Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı'nın (TÜSEV) yayınladığı 2013-2014 Sivil Toplum İzleme Raporu'na göre sivil alan giderek daralıyor. Vakıf Genel Sekreteri Başak Ersen ile raporu ve Türkiye'de dernek ve vakıfları konuştuk.
Sivil toplum kuruluşları Türkiye'de insan hakları, yardım faaliyetleri, demokrasinin gelişmesi ya da çevre bilinci gibi alanlarda büyük başarılara imza atıyor. Ancak örgütlenip taleplerini sesli dile getirmeleri durumunda ‘bölücü' muamelesine maruz bırakılıyorlar. Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı'nın (TÜSEV) yayınladığı Sivil Toplum İzleme Raporu da bu tespiti doğrular nitelikte. Rapor, Türkiye'de sivil alanın giderek daraldığı tespitini ortaya koyuyor. STK'ların yasal ve mali olarak daha rahat hareket edebilmesi için çalışan TÜSEV'in iki yıllık bir çalışmanın ardından yayınladığı raporu Vakıf Genel Sekreteri Başak Ersen ile konuştuk.
STK'lara karşı olumsuz algının devletle sınırlı olmadığını anlatan Ersen, toplumun ‘örgütlenme' kelimesine karşı mesafeli duruşuna dikkat çekiyor. Ancak bu algının haksız bir temeli yok; darbelerde ilk dernekler kapatılıyor, üyeleri tutuklanıyor... Aileler hâlâ ‘aman evladım eyleme katılma, dersinden başka şeylerle meşgul olma' uyarılarıyla çocuklarını okula gönderiyor.
Ankara ve Suruç katliamını hatırlatan Başak Ersen, “Bunları göz ardı etmememiz lazım. Aslında ne kadar sivil alanı daraltan ve barışçıl insanların başına neler gelebildiğini gösteren bir örnek. Anne-babalar şimdi bu örnekler üzerinden çocuğunun Güneydoğu için bir şey yapmasını isteyebilir mi?” diyor.
Yabancıdan gelen bağışa şüpheyle bakıyoruz
Toplumun bir türlü iyi niyetle bakamadığı konulardan biri de uluslararası fonlardan destekli dernek faaliyetleri. Oysa STK'ların çeşitli uluslararası fonlardan faydalanması gelişmiş ülkelerde çok yaygın. Başak Ersen, dışarıdan gelen yardımlara kuşkuyla bakılmasını şu sözlerle açıklıyor: “Türkiye'de zaten böyle bir kültür yok ki. ‘Ben neden gidip bir başka ülkeye destek vereyim' zihniyeti var. Baktığımızda yurtdışına yapılan bağışlar da son dönemde devlet büyüklerinin dile getirmesiyle gerçekleşiyor. Kimse kendi kendine örneğin Kenya'da filleri kurtarmak için bağış yapmıyor. Bu bakış açısı bizde olmadığı için ‘Yabancı bir insan neden gelip Türkiye'ye para veriyor, bunun arkasında kesin bir şey vardır' refleksini otomatik olarak veriyoruz.”
STK'ların başarısını görmezden gelemeyiz
Bugün yaşanan zorluklara rağmen STK'lar için toptan olumsuz konuşmak, başarılarını görmezden gelmeye neden olabilir. Zira Türkiye'de çok ses getiren ve önemli adımlar atan STK'lar var. TÜSEV'in bu kuruluşların etkisinin artması, en azından yasal ve finansal anlamda daha elverişli bir ortam oluşması için çalıştığını söyleyen Başak Ersen şöyle devam ediyor: “Devletin işine demokrasi hiçbir yerde gelmez. Gelişmiş ülkelerde de gelmez. Devletin kurulma amacı statükoyu korumaktır zaten. Bunu esnetecek, sivil alandır. O yüzden hak temelli mücadele alanının genişlemesi önemli. Öte yandan Türkiye'de mücadele alanı taşla tüfekle yapılır gibi algılanıyor. Hayır! Bizim yaptığımız da bir mücadeledir. Bireyin haklarının artması için mücadele ediyoruz. Sivil alanın dünya tarihindeki gelişimine de baktığın zaman budur. Bunu beceremeyen ülkelerin ne durumda olduğu ise ortada.”
Denetim, sindirme mekanizması gibi kullanılıyor
Sivil Toplum İzleme Raporu'nda yer alan bilgi notlarından biri de düşünce kuruluşu Freedom House'un Türkiye'yi basın ve internet özgürlüğünde kısmen özgür ülkeler arasında görmesi. Bunun anlamını ve sivil toplum örgütlerine etkisini soruyoruz Başak Ersen'e; “İfade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, örgütlenme özgürlüğü... Bunlar birbirine bağlı şeyler. Türkiye, bu konuda maalesef feci şekilde sınıfta kaldı.” diyor.
Twitter'ın kapatılması gibi uygulamaları hatırlatıyor. Kapatılan web sayfalarının çokluğundan örnek veren Ersen, “Bunların da genel olarak hükümeti ve devleti eleştiren kurumlar olduğunu söylemek zor değil. Bütün bunlar sivil toplumun gelişmesine müdahaledir.” görüşünde.
Mali ve diğer yasal denetimler yoluyla cezalandırılan hatta kapatılan birçok dernek olduğu biliniyor. Bunlardan kaçının sindirme amaçlı kapatıldığının tespit edilemeyeceğini söyleyen Ersen, şöyle devam ediyor: “Sayılar önemli değil. Bir tanesini dahi böyle yapsanız sosyal etkisini bilemeyiz. Bunu izleyen toplum ve örgütler otokontrole giderek kendi özgürlüğünü zaten kısıtlıyor.”
Sivil Toplum İzleme Raporu'ndan bazı tespitler:
Türkiye nüfusunun yaklaşık yüzde 13'ü dernek üyesi. Türkiye'de her 747 kişiye bir dernek düşüyor.
Derneklerin yüzde 1,5'i, vakıfların ise yüzde 0,5'i insan hakları ve savunuculuk alanında çalışıyor.
2008 ile 2014 yılının Mart ayı arasında yaklaşık 40 binin üzerinde web sitesine Türkiye'den erişim, mahkeme kararları ve TİB'in idari tedbir kararları ile engellendi.
Türkiye'de kamu-STK ilişkilerini geliştirmek ve denetlemekten sorumlu tek bir kamu kurumu bulunmuyor.
Türkiye, vergi teşvikleri gibi tedbirlerle sivil topluma aktarılan yerel özel kaynakları teşvik etmek yerine; çoğunlukla orantısız muhasebe uygulamalarıyla STK'ların mali yönetimini zorlaştırmaya devam ediyor.