Kel Aliço'yu yendi mi yenmedi mi? 4 Temmuz 1898'de La Bourgogne gemisiyle Atlas Okyanusu'nda boğulurken filikalara dev cüssesi sığmaz diye bilekleri kesildi mi? Ya da belinde taşıdığı altın kemerleriyle mi sulara gömüldü?
Dünyaca ünlü pehlivanımız Koca Yusuf'a dair bu soruların net bir cevabı yok ama bir gerçek var ki İsveç güreş tarihçisi William Baster'a göre Bulgaristan'ın Şumnu ilçesine bağlı Karalar köyünde 1857 yılında doğan Deliormanlı Yusuf İsmail, Türklerin dünyaya tanıttığı ilk sporcu.
İkinci Abdülhamit'in teşvikiyle dünyaya açılmış Koca Yusuf. Hakkında sağlıklı kaynaklara ulaşmak zor olsa da 115 güreşçiyi yendiği, 114 kilo olduğu, boyunun iki metreyi geçtiği ya da 1.88 olduğu, ona dair bazı bilgiler. Mindere çıkıp grekoromen güreşini yapan ilk Türk pehlivanı olduğu ise kesin. 7 Rus'u, 12 Bulgar'ı 11 Romen'i ve 4 Avusturyalı'yı yenip ünlü Fransız güreşçi Sabe Doublier'i de yenerek 3 yıl kaldığı Fransa'dan Amerika'ya gider Koca Yusuf. Amerika'dan kariyerini tamamlamış bir şekilde ve hatırı sayılır bir servetle Karalar köyüne doğru yola çıkarken Atlas Okyanusu'nda kaybolur Yusuf. Bazen bir Amerikan çizgi romanında bazen bir bilgisayar oyununda ya da Aselsan'ın uçaklarında bir top mermisinde ismine rastlamanız ihtimal dahiliyken bir mezarı bile yoktur Koca Yusuf'un. Bilinen kesin bir şey ise doğup büyüdüğü yer, Bulgaristan'da bir köyde harabe halinde bekleyen evidir. İşte bu ev, geçtiğimiz günlerde Adana Büyükşehir Belediye Başkanlığı tarafından restore edildi. Artık Yusuf İsmail'i ve ona dair şeyleri merak ederseniz ziyaret edebileceğiniz bir yer var.
‘Bizim kööden Goca Yusuf'
Deliorman'ın Karalı köyündeki bu ev, bugün Bulgaristan sınırları içinde. Birçok Bulgar tarihçiye göre oradaki varlıklarını hâlâ Mithat Paşa'ya borçlu Türkler. 1853 Kırım Savaşı sonrasında yerleşim yerleri değiştirilmiş olsa da herkesin Büyük Vali diye isimlendirdiği Mithat Paşa, sayesinde şimdiki yerleşim yerleri sağlamlaştırılmış Bulgaristan'daki Türklerin. Sonraları 1912 Balkan Harbi'yle göçler başlasa da varlıklarını koruyan Türkler'in en son 80'lerde başlayan zorunlu göç ile sayıları azalmış. Buna rağmen hâlâ Balkan coğrafyasındaki en yoğun Türk nüfusu burada. Geçtiğimiz hafta o nüfusun yoğunlukla yaşadığı bölgelerden biri olan Şumnu'ya gittik. Karalar köyüne yakın bir meydanda mehter marşı eşliğinde güreşler başlamıştı. Sıcak şiveleri ile güreşi izleyen Deliormanlılar'ın “Türkiye'den mi geldiniz? Bizim kööden Goca Yusuf” diye anlatma istekleri yüzyıllardır devam ediyor. Dünyada “Terrible Turk” (Korkunç Türk) olarak tanınan pehlivanı yine yeniden tanıtmak istiyorlar. Ne de olsa Koca Yusuf'un çocukluğu da onlar gibi milliyetçilik hareketleri nedeniyle Bulgarların Türk köylerini bastığı bir ortamda geçti. 2007'de Avrupa Birliği'ne kabul edilen Bulgaristan'ın Türkleri de yıllar sonra ‘Demokrasi geldi ama biz biraz fakir kaldık.' diyeceklerdi. Köyde gezerken bir iç Ege köyünde ya da İç Anadolu'da dolaşıyormuşsunuz hissini hiçbir zaman atamıyorsunuz.
Fransız yazar Edmond Desbonnet'in “Güreşin Kralları” adlı kitabında anlatıldığı gibi Doublier, 1894'te rakibi Sabés'e yenildikten sonra onu yenecek bir güreşçi ararken Karalar köyünden Yusuf İsmail'i bulur ve beraberinde Fransa'ya götürür. Yusuf için bu teklifi kabul etmek zor olsa da ahlâkı ve dindar kimliği ile bilinen Koca Yusuf, alimlerin de sözlü destekleri üzerine 1897'de Avrupa'ya gider. Burada kazandığı ünden sonra ise Amerika'nın yolunu tutar. Orada onlarca karşılaşmaya çıkar. Hiç unutulmayacak güreşleri, ünü ve servetiyle evine dönmek üzere veda eder Amerika'ya Koca Yusuf. Hiç dönemediği evinin restore edilmesine öncülük eden Adana Büyükşehir Belediye Başkanı Hüseyin Sözlü, bakın neler diyor: “Balkanlar'da Türkler zaten var ama bu varlığın yeni nesillerin hafızasına kazınması için Koca Yusuf gibi sembol isimler çok değerli. Balkan Türklüğü tarihimize çok güçlü kişilikler kazandırmıştır. Koca Yusuf da bunlardan biri. Cihan pehlivanımızın Karalar köyündeki evi yanmış ve yıkılmıştı. Biz bu evi tamamen aslına uygun olarak yeni malzemeler kullanarak inşa ettik.”
Koca Yusuf'un evi artık harabe değil
6 Eylül'de gerçekleşen açılışa Bursa, Edirne, Adana, Tekirdağ, Kırklareli illerinden kökleri Balkanlar'a dayanan yüzlerce soydaşın akın etmesi çok şey anlatıyor. Hüseyin Sözlü'nün dediği gibi Koca Yusuf Müzesi, Bulgaristan'daki Türk varlığının sonsuza dek yaşatılmasına katkıda bulunacağa benziyor.
Müzede Koca Yusuf'a ait fotoğraf ve belgelerle birlikte 19. yüzyılda köy hayatını anlatan bilgiler yer alıyor. Ana binanın yanında bir de mescit bulunuyor.
Açılışın ardından Karalar köyünde düzenlenen geleneksel Koca Yusuf Yağlı Güreşleri'ne Türkiye ve Balkan ülkelerinden şampiyon pehlivanlar katıldı.
Koca Yusuf'un evinin müzeye dönüştürülmesine vesile olan araştırmacı yazar Mecit Sağır, 1860 yılında doğan Koca Yusuf'un Osmanlı topraklarında kendisine rakip olacak kimse bulamayınca pehlivanlardan bir ekip kurarak Fransa'ya gittiğini ve orada ‘Müthiş Türkler' olarak adlandırıldıklarını anlattı.