Yağmurlu bir günde Adalar yolunu tutmak yalnız romantizmle izah edilebilecek bir husus değil.
Zira bütün bir yaz boyu İstanbul'un bu cennet köşesini istila eden turist yığınlarından sıyrılabilmenin belki de tek çaresi. Bu kalabalıktan, bilhassa yaz günleri yaşanan turist izdihamından kurtulup temiz bir nefes alabilmek, güz mevsiminin ortasındaki günlerde mümkün ancak. Sayfiyeciler, İstanbul'daki evlerine çoktan döndü. İstanbul'un yerlilerine mahsus bir gelenek olan yaz göçleri, yani kışın şehirdeki işleriyle meşgul olup yaz gelince adadaki evlerine taşınarak sıcak günleri burada geçirme itiyadı da turist tehdidi ile karşı karşıya. Kimi ada sakinleri kalabalık yüzünden evlerine gelmiyor. Adaların eski tarz-ı hayatını devam ettirmek ancak burada kalıp ezici kalabalıklar arasında bu kültürü yaşatmak isteyen bir avuç yerliye kaldı. Kurulan kütüphane, açılan müze, düzenlenen sergi ve yazılan kitaplarla adanın kadim gelenekleri korunmaya çalışılıyor. Fakat geleneği hakkını vererek aktarabilmek de bazı maharetleri gerektiriyor. Büyükada'nın 26 sene yaz sakinlerinden olan Akillas Millas'ın son çalışması, zamana karşı bir direniş örneği. “Hala Hatırlıyorum / I Still Remember” adlı serinin ikinci takdim kitabı Heybeliada'ya imza attı Millas. Heybeliada Halk Kütüphanesini Koruma Derneği'nin tertip ettiği söyleşide son çalışmasını anlatan Millas'la, biz de küçük bir hasbihâl ettik ve adalar hayatına, kültürüne, tarihine dair hatıralarını dinledik.
‘Gözümde iki farklı ada var'
Akillas Millas ile devamlı müşterisi olduğu Splendid Otel'in lobisinde sohbet ediyoruz. Birkaç nesil İstanbullu olan bir aile içinde 1934 senesinde Beyoğlu'nda dünyaya geldi Millas. Çocukluk ve ilk gençlik yıllarını doğduğu şehirde geçirdi. Büyükada'daki yazlık evlerine ilk defa üç yaşında annesinin kucağında ayak bastı. Bundan sonra her sene yazlarını adadaki Yeniyol 16 numarada geçirdi. İstanbul Tıp Fakültesi'inden mezun olduktan sonra Vakıf Gureba Hastanesi'nde ortopedi üzerine ihtisas yaptı. Geliştirdiği özel ameliyat tekniğiyle 60'lı ve 70'li yıllarda pek çok futbol takımının doktorluğunu yaptı. Kendisi de bir sporcu olan Millas, atletizmle de uğraştı ve üç adım uzun atlamada milli takım forması giydi. Eşi Miki Hanım'la yine adalarda tanışıp burada evlendi.
İstanbul'un yerli ahalisinden olan ailesi, 6-7 Eylül hadiseleri ve 1964 Rum tehcirine maruz kaldı. Yaşanan bu kötü gelişmelerden sonra dahi İstanbul'da kalmayı sürdüren Doktor Millas, resimle ve koleksiyonerlikle uğraştı. Bilhassa İstanbul'a olan tutkusu ona büyük bir arşiv kazandırmıştı. Ancak 1980 Darbesi ve öncesindeki siyasi karışıklık, onu memleketini terk etmeye mecbur bıraktı.
Bir daha gelmemek üzere ayrılsa da sıla hasreti ancak sekiz sene sürdü Millas'ın. Evvela Türkiye'nin güneyini ziyaret etti ve gezi esnasında kendini tutamayarak adaya tekrar döndü. O dönemi anlatırken “Kimse buraya gelmemi istemiyordu. Boşuna gidiyorsun, kimseler kalmamıştır seni tanıyan.” diyen Millas, kimselere aldırmayıp gözünde tüten adayı ziyaret etmiş.
Geldiğinde başka bir adayla karşılaşır. Çocukluğunda top oynadığı geniş çayırlar, bahçelerinde dolaştığı konaklar kalmamıştır. Ancak bu halini de sevmekten geri kalmaz. “Benim gibi yetim-i akran kalanlar için en güzel günler geçmişte kaldı. Ancak gözümde iki ada var benim. Biri gençliğimde yazlarını geçirdiğim, bir de şimdiki yeni ada. İkisini de ayrı seviyorum.” diyerek hislerini tercüme ediyor. Şimdi ailece Atina'da yaşasalar da İstanbul'un yeri başka. Tıpkı adanın simgelerinden Splendid Otel'de olduğu gibi. Millas çifti evlendikten sonra balayı için bu otelde kalmış ve tüm sevdiklerini bırakıp İstanbul'dan ayrılmadan geçirdikleri son gece gibi.
Aya Yorgi Manastırı da restorasyon kurbanı
Son günlerde sıkça rastgeldiğimiz restorasyon facialarının sadece antik dönem yapılarında veya camilerde olduğunu zannederdik. Ancak Akillas Millas, bu kazalar zincirinin bir halkasının da Büyükada'daki Aya Yorgi Manastırı'nda olduğunu hatırlatıyor. Kazanın başlangıcı şöyle: Adada 1986 senesinde çıkan büyük yangında Aya Yorgi Manastırı'nın inziva odalarının ahşap kısmı tamamıyla kül olur. Daha sonra restorasyona giren binanın ahşap kısmı yapılmamakla beraber var olan taştan kısım da yarı yarıya kesilir. Millas, 19. yüzyıldan kalma yapının üzerine tarihî; vasfına uymayacak bir teras yapıldığını ifade ediyor. Ayrıca Manastır'ın esas kilisesi yangından 10 yıl sonra yapılan onarımda zeminine dökülen betonla büyük bir yara almış. Akillas Millas, Bizans devrinden kalan tarihî; kemerlerin beton altında bırakıldığına dikkat çekiyor.
Ada sakinleri arasında bölgecilik yaygın
“Hala Hatırlıyorum” projesinin ikinci ön kitabını yayımlayan Millas'ın bu çalışması tıpkı İstanbul'a dair diğer çalışmaları gibi pek çok detay içeriyor. Adanın ilk sakinlerinden yirminci yüzyılın ikinci yarısına kadar gelen süreçte Müslüman, Hıristiyan ve Yahudilerden kalan konaklar, bahçeler, ibadethaneler, su kuyuları, deniz hamamları, restoran ve oteller, kronolojik bir çalışma ve farklı başlıklar altında çalışılmış. Adalı Yayınları'ndan çıkan bu ikinci kitap, bir önceki gibi müstakbel büyük kitabın habercisi. Kitap, yalnız senelerin hasılatı olan kartpostallar ve fotoğraflarla değil, Millas'ın kendi çizimleri ile de öne çıkıyor. “Aslında her iyi doktor iyi de bir ressamdır.” diyen Millas'ın çalışmasında adanın muayyen devirlerde arz-ı endam eden yapıların tek tek kimliği tespit edilmiş ve numaralandırılarak okuyuculara sunulmuş. Yangın, deprem ve sair tabii afet geçiren adanın mimarî; tarihine de uzanmak mümkün. Millas kitabında, Heybeli ve Büyükada sakinleri arasında bölgecilik yapıldığını da anlatmış. “Ömrü boyunca bir kez dahi karşı adaya geçmeyen Büyükadalı ve Heybeli sakinleri var.” diyor. Adanın simgelerinin korunması ve yeniden ihya edilmesi için elimden geleni yapacağını ifade ederken söz bir zamanlar Bahriye Mektebi bahçesinde bulunan Kadıasker Abdülkadir Efendi Camii'ne geliyor. 1773 senesinde satın alınarak kamulaştırılan arazi üzerine yapılan cami, III. Selim dönemine ait tarihî; bir eser. İşte bugün elimizde bulunan birçok ada kartpostalını süsleyen tarihî; yapı, 1930'lu senelerde Ankara'dan gelen bir emirle yıktırılmış. Millas, Türkiye'nin dört bir yanında cami yaptırılıyor, bu cami de yaptırılsa, unutulmuş bir değerin tekrar kültür hazinesine kazandırılacağını söylüyor. Elbette aslına uygun olmak şartıyla.