Amerika Birleşik Devletleri'nin simgelerinden Washington Anıtı, içinde bir Osmanlı yadigârı saklıyor. 19. asrın ortasında Sultan Abdülmecid'in gönderdiği levha, dikilitaşın 50. katında teşhir ediliyor. Okyanus ötesine okumaya giden Türk talebelere duyurulur.
Amerikan Federal Devlet teşkilatı, on sekizinci asırda Philadelphia'da tesis edildikten birkaç sene sonra yeni başkentin Washington DC'ye taşınacağı ilan edilmiş (1790), Amerikalılar Başkanlık Sarayı, Kongre Binası ve muhtelif devlet kurumlarına tahsis edilecek binaları tek tek inşa etmeye başlamışlardı. Bunlardan biri de ülkenin bugünkü sembollerinden biri olan Washington Abidesi (Washington Monument) idi. Güney Karolinalı Mimar Robert Mills'in tasarladığı ve Amerika Birleşik Devletleri kurucusu George Washington adına ithaf edilen abideye 1840 senesinde başlandı. Bir Mısır obeliski şeklinde dikilen anıtın Türkleri alâkadar eden tarafı ise Sultan Abdülmecid Han'ın yaptırdığı mermer levhanın burada bulunuyor olması.
Diplomatik basirette Osmanlı tavrı
Amerika Birleşik Devletleri ile Türklerin münasebetinin ilk demleri, Osmanlı Hükümdarı Sultan II. Mahmud (1808-1839) devrine kadar uzanıyor. Karşılıklı ilk diplomatik anlaşmanın yapıldığı 1830 senesinden sonra Nusretiye adlı geminin yapımı için çağrılan Amerikan mühendisi ile kıta ötesi Türk-Amerikan münasebetleri ilk meyvesini verir. Nihayet Fransız İhtilali'nin tüm dünyaya tesiriyle yaşanan isyanlar ve ayrılıkçı hareketler, Avrupa'ya oradan da Balkanlar'a ve Ortadoğu'ya uzanacaktır. 1848 senesinde Fransa'da çıkan iç karışıklık neticesinde bazı Macar ve Lehistanlı gruplar Avusturya ve Rusya'ya karşı isyan bayrağını çeker. Moskof ve Nemçeli tazyikinden kaçan ihtilalciler, güneyde Osmanlı'ya sığınır ve ancak Devlet-i Aliye sınırları içinde emniyete kavuşur. Prof. Dr. Uğur Derman, Macar devrimcisi Kossuth'un kaldığı evin bugün Kütahya'da hâlâ müze olarak kullanıldığını naklediyor. Yaşanan bu hadise, dünya siyasi muvazenesine aksedince Osmanlılar politik sahnede büyük bir taraftar kitlesi bulur. Çok geçmeden Amerika Birleşik Devletleri, münasebetlerin inkişafı adına bir heyeti Amerika'nın başkenti olan Washington DC.'ye davet eder ve bugüne kadar uzanan ilişkiler başlar. Heyete riyaset eden Mekteb-i Bahriye hocalarından Binbaşı Emin Bey'in deniz yoluyla yaptığı seyahat, her iki tarafı da memnun edecek ilişkilerin sağlamlaşmasına vesile olur.
Açıldığında dünyanın en yüksek kulesiydi
İşte bu dönemde (4 Temmuz 1848) temeli atılan Washington Abidesi için beynelmilel bir kampanya düzenlenir. Gerçekleştirilen ziyarette Amerikan Başkanı tüm dünya devletlerine tebliğ ettiği talebini Türk sefaret heyetine de iletir. Bir dikilitaş olarak inşa edilecek Washington Abidesi bütün devletlerden bir hatıra istenir. Zira bu projenin hamisi olan Washington National Monument Society (Washington Milli Abide Cemiyeti) eserin yalnız Birleşik Devletleri'nin değil tüm yeryüzüne ait bir eser olmasını hedeflemiştir. Bazı kaynaklar inşaatın maddi yetersizlikler yüzünden akamete uğraması üzerine böyle bir çözüm yolu üretildiğini de kaydediyor. Başta Amerikan eyaletleri olmak üzere eserin tamamlanması için her yerden birer hatıra plakası gönderilir. Devrin Çin İmparatoru, Mısır Valisi, Yunan Kralı, Kuzey Afrikalı kabile reisleri kendi kültür ve dillerinde emareler taşıyan hatıraları ABD başkentine gönderirler. 31. Osmanlı Padişahı Sultan Abdülmecid Han da devrin meşhur hattatı Kazasker Mustafa İzzet Efendi'ye celi ta'lik bir kitabe yazdırır ve Amerikan mercilerine bağışlar. 9 Şubat 1853 tarihli resmi vesikada “Amerika Birleşik Devletleri ahalisine hem ikram, hem de pâdişahın bir dostluk nişanesi olmak üzere iki endâze (130 cm) boyunda, bir endâze eninde tuğralı ve tarihi beytin ihsan buyrulması” not edilmiş.
Türk talebeler ziyaret etmeli
Hazırlanacak mermer levha için şair Zî;ver Paşa'dan mevzua münasip düşecek bir beyit talep edildi. Şair, ebcet ile tarih düşürerek ve düşürmeden yazdığı üç ayrı beyiti huzura arz eder. Sultan, bunlar içinden “Devâm-ı hulleti te'yid içün Abdülmecid Hân'ın/ Yazıldı nâm-ı pâki seng-i bâlâya Vaşinkton'da” (Abdülmecid Han'ın pak ismi dostluğumuzun pekişmesi için Washington'daki bu yüksekteki taşa yazıldı) beyitini seçer. Kitabenin başka bir hususiyeti de devrin musiki ve hat sanatında bir üstat olarak bilinen Kazasker Mustafa İzzet Efendi'ye hazırlatılmış olmasıydı. Hemen hatırlatmalı ki Kazasker Mustafa İzzet Efendi, Ayasofya'daki abidevi levhalara imzasını atmış devrin en tanınmış hat sanatkarıydı. Mehmet Haşim Efendi imzalı padişah tuğrası ile süslenen mermer kitabe, 3 bin 750 kuruş masrafla tamamlandı ve deniz tarikiyle Amerika kıtasına nakledildi. İç savaşlarla yarıda kalan 169 metre yüksekliğindeki abide uzun bir süre sonunda açıldı (12 Şubat 1885). Sultan'ın hediyesi olan mermer levha da obeliskin ellinci katında yerleştirildi. O gün bugündür, Devlet-i Ali Osmanî;'nin yâdigârı olarak saklı yerinde ziyaretçilerini bekliyor. Türkiye'den Amerika'ya tahsil için giden talebeler ve burayı ziyaret eden Türk turistlere duyurulur. Oraya kadar gitmişken görmeden gelmeyin. Ama önce, ecdâdın hatırasını görmek için 340 merdiveni tırmanacak cesareti kendinizde bulmanız gerekiyor.