Her yeni yılda yeni kararlar alınır ve tabii ki bu kararlara uyulmaz. Gelin bu yıl bir değişiklik yapalım. Yedi ölümcül moda günahını işlememe konusunda söz verip bunu da yerine getirelim.
Hatasız kul olmaz, demişler. Aynısı giyim kuşamda da geçerli. Bazen ne kadar özene bezene giyinsek de kendimizi alabildiğine rüküş hissederiz. Ya hep bir şeyler eksiktir ya da fazla… Bazen de farkında bile olmayız yaptığımız hataların “Olmamış” diyen biri çıkana kadar. Gelin, kırıcı bir sese ihtiyaç duymadan kendi eleştirimizi kendimiz yapalım. Eğri oturup doğru giyinme vakti. Yeni yılda hep kararlar alınır ya, biz de yedi ölümcül moda hatasını yapmamaya ve verdiğimiz sözde durmaya söz verelim. Hadi başlayalım:
İkinci kafamız gibi duran devasa topuzlardan uzak duralım: Tamam biliyoruz, topuz olmayınca bone kayıyor, saçlar görünüyor filan. Ama sizce de biraz abartmıyor muyuz? Genetik mutasyona uğramış da ikinci bir kafası çıkmış gibi duruyor kimileri. Meseleyi biz değil, onlar büyütüyor hem de kelimenin gerçek manasıyla. Topuz yapmayın demiyoruz, hobi olarak yine yapın ama abartmayın.
Streç folyoya sarılmışız gibi duran kıyafetlerimizle vedalaşalım: Aşırı dar kıyafetler hem sağlık hem tesettür açısından sakıncalı. Tamam biliyoruz, belki aldığınızda 36 bedendiniz falan ama o devir geçti. Vücut ölçülerimize uygun giyinelim. Görenleri “Pehlivan gibi zeytinyağına bulanıp da mı giymiş o pantolonu acep?” diye derin düşüncelere gark etmeyelim.
Gardırop detoksuna evet: Vücudumuz gibi gardıropların da detoksa ihtiyacı var. Fazlalıklarınızdan kurtulun. Beş yıl önce “Zayıflayınca giyerim.” diye aldığınız o kırmızı elbiseyle vedalaşmak zor biliyoruz. Ama imkansız değil. Giymediklerinizi vererek hem dolabınızı kargaşadan kurtarırsınız hem de ihtiyaç sahiplerine faydanız dokunur.
“Ben bunu giyerim yeaa” demeyin: Gelin itiraf edelim, alışverişte gözümüz dönebiliyor çoğu zaman. Nefis, gözaltı yapan polis misali “Al bunu al, al, al” diye tutturuyor her gördüğüne. Kendimizi frenlemek zor değil aslında. Beğendiğiniz parçayı nelerle kombinleyebileceğinizi gözden geçirin. Kombin sayısı ne kadar fazlaysa o şeyi alma kararınız o kadar doğru demektir. Dolabınız yıllar önce “Ben bunu giyerim yeaa” deyip de bir türlü giyilemeyen şeylerle dolu. Unutmayın, moda insanın kendine yakışanı…
Aldığınız kıyafetin etiketini kazara(!) üzerinde unutmayın: Bahsettiğimiz durum mecazi tabii. Sürekli aldıklarının etiket fiyatıyla övünenlerden bahsediyoruz. Beğendiğiniz parçayı en uygun nereden ve ne zaman alacağınızı araştırın. Mümkünse indirim sezonunu bekleyin. Herkesin 5'e aldığı şeyi 2'ye almak bir süre sonra bağımlılık yapacaktır. Yine de abartıp her gördüğüne “Aynısı pazarda 10 lira” diyen heves törpüsü tayfadan olmayın.
Makyajı abartıp gelinin kız kardeşine dönmeyin: Kimilerine göre en iyisi doğal güzellik. Lakin yine de makyajdan vazgeçemeyenler var. Ufacık bir eyeliner-rimel ikilisi bile başörtüsüyle hayli dikkat çekiyorken sokağa düğün makyajıyla çıkmayı adet edinenler var. Özellikle de 18-24 yaş arası cildin en taze olduğu döneminde kızlar öyle bir abartıyorlar ki makyajı, yaş haddinden otobüste yer verip ellerini öpesimiz geliyor.
Yürüyemediğin topuklu senin değildir: Topuklu ayakkabıları seviyoruz kabul. Ancak dışarıda hayatımızı öylesine zorlaştırıyor ki… Nice hanım kızlarımız 10 dakikalık yürüme mesafesine “Gelemem ben, topuklularım…” diye diye telef oldu. Yahu ayakkabı niçin var, yürümeyi kolaylaştırmadıktan sonra? Yeni yılda kendimizi tekerlekli sandalyeye mahkum eder gibi topuklulara mahkum etmeyelim. İçinde yürüyemediğimiz ayakkabıları giymeyelim, giydirmeyelim.