Oyuncu çift Nergis Öztürk ile Cemal Toktaş, Taşra Kabare adlı bir yapım merkezi kurdu. İlk oyunları Temizlik İşleri'yle sahnedeler. Öztürk ile hikâyesi üzerine konuştuk.
Taşra Kabare'yle yeni bir yolculuğa çıkma fikri nasıl oluştu?
Taşra Kabare bir yapım merkezi. İçinde sinema, tiyatro, televizyon programı vb. barındıran bir merkez. İlk projemiz tiyatro oldu. Cemal de (Toktaş), ben de tiyatro kökenliyiz; oyunculuk mezunu. Cemal'in yazdığı başka oyunlar da vardı. Bir iki sene önce yazdığı Temizlik İşleri'yle başladık.
Yeni bir oluşuma insanı iten ne oluyor?
Zamanı gelmişti artık. İtmekten ziyade var olma durumu. Başka işleri yaptık, şimdi kendi ürettiğimiz işleri yapmak gibi bir hayalimiz vardı. Cemal'le bir araya gelmeden önce benzer hayalleri varmış, bunlar ortaklaştı. Ortak arkadaşlarımızla oyunu çıkardık, o yoluna girdi, sıra zamanla diğer işlere gelecek. Yapımlara göre ortak dünya görüşüne sahip insanlarla çalışmayı hedefliyoruz. Bütün projelerin içinde ikimiz olacağız diye bir durum yok. Başka işler de yapıyoruz, yapacağız da.
Yazma, yönetme düşünceniz var mı?
Yazma düşüncem yok. Yönetme gibi bir yetim de yok henüz. Ama bilmiyorum, zaman ne gösterir. Cemal'in güçlü bir kalemi var. Yerli, yabancı farklı işler yapabiliriz. Mesela yakında Engin'le (Hepileri) bir işe başlayacağım. Bundan sonra belki festivale bir iş yaparım. Başka şeyler de var, onlar devam edecek.
Yerleşik bir sahneye geçme arzusu var mı?
O, bizim en büyük hayalimiz. İnşallah en kısa sürede olur. Tiyatroda kendi sahnen olmayınca zor oluyor. Çok şanslıyız, Moda Sahnesi bize yer verdi, Taksim'deki sahneyi (Sainte Pulchérie Lisesi) bulduk. Sahne bulmak kolay olmuyor. Bundan sonraki isteğimiz kendi mekânımızı açmak. Ama o da sadece sahne olmayacak.
Gelelim oyuna… Temizlik İşleri nasıl bir iş oldu?
Absürd bir kara güldürü. Bilinmeyen bir diyarda çok ünlü bir şahsiyetin evinde, temizlikçinin başından geçen olayları konu ediniyor. Kadroda ikimiz dışında Yeliz Kuvancı, Genco Özak, Orhan Bıyıklı, Onur Dikmen ve Serpil Göral yer alıyor. Oyunda anlatmak istediğimiz bir sürü şey var. İnsanların eğlenip çok gülerek izleyeceği bir tarafı da var, altında başka söylemi de. İnşallah insanlara ulaşır. Bir kişiye bile geçse bizim için iyidir.
Proje geliştirirken sanatsal kaygılarınız ne kadar belirleyici oluyor?
Dünya görüşü ve bu mesleğe nasıl baktığımızla ilgili… Sanatsal, estetik vb. herhangi bir kaygıyla iş yapmak doğru bir şey değil. İçinde kaygı barındıran bir şey çok sağlıklı değil. Bunun içinde kaygı değil, daha çok dert var. Oyunumuz turneye gider, burada oynar; seyircisi olur, olmaz. Bu bir dert üzerine çıkan bir oyun, umarız anlaşılır. Anlaşıldığı kadarı yeterli bizim için.
Hemen her yıl bir oyununuz oluyor. Sahne olmayınca nefes alamıyorum diyenlerden misiniz?
Yok değil, gayet nefes alabiliyorum. (Gülüyor) Tiyatroyu mezun olduğumdan beri yapıyorum. Oyuncuya iyi gelen bir şey. Yaptığım hiçbir işi kutsallaştırmıyorum. Onun da sağlıklı olmadığını düşünüyorum. Ama tabii ki yaparken çok mutlu olduğum ve keyif aldığım işler… Cemal'le benim için şöyle bir durum var: Diziyi sinema, sinemayı tiyatro için yapıyorum gibi bir yerden yola çıkmıyoruz. Dünyaya buradan bakmıyoruz. İçinde bulunmak istediklerimizi kabul ediyoruz. Çok şanslıyız, bugüne kadar hep böyle oldu, mecburiyetten bir şeyin içine girmedik. Tiyatronun şöyle bir tarafı var: Tek başına var olduğun yer. Sinemada, dizide öyle gerçekleşmiyor. Orada yönetmenin hayali ön planda, burada kendi hayallerinden yola çıkıp bir iş yapıyorsun.
Hayatının merkezindeki şehir, yazar, yemek
Şehir: Yaşamak isteyeceği bir şehir henüz yok. Nedenini şöyle anlatıyor: “Hep küçük yerlerde yaşadım. Onun için İstanbul bana büyük ve kalabalık geliyor. Herkes gibi hep gitmek istemişimdir. Bir Anadolu kasabasında domates ekmeyeceğim, öyle bir hayalim yok. Burada yaşamak istemiyorum.” Hayalini kurduğu bir şehir de yok. Demek ki İstanbul'da yaşamaya devam.
Yazar: Dizi, sinema, tiyatro hayli vakit alıyor. Bir de evli ve çocuk sahibiysen kitap okumaya vakit ayırmak pek kolay olmuyor. Bu demek değil ki başucu yazarı yok. Dönüp dolaştığı yazar: Sabahattin Ali.
Usta:Üzerinde emeği geçen birçok isim var. İsim vermekten itinayla kaçınıyor. Birini unutsa ikinin hatırı kalır. “Hocalarımdan çok şey öğrendim” diyor, sektörde hoca olarak gördüğü isimleri de zikrederek… Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tiyatro Bölümü'nü bitirdikten sonra Bahçeşehir Üniversitesi'nde yüksek lisans yaptı. Buradan bir çıkarım yapılabilir.
Dost: Eşi ve ailesi. Eşinin derdini, sıkıntısını anlayan meslektaşı olmasını önemsiyor: “İşimizde ve sahnede iyi anlaşan bir çiftiz. Severek işini yapan bir azınlığız ve şanslıyız.” Provalarda biri gerilirken diğerinin müthiş bir pozitif hal aldığını anlatıyor: “Herhangi bir gerginliğin bu işe zarar vermesini istemeyiz.”
Yemek: Anne mutfağı. Gerisi laf-ı güzaf. Not: Aile Karadenizli.
Bugünlere dair öngörüm yoktu
Bahçeşehir Üniversitesi'nde oyunculuk yüksek lisansı yaptığınız sınıf ‘altın kuşak' görünüyor. Diyaloğunuz ne boyutta?
Nadir Sarıbacak, Mete Horozoğlu, Nihal Yalçın, Tansu Biçer… Başka arkadaşlar da var. O sınıf iyiydi, herkes bir yerlerde bir şeyler yapıyor şimdi. Başka işlerin içinde olduğumuz için çok bir araya gelemiyoruz. Mezuniyetten sonra herkes kendi yoluna gitti. Okul devam ederken Ezel Akay'ın Hacivat ‘Karagöz Neden Öldürüldü?'sünde küçük rollerde yer almıştık. Çok keyifliydi. Bir gün, bir yerlerde denk düşerse aynı projenin içinde yer alabiliriz.
O dönem bugünlere dair neler konuşuyordunuz?
Okurken insan şurada olacağım diye düşünemiyor, ben düşünemiyordum. Herkes hayallerini gerçekleştiriyor sanırım. Bahçeşehir'de yüksek lisans yaptım, benim asıl okulum Ankara'da. İstanbul'a geldiğimde tekrar dönerim diye düşünüyordum. O yüzden şunları yaparım diye düşüncem yoktu kişisel olarak.
Neden dönmeyi düşünüyordunuz?
Orada kalıp, çalışma düşüncesindeydim. Okulumda da yüksek lisansa başlamıştım ama sonra burada okula devam ettik. Hayat beni burada bıraktı, dönemedim.
Yer aldığınız filmlerin hemen hepsi festival çizgisinde. Tercih mi, yoksa?..
Hayatımın hiçbir anında kariyer planlaması yapmadım. Kariyer kendiliğinden geldi. Sinema filminde oynamak istiyordum ‘Barda' geldi. ‘Kıskanmak'taki rol herhalde bütün kadın oyuncuların oynamak isteyeceği bir rol. Onun arkasından diğerleri... Gişe filmlerinde oynamayacağım, burada olacağım gibi olmadı yani. Kendiliğinden gelişti. Tamamen kendi bencil isteklerim doğrultusunda tercih ettim.
Gişe filmleri geliyor mu?
Geldi. Henüz oynamak istediğim bir proje olmadığı için oynamadım. Başka bir nedeni yok. Gelir yani, herkese gelir.
Tercihinizi etkileyen öncelik ne?
Önce karakter, sonra hikâye. Zaten karakteri beğenince hikâyeyi de beğenmiş oluyorsun. İyi bir karakter, iyi bir hikâyenin parçasıdır.