Anadolu'da bir kasaba ve yanında yükselen bir kale! Arabanın camından bakıldığında Yüzüklerin Efendisi ya da Taht Kavgaları filminden bir sahne gibi duruyor. Hâkim bir tepede yükselen bu Orta Çağ mimarisi, ismini hemen yanı başında akan Hoşap çayından alan Hoşap Kalesi. Küçük çay ocakları ve mavi boyalı ahşap kerpiç karışımından yapılmış dükkânlara bakınca, Nuri Bilge Ceylan'ın Bir Zamanlar Anadolu'da filminden sahneler kafanızda canlanıyor.
Van'a yaklaşık 50-60 km uzaklıktaki bu önemli eserin tarihi Urartulara kadar uzanıyor. Orta çağ'da yapıldığı tahmin edilen kale Türkiye İran arasındaki yol güzergâhında bulunmasından dolayı stratejik bir öneme sahip olmuş. Tarih boyunca Urartular, Persler, Romalılar, Selçuklular ve Bizanslıların hâkimiyetinde kalan kale, 11. yüzyılda Türkler'in hâkimiyetine geçmiş. Efsaneye göre kale öyle muazzam yapılmış ki yapan mimarın bir daha benzerini yapmasın diye elleri kesilmiş. Kalenin etrafını adeta çevreleyen Hoşap çayı üzerinde Zeyne Bey'in yaptırdığı köprü yapılan yenileme çalışmalarının ardından hâlâ ayakta.
Suyun kenarında kurulan çay bahçesinde çayımızı yudumlarken yanımıza yaklaşan Gökhan Bey, kalenin ve etrafında bulunan Selçuklulardan kalma türbelerin bakımsızlığından ve tanıtım eksikliğinden şikâyet ediyor. “Van'a bu kadar yakınken turizm rehberinde gezilmesi gereken yerler arasında Hoşap'ı bulamıyorsunuz. Buradaki halkın geçim kaynağı bir zamanlar turizmdi. Günde 20-30 otobüs gelirdi. Ama şimdilerde Hakkâri'ye ya da Van'a giden birkaç kişiden başka uğrayan yok.” diyor.
Sokaklarda yürümeye başladığınızda ya da nehir boyunca yükselen kavak ağaçlarını takip ettiğinizde, kayalıklar üzerinde yükselen kalenin dış surlarını ve hemen altındaki kerpiç evleri görüyorsunuz. İleriden havlayan köpek sesleri, muhtarlığın anons için kullandığı hoparlör, kesif tezek kokusu ve rüzgârın sesi birbirine karışıyor. Son günlerde yaşanan terör eylemleri, yol kesmeler en çok bölgenin turizmini etkilemiş gözüküyor. Zincire vurulmuş iki aslan figürünün beklediği kale, ziyaretçilere kapalı halde duruyor. Yaklaşık 2007 yılında başlayan ve on yıldır devam eden kazı çalışmaları ise yarım kalmış gözüküyor.