Bir anda hayatınızı kâbusa çeviren migren, bel ve boyun fıtıkları, insanı yemekten soğutan mide-bağırsak problemleri, hem görüntüsü hem ağrısıyla rahatsız eden varisler… Bu ve daha birçok hastalığımız duygusal sebeplerden kaynaklanıyor olabilir.
Hastalıklara hep fiziki, maddi sebepler bulma konusunda çok mahiriz. Ağrı, sızı, yaralar, organlardaki işlev bozuklukları… Ya biz ya çevremizdekiler hemen yapıştırıyoruz teşhisi, onu yedin ondan oldu, ince giyindin bundan oldu… Oysa yaşadığımız hastalıkların duygusal sebepleri de olabileceğini aklımıza getirmiyoruz. Omurga ve iskelet sistemini çeşitli egzersizlerle kendi kendine düzeltmeye dayalı Dorn metodunun ülkemizdeki temsilcisi Çağla Yüksel, tam da buna dikkat çekiyor. Fark etmesek de hastalıklarımızın zihinsel ve duygusal sebepleri olabilir. Yüksel, hastalıkların zihinsel sebebini anlarsak ve düzeltirsek, tekrar etmesinden kurtulacağımızı söylüyor.
Migren, bastırılmış öfkenizin hediyesi(!)
Ne zaman nerede tutacağı belli olmayan migren, kadınların korkulu rüyası selülit ya da dayanılmaz ağrılara yol açan varisler… Çağla Yüksel, her bir hastalığın zihinsel sebepten kaynaklandığı ve fiziksel bedende tezahür ettiği görüşünde. Bedensel, zihinsel ve ruhsal denge kurulmadığı takdirde sorun yaşamak kaçınılmaz. Stresin yol açtığı düşünülen migren, zihinsel kaynaklı olabilir Yüksel'e göre. Migren; köşede sıkışıp kalma duygusu, cinsel korkular, kusursuz olma isteğiyle kendi üzerinde aşırı baskı yaratma, bastırılmış öfkekaynaklı olabilir. Migrende ağrılarından kurtulmak için kişinin kendini hayatın akışına bırakması, hayatı olduğu gibi kabullenmesi gerekiyor. Çoğu kadının aynalara küsme sebebi portakal görünümü yani selülit de duygusal nedenle ortaya çıkabilir. “Selülit'in nedenleri arasında da çocukluk anılarına takılı kalmak, geçmişteki kötülükleri unutamamak, ilerlemekte zorlanmak, kendi yolunu çizme korkusu, biriktirilmiş öfke ve kendini cezalandırma yer alıyor. Kişinin herkesi ve kendini affederek işe başlaması gerekiyor. Tüm geçmiş acılarından kurtulup özgürlüğüne kavuşması sorundan kurtulmasında önem taşıyor.” diyor, Yüksel. Hem görüntüsü hem de ağrısı ile rahatsız eden varislerin işaret ettiği duygusal nedenler şöyle sıralanabilir: Bulunulan durumdan nefret etmek, sevilmeyen bir işte çalışmak, cesareti yitirmek, aşırı yük taşıdığını hissetmek, hevesini kırılması, gücünden fazla çalışmak. Midenizden kaynaklı bir hastalık, hayatınızda gerçekleşmiş bir olayı hak etmediğinizi düşündüğünüzden dolayı hazmedememenin ürünü olabilir. Kalın bağırsak sıkıntılarında ise bir türlü atamazsınız, bırakamazsınız olayları, geçmişe takılır kalırsınız.
“Fizik dengelenirse zihin de dengelenir”
Çağla Yüksel; insanoğlunun yeryüzünde yaşayan varlık olarak fizik bedeninin çabuk ve kuvvetli etkilendiğini ve tepki verdiğini belirterek, fizik beden dengelendiğinde otomatikman zihin bedenin de dengelendiğini söylüyor. Yüksel'in “Bel ve Boyun Ağrılarından Kurtulma Yolları” isimli kitabında da anlattığı Dorn metodu ile omur ve eklemlerdeki hizalanma düzenleniyor. Onun Dorn Metodu ile tanışma öyküsü de ilginç. Yirmi yıldır bel fıtığından mustarip olduğundan ameliyat için 2006'da hastaneye yatıyor. Hastanede kalp ameliyatı olmadan bu ameliyatı olamayacağını öğreniyor. Kalp ameliyatı oluyor ancak akciğerleri sönüyor, sağ kolu tutmaz oluyor. Bunun üzerine bel fıtığı ameliyat kararından vazgeçip, bu tekniğe şahit olan Hollandalı bir tanıdık masörün tavsiyesiyle yurtdışından kendisine Dorn metoduyla terapi yapacak kişiyi getirtmiş. Terapist, iki bacağı arasında 4 cm fark olduğunu söyleyip ve eşitlemiş, tüm beden masaj çalışmaları yapmış. “Tekrar yürümeye başladım. Mucize gibiydi. Şoka girmiştik. Tekrar yürüyebilmek için aldığım eğitimler, çalışmalar ile bir de baktım kendim de insanlara yardım etmeye başlamışım. Dorn Method International 2008 senesinde beni ilk Türk eğitmen olarak tanımlamış, eğitimler vermeye başlamışım. Ardından Türkiye temsilcisi olmuşum. Ben farkına varmadan zaman içerisinde meğerse bu metodu Türkiye'ye getiren, tanıtan ve yayılmasına önayak olan gönüllü elçisi olmuşum.” diye anlatıyor yaşadığı süreci, Çağla Yüksel.