk Edebiyatı ve Tiyatrosu Şubesi müdürlüğünü yürütmektedir. Kadrolarla daha yakından ilgilenmek için topluluk müdürlüğüne atamasını ister. Atama gerçekleşir ve Özhan hiç personeli olmayan bir birimin müdürü olarak göreve başlar. Bu görev süresi tamı tamına 12 yıl sürer. UNIMA Türkiye Milli Merkezi Başkanı seçilen, bakanlıkla ortaklaşa kukla ve gölge oyunları festivali düzenleyen Özhan, devletin kurduğu, sonrasında unuttuğu toplulukla projeler üretemez. Ne kadrosu vardır ekibin, ne bütçesi... 2005’te topluluğa başka bir müdür atanır, Geleneksel Türk Tiyatrosu Topluluğu’na, ardı sıra Güzel Sanatlar Müdürlüğü’ne bağlanır. Üç yıl sonra da yeniden eski müdürlüğe aktarılır, kadrolar alınmadığı ve hiçbir etkinlik yapılmadığı için Devlet Halk Ozanları Derneği’yle beraber Bakanlar Kurulu kararıyla kapatılır. Çabalarımız yok sayıldıGeleneksel Türk Tiyatrosu Topluluğu’yla beraber birçok yeni grup da kuruldu: Devlet Türk Halk Müziği, Türk Sanat Müziği… Milyarlar kazanan tanınmış sanatçıların bu gruplara katılması için kadro açan Maliye Bakanlığı’nın kapatılan gruplara kadro açmamak için ısrarcı davrandığını söylüyor Mevlit Özhan: “Yönetmeliklere ters olan bir uygulama olduğu söylendi ama teklif edilmesine karşı düzeltme yapılmadı. Her iki kültürümüzün yaşatılması adına yapılan bunca uğraş ve çabalar bir kalemde silinip yok sayıldı. Bakanlık, Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun yaşatılması, geliştirilmesi, tanıtılması için kurduğu topluluğa sahip çıkamadı ve geri adım atarak kapatılmasını sağladı.” Ne denir? Tiyatrolarla ilgili tartışmalarda bu ayrıntı da göz önünde bulundurulur. Geleneksel tiyatro ile ilgili çalışmalar yapacakyeni bir grup kurulur, destekleniyormuş gibi yapılmaz.‘Sanat kurulla yönetilebilir mi?’Devlet Tiyatroları ve Devlet Opera Balesi ile ilgili tartışmalar yeniden alevlendi. Basına yansıyan Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın üzerinde çalıştığı taslaklara göre yeni bir sistem geliyor Bakanlığa bağlı Türkiye Sanat Kurumu kurulacak. Kurumun karar organı ‘Türkiye Sanat Kurulu’ olacak. Kültür Bakanı’nın teklifi üzerine Bakanlar Kurulu kararıyla atanacak kurul, 11 üyeden oluşacak. Desteklenecek projelere kurul karar verecek, yüzde 50’yi geçmeyecek vb. Geçtiğimiz yıl Başbakan’ın “Devletin tiyatrosu olmaz.” çıkışından sonra yeni bir yapılanmaya gidileceği belliydi. O gün, bugünmüş. Şimdi tartışılan konu, yasallaşması muhtemel bu taslağın sanata nasıl etki edeceği. Hâkim görüş Türkiye’de tiyatroya büyük bir darbe vuracağı. Kurulun bağımsız sanat üretimine nasıl bir katkı sağlayacağı bilinmez ama ortada su götürmez bir gerçek var: “Uluslararası projeler üreten sanat kurumları inşa etmek yerine, mevcut sistemi lağvedip tiyatroları belediyelere, il kültür müdürlüklerine emanet etmek onu bitirmek demektir. ” Keşke, Kültür Bakanlığı yeni inşa sürecinde sanat icra eden kişilerin temsilcilerini masa etrafına toplayıp sorunlara beraber çözüm arasa.
↧