2015 Türkiye'sinde bir televizyon kanalı canlı yayında kayyum zoruyla karartıldı, gazetelerin baskısı durduruldu, yetmişten fazla gazeteci işten atıldı.
Avrupa'da ise bu görüntüler Nazi ve faşizm döneminde kaldı. Hitler, İkinci Dünya Savaşı'nda (1940-1945) işgal ettiği bütün ülkelerde ilk olarak Nazi rejiminin propaganda makinesini harekete geçirmek için özgür medyayı sansürleyerek yerine yandaş bir medya oluşturdu. Norveç, Danimarka, Belçika ve Hollanda gibi işgal edilen ülkelerde ulusal gazete ve radyolara ya el konuldu ya da kapatıldı. Bu tehditlere rağmen özgür basını yaşatmak için birçok ülkede yüzlerce ‘yasak' gazete ve bildiri yayınlandı. Sadece Danimarka'da direniş hareketleri tarafından 400'den fazla ‘yasak' muhalif yayın basıldı. Ölümü göze alarak bu yayınları halka ulaştırmaya devam eden gazeteciler, Gestapo tarafından infaz edildi ya da Nazi kamplarında hayatlarını kaybetti. Buna rağmen ifade özgürlüğüne gem vurmak isteyen Nazi rejimine karşı çıkarılan gazeteler, İkinci Dünya Savaşı'nın sonuna kadar devam etti.
Aynı gazeteyi çıkardılar ama...
Bu direnişin en çarpıcı örneklerinden biri Nazi işgali altındaki Belçika'da yaşandı. Nazi rejimini destekleyen birçok propaganda yayını olmasına rağmen, Naziler o dönem 300 bin tirajı olan Le Soir gazetesini ele geçirmek ister. İşgali takip eden günlerde Naziler Le Soir'ı gasp ederek, işbirlikçi iki Belçikalıyı gazetenin başına getirir. O güne kadar aleyhte yayın yapan gazetenin sayfalarında bu kez, Hitler'i öven haberler yer almaya başlar.
Özgür yayınlar yasaklandığı için halka gizlice hazırlanan yasak bültenler ile ulaşılmaya çalışılır. Çok sayıda neşriyat hazırlansa da ulaştırabildikleri kitle bir avuç insandan öteye gitmez. Bağımsızlık Cephesi'nin yayınlardan sorumlu üyesi Marc Aubrion daha geniş bir kitleye ulaşmak için Naziler tarafından ‘çalınan' Le Soir'ın yerine sahte bir Le Soir nüshası yayınlamayı teklif eder. Le Faux (sahte) Soir olarak tarihe geçen bu çalışma, Almanların Birinci Dünya Harbi'ndeki hezimetinin 25. yıldönümü olan 11 Kasım'a denk gelecek şekilde planlanır. Dönemin şartlarında böyle bir girişime teşebbüs etmenin riski çok yüksek olmasına rağmen direnişçiler kısa zamanda gerekli hazırlıkları tamamlar. ‘Çalınan' Le Soir'da çalışan bir kişi gazetenin baskı kalıplarına ulaşır. Bu şekilde gazetenin mizanpajı ile tıpatıp aynı bir gazete hazırlanır. Artık gazetenin Le Soir'den önce bayilere ulaştırılması kalır. Bunun için normal dağıtım ağı sabote edilerek geciktirilir ve 9 Kasım 1943 tarihinde bayilere Le Soir yerine Hitler ile dalga geçen Le ‘Faux' Soir gelir. Toplam 50 bin adet basılan gazetenin yaklaşık 5 bin adedi bayiler aracılığıyla, geri kalanı ise Belçika ve yurtdışında elden okurlara ulaşır.
Hitler'e gönderme
Okurların ilk dikkatini çeken ise gazetenin ilk sayfasıdır. Birinci sayfaya bakıldığında üst köşede İttifak Kuvvetleri'ne ait bir uçağın bomba atarken resmi, aşağıda ise gözleri yukarı bakan Hitler'in üzüntülü bir fotoğrafı ve “Böyle olsun istemezdim.” cümlesi yer alır. Olayı sonradan fark eden Gestapo, gazeteyi basan matbaa sahibi Ferdinand Wellens, baskı kalıplarını çalan Théo Mullier ve Le Faux Soir'in yayın koordinatörü Marc Aubrion'un da aralarında bulunduğu 15 kişiyi tutuklayarak Nazi kamplarına gönderir. Wellens ve Mullier, gönderildikleri kamptan hiçbir zaman geri dönemez.