Ekranların karartıldığı gün 28 Ekim... Saatler 16.34'ü gösterirken Koza-İpek Yayın Grubu'na ait Kanaltürk TV ve Bugün TV'nin yayını kesildi.
O gün muhabirler darp edildi, kameraların kablosu söküldü, personel gözaltına alındı, genel yayın yönetmeni direndi. Ana kumanda son dakikaya kadar terk edilmedi. Türk basın tarihinde bir ilk yaşandı belki de. Haber merkezi, reji odasına sığındı ve kayyuma rağmen yayın yapmaya çalıştı. İçerde yaşananlar anbean takip edilirken bina önünde toplanan vatandaşlar da mücadeleye destek verdi.
Sloganların adresi değişmişti bu sefer. Çağlayan, Vatan ve Yenibosna'dan sonra Mecidiyeköy sokakları da “Özgür basın susturulamaz” sesleriyle inledi. Kalabalığın arasında farklı partilerin seçmenleri de vardı, başka cemaat mensupları da. Herkes demokrasi, özgürlük, hak, hukuk, adalet adına oradaydı. Taşıdıkları “Altın görünce dayanamadın de mi, Ateş olsan Koza'yı kelebek yaparsın, İpek erkeğe haramdır, Her kuruşu helal yani sana yaramaz, O kedi buraya gelecek” yazılı pankartlar da bir hayli ilgi çekiciydi.
Büşra Yılmaz: Yine de gazeteci olacağım
Gazetecilik okuyan 23 yaşındaki Büşra Yılmaz, karartılan ekran karşısında tepkisiz kalan medya gruplarının üç maymunu oynadığını söylüyor. Darp edilen gazetecileri görünce yıkıldığını anlatan, meslektekilerin can güvenliğinin olmadığını kaydeden Yılmaz, “Olanlara rağmen gazeteci olmaktan vazgeçmeyeceğim, kalemimi doğru kullanarak milletime gerçekleri anlatacağım.” şeklinde konuşuyor.
Nuri Karadağ: Yatak odaları para dolu
78 yaşındaki Nuri Karadağ, “Bunca yıllık ömrümde böyle devlet görmedim. Benim cebimde beş kuruş para yok ama onların sarayı var, saltanat sürüyorlar. Allah her şeyi affeder ama kul hakkını affetmez. Bugün bu işyerlerine el koymaları da kul hakkı, haram işliyorlar. Yatak odasını paralarla dolduranlara da, dini sömürenlere de hakkımı helal etmiyorum.” şeklinde konuşuyor.
Saba Şaşmaz: Ne darbeler gördük
Yanına yaklaştığımız 80 yaşındaki Saba Şaşmaz, “Havuzcu musun sen?” diye soruyor önce. Havuzun kıyısından köşesinden geçmediğimizi anlayınca Atatürkçü olduğunu vurguluyor ve “Gün, birlik olma günüdür.” çağrısında bulunuyor. Türk bayrağına sımsıkı sarılan Şaşmaz, “80 yılı geride bıraktım. Senin yaşın küçüktür, bu memleketi benim kadar tanımazsın, bilmezsin. Ne darbeler atlattık, ne siyasetçiler tanıdık. Bu dönem 12 Eylül'den bile beter. Torunlarımıza nasıl bir memleket bırakıyoruz farkında mısınız? Memleketi yediler bitirdiler. Ama o darbe günleri nasıl geçtiyse bugünler de geçip gidecek.” ifadelerini kullanıyor.
Eyüp İlik: Bu gruba aidiyetim yok ama…
Eyüp İlik, “Altın görünce dayanamadın de mi?” pankartıyla alana girince bir alkış kopuyor. İlik, “Bu gruba bir aidiyetim yok. Demokrasi ve hukuk adına buradayım. Ne yazık ki böyle ortamlara alıştık, alıştırıldık. Devletin hukukla bir ilişkisi kalmadı. Hukuk dışı uygulamalara tepki adına buradayım.” diyor.
Züleyha Özen: Doğrunun yanındayız
Kalabalıklar arasında gözü yaşlı bir hanım göze çarpıyor. Bir yandan ağlayan bir yandan dua eden 54 yaşındaki Züleyha Özen, Kur'an'ını okuyup, namazını kılıp evden çıktığını, destek olmak için geldiğini anlatıyor. Ortamın atmosferinden etkilendiğini söyleyen Özen, “Doğrunun yanındayız. Allah vatana millete zeval vermesin.” diyor.
Ziya Türk: Barış istiyorum
“Özgürlük ve barış için geldim.” diye alanda haykırıyor 70 yaşındaki Ziya Türk. “Bu bayrak hepimizin. Bu bayrak altında dimdik duracağız. Haksızlığa, hukuksuzluğa karşıyız. Bunca hükümet geldi geçti, hiçbiri böyle zulmetmedi.” diye bağırmayı sürdürüyor.
Burak Açıkgöz: Medyayı sıfırladılar
Kamu yönetimi bölümünde okuyan 21 yaşındaki Burak Açıkgöz, Atatürkçü olduğunu vurgulayarak söze başlıyor. “Burada olmak bir demokrasi mücadelesidir. Parayı sıfırladılar, medyayı sıfırladılar. Biz de seçimde onları sıfırlayacağız. Yapılan bu darbeye karşı durmak için buradayız!” diyor.