Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Birinin yasına diğeri seviniyorsa korkmamız gerekiyor

$
0
0

Son dönemde yaşanan olaylar ‘Türkiye artık ne acıda ne sevinçte birleşebiliyor' yorumlarına neden oldu. Öfkenin, yöneticilerden topluma yansıdığını söyleyen psikiyatri uzmanı Prof. Dr. Doğan Şahin, “Sevinçlere sevinememekten birşey olmaz ama biri yas tutarken diğeri seviniyorsa bu büyük bir tehlike.” diyor.

Ne yaşanan katliamlarda ne Aziz Sancar Nobel Ödülü aldığında ne de milli takımımız zafer kazandığında toplum olarak bir araya gelemiyoruz. Neden?

Türkiye'de etnik kimlikler her zaman önemliydi, ayrılıklar olurdu ama şimdi çok daha kuvvetli bir kutuplaşma durumu var. Sadece etnik kimlikte değil siyasî; kimlikler üzerinden de kutuplaşma yaşanıyor. Öyle bir noktaya geldik ki insanlar kendilerini ait hissettikleri topluluktaki birinin hiçbir sorunu görmüyor. Karşı oldukları gruptan ise iyiliğinin hiçbir ehemmiyeti kalmıyor. Sevinçlere sevinmemekten bir şey olmaz ama biri yas tutarken diğeri seviniyorsa burada çok ciddi bir bölünme vardır. Bu çok tehlikeli bir durum. Meselenin birkaç boyutu var: İnsanlar incelikli olarak düşünmeyi sevmez. Genellikle o vazifeyi inandıkları birilerine devreder, onlar nasıl düşünürse ona göre eğilimlerini belirlerler. Önder olarak gördükleri kişi birilerine hasımlık pozisyonu alınca insanlar da çok çabuk eski pozisyonuna döner. Türkiye'de olan da budur. Yarın öbür gün yine onların yerine düşünen birileri barışmanın daha iyi olduğunu söylerse yine buna gelebilirler. İnsanların herhangi bir konuyla ilgili duyguları, çıkarları tarafından da belirlenir. Bir çıkarı varsa o konuda daha hassastır.

Birilerinden bir başkasına duyduğu nefret nasıl bu kadar şiddetli bir öfkeye dönüşebiliyor?

Öfke insanda var olan bir duygu. Ben öfkeden tamamen azadeyim diye bir şey yok. Kendimizi iyi hissetmek için öfkelendiğimiz kişiyi kötüleştiririz. Türkiye'de esas mesele bu. Birbirini kötüleştirme had safhada. Siyaseten birbirini kötüleştirme, rakibi kötüleştirme... Oysa siyaset ülkenin yönetilmesine dair işlerdir. Birileri, ‘bence bu işleri böyle yapsak daha iyi olur' deyince öteki, ‘hayır böylesi daha iyi' der. Bunları tartışmak gibi bir şeydir siyaset. Ancak bizde düşman üretmek ve kötüleştirme aracı haline geldi. Başka türlü düşünmek düşmanlık gibi algılanıyor ve sunuluyor. Bazı gruplar düşman, vatan haini, bölücü, darbeci, dış mihrakların oyuncağı gibi şeytani bir şey olarak sunuluyor topluma. Böyle olunca insanlar kendi öfkelerini rahatlıkla oraya aktarabilir ve kendilerini kötü hissetmez.

DÜŞEN ÇOCUĞUN SANDALYEYİ SUÇLAMASI GİBİ...

Toplum psikolojisi de tıpkı birey psikolojisi gibi mi? Başkasını suçlayarak kendini iyi hissetmek gibi...

Evet. Dedikodu budur aslında. Ne kadar dağınık biri derken ne kadar düzenli biri olduğumuzu söylemiş oluyoruz. Ve kendimizi iyi hissediyoruz. Bütün kötülükleri başka birine aktarıp kendimizi aklamış oluyoruz. Fakat birine dağınık demek çok büyük bir suçlama değil. Yani ona karşı olağanüstü bir düşmanlık duygusu geliştirmiyorsun ama ‘vatan haini' dediğimiz zaman ortadan kaldırılması gereken zararlı bir şeye dönüşüyor. Çok kolay iç ve dış düşman yaratıyoruz. Bu durum kendimizle yeterince yüzleşmediğimiz anlamına geliyor. Bu çok çocukça bir davranış. Çocuk da mesela sandalyeden düşer, sandalyeyi suçlar. Çünkü kendi hatalarıyla yüzleşmek kendisini çok aşırı yetersiz hissettirir. Güven duygusu yoktur. Bu bizim genel toplumsal bir hastalığımız.

Peki bu şiddet ve ayrılıkçı dilin sarmalından nasıl çıkacağız?

Her türlü kutuplaşmaya karşı mücadele etmeliyiz. Bütün taraflar bunun çabasında olmalı. Sürüklenen ceset gibi videoları yayınlamak doğru değil mesela. Zannediliyor ki kabalıkların sergilenmesi toplumu daha da olgunlaştırır. Hayır, olgunlaştırmaz. Bilakis öbür tarafta nefret uyandırır. Bunun iyi bir niyeti yok. Hiçbir şekilde yayınlanmamalı. Bir yandan da yeterince öfkelenmemek sanki yeterince haksızlığa karşı çıkmıyormuşsun gibi hissettiriyor. Dolayısıyla insanlar ne kadar öfke ve nefretle konuşursa kendilerini o kadar hakikatli bir şekilde daha insancıl, daha adil, daha dürüst olduklarını zannediyor. Hâlbuki herhangi bir şeyden çok fazla nefret etmek kendi içindeki bir şeyin dışavurumudur. Bizim tek bir kurtuluşumuz var: Birbirimizi kabul etmek ve saygı duymak. Kim iktidara gelmiş o ayrı bir şey. O parti de gelse bu parti de gelse bunu milletçe başaramaz, birbirimizi olduğu gibi kabul etmezsek hiçbir kurtuluşumuz olmaz. Kimsenin kimseye bir şey dayatma sevdası gütmemesi lazım.

Kötü görülenlere yapılanlar zulüm olarak algılanmıyor

İnsanları kin ve nefrete sürükleyecek görüntülerin sosyal medyada övgülerle paylaşılmasını nasıl açıklarsınız?

Bir grup önce diğerini kötüleştiriyor. İnsanlıktan çıkarıp canavar gibi sunuyor. Bütün kötülükleri ona atfediyor. Daha sonra ona yapılan bir kötülük herhangi bir insan evladına değil, annesi-babası, karısı, çocukları olan birine değil bir canavara yapılmış oluyor. İnsanlar yeteri kadar merhametli değilse, kötü olarak gördükleri birine kötülük yapılmasından yeterince rahatsız olmaz. Hatta kendileri de yapabilir ama bütün toplum bu kadar merhametsiz değildir. Burada insanlara böyle yaptıran şey, hissedilen düşmanlık duygusu. Almanlar mesela olağanüstü psikopat insanlar oldukları için Yahudilere böyle yapmadı. İnsanlar önce şuna inandırıldı: Almanların bütün mağlubiyeti, yoksunlukları işsizlik, Almanya'nın başında ne kadar kötülük varsa tüm bunların müsebbibi Almanya'da yaşayan Yahudiler. Bütün kötülükler Yahudilerden geliyorsa onlara yapılan kötülük bir insana yapılan zulüm gibi gelmiyor. Yok etme isteğine kadar dayanan şiddette gruplar zaten karşı tarafı insan değilmiş gibi görür. Dehumanize edilir önce ve insanlar yapılanlardan rahatsızlık duymaz. Bu da genel olarak insanın kolay zalimleşebildiğini gösterir.

SURİYE VE MISIR GİBİ OLABİLİRİZ

Bugün geldiğimiz çatışmacı noktanın temelinde kendimize güvensizlik mi var?

Esas neden bu değil tabii ki. Toplumu yönlendiren insanların birilerini birilerine düşman olarak göstermesinden kaynaklanıyor büyük oranda. Konya'da saygı duruşunda ıslık çalan insan komşusuyla ilişkisinde böyle değildir mesela. Orada kitle psikolojisi var. Öfkeyi yöneltmesi isteniyor, o da öyle davranıyor.

Bu yine de bir sorun değil mi?

Elbette çok ciddi ve ülke açısından da tehlikeli bir sorun. Kim derdi ki Suriye'de iç savaş başlamadan beş sene evvel burada insanlar birbirine girecek, bu kadar insan boğazlanacak, ölecek... Libya'nın 15 günde karışacağını, Mısır'ı kim bilebilirdi. Bu kutuplaşmalar bizde de bu riskin çok yüksek olduğunu gösteriyor. Bu kadar kolay kutuplaşabiliyor, birbirimizi bu kadar kolay düşman gibi görebiliyor, ölümlere üzülmüyorsak Türkiye'de çok ciddi bir bölünme vardır. Bu bölünmenin önemli bir sebebi, ülkeyi yönetenlerin bu bölünmeye teşvik etmesi. Eğer Türkiye'deki siyasî; önderler, cemaat liderleri, kanaat önderleri bu bölünmenin karşısında aktif rol alırsa çabuk toparlayabiliriz. Ama öyle bir kritik noktada bulunuyoruz ki yavaş yavaş ok yaydan çıkacak noktaya geliyoruz. Yerlerde ceset sürüklemek, kadının ölü bedenini soyup sokağa atmak falan bunlar sadece çok insafsız, merhametsiz şeyler değil aynı zamanda kışkırtma amacı güdüyor. Karşı tarafı kışkırtıp şiddeti tırmandırma arzusu gibi duruyor. Bunlar çok korkutucu sinyaller.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue