Önce UNESCO'nun açılımını yeniden hatırlayalım: Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Teşkilatı. Kasım 1945 senesinden beri ülkelerin kültürel miraslarıyla ilgileniyor. Malum, Türkiye'den en son Efes Antik Kenti, Diyarbakır Kalesi ve Hevsel Bahçeleri listeye dâhil oldu. Peki, ülkemizden herhangi bir yere UNESCO'nun projektörlerini dikmesi ne anlama geliyor?
Bir kere uluslararası kamuoyu oluşturuyor ki bilhassa yabancı turistlerin ilgisi söz konusu bölgelerin üstünde geziniyor. Madalyonun diğer yüzünde ise trajedimiz yer alıyor, şöyle: Yaşadıkları şehirleri büyük bir yatakhaneden ibaret görenler için ‘farkındalık' oluşturuyor. Klasik bakışımız biraz biraz değişiyor. Yani önünden her gün umarsızca geçtiğimiz tarihî; ‘şey'ler bir anda popüler hale gelebiliyor. Şu bilgiyi de araya sıkıştıralım, Türkiye ilk olarak 1985'te İstanbul'un tarihî; alanlarıyla boy gösterdi dünya arenasında. Sonrasında ise devamı Nevşehir-Göreme/Kapadokya, Sivas-Divriği Ulu Camii, Çorum-Hattuşaş, Adıyaman-Nemrut Dağı, Muğla-Ksantos ve Letoon, Denizli-Hierapolis/Pamukkale, Karabük-Safranbolu, Çanakkale-Troya Antik Kenti, Edirne-Selimiye Camii, Konya-Çatalhöyük, Bursa-Osmanlı'nın kurulduğu yerler/Cumalıkızık, İzmir-Bergama ile geldi. Eski Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay'a göre Türkiye'de tarihsel açıdan önem taşıyan bazı alanların dünya mirası olarak evrensel kayıtlara geçmesi ve korumanın hem Türkiye hem dünyanın gözetiminde yapılması, belli kurallara bağlanması anlamını taşıyor.
“UNESCO'ya girdik ama evlerimiz üstümüze çöküyor”
Haziran 2014 senesinde UNESCO, Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk başkenti Bursa ve Cumalıkızık'ı kültürel listeye dâhil etmişti. Şehirde gözle görülür bir değişim yok gibi… Mesela şehrin ortasındaki Doğanbey TOKİ hâlâ yerinde duruyor. Bursalılar ise yerinde yeller esmesini beklemeye devam ediyor. 700 yıllık Osmanlı köyü olduğu serdedilen Cumalıkızık'ta ise işler yolunda gitmiyor. Ahali, köylerine neredeyse bir yıldır yatırım yapılmadığını söylüyor. Göstermelik birkaç ev ile Etnografya Müzesi onarılmış o kadar. Galiba mevzuu özetleyen en çarpıcı tespit Cumalıkızıklı kadınlardan geliyor: “UNESCO'ya girdik ama evlerimiz üstümüze çöküyor.” Ertuğrul Günay, tam da burada mezkûr yerlerin birinci derecede arkeolojik ya da tabiat varlığı olduğu için herhangi bir yapılaşmadan uzak tutulması gerektiğini ifade ediyor ve diyor ki: “Eğer yapıları zaman içinde yıkılmaya terk ederseniz, UNESCO gelip bu eserlere bakıyor. Bu alanların tarihselliğini bozan yapılaşmalar olduysa sizi uyarıyor. Projelerinizi güzel hazırlarsanız ‘Dünya Anıtlar Fonu' size maddî; destek veriyor. Kurallara uymazsanız listeye dâhil ettiği miras alanların tehlike altında olduğunu ilan ediyor. Bu da kültürel açıdan bir yaptırımdır.” Kültürel mirasları koruyamamanın altında devletin kültüre verdiği önem ve ayırdığı kaynakla ilgili sorunlar yattığını belirten Günay, devletin sadece UNESCO'nun belirlediği alanlara değil, diğer kültürel miraslar için de yeterince kaynak ayırması gerektiğine vurgu yapıyor. Bir de çok ilginç bir bilgi paylaşıyor: “Devletin kültüre ayırdığı fon yüzde yarım ölçü, bir bile değil. Sit alanlarında yaşayan vatandaşların şikâyetleri UNESCO'ya girmekten değil, devletin bu yerlere yeterince maddî; gelir sağlamamasından kaynaklanıyor.”
Mesele ciddiye alınırsa asıl liste 30'a çıkar
Ertuğrul Günay (Eski Kültür ve Turizm Bakanı): “Türkiye'nin UNESCO macerası 1985'te başlıyor, 1998'de kesiliyor. Ben 2008'de vazifeye başladığımda dokuz kalıcı listeye 18 aday listeyle bizim UNESCO ile irtibatımız vardı. Şimdi kültürel miras olan Bergama aday listesinde bile yoktu mesela. ‘Yeni alanları listeye dâhil edelim.' dediğimizde bürokrasi bunun ‘imkânsız' olduğunu söyledi. 2009-10'da yeni alanlar için çalışmalara başladık. On yıl aradan sonra Selimiye Camii ve Külliyesi listeye girmeyi başardı. Bu önemliydi çünkü UNESCO'ya doğrudan doğruya bir Mimar Sinan eseri, Osmanlı eseri listeye girdi. Aday listesi 55'lere ulaştı. Bürokrasi, ‘bu işler olmuyor' diye kulak tıkayacağına ‘olacak' diye çabaladı mı her yıl yeni alanları listeye sokabiliriz. Örneğin, Beyşehir Eşrefoğlu Camii, Sümela Manastırı, Noel Baba Kilise Müzesi, Kula, Zile, Ödemiş, Birgi çok kolaylıkla listeye girebilir. Kültür Bakanlığı ve Dışişleri Bakanlığı'nda bu işler için gayret gösteren arkadaşları yürekten tebrik ediyorum. Ancak meselenin üzerine daha da eğilirsek asıl liste 30'a çıkar diye ümit ediyorum.”
Türkiye'nin dünya mirasına girmeyi bekleyen mekânları:
Antalya-Karain Mağarası, Bitlis-Ahlat eski yerleşim yeri ve mezar taşları, Mersin-Alahan Manastırı, Antalya-Alanya, Şanlıurfa-Harran, Ağrı-İshak Paşa Sarayı, Konya-Selçuklu Başkenti, Mardin-Kültürel Peyzaj Alanı, Denizli/Doğubayazıt Güzergâhı-Selçuklu Kervansarayları, Antalya-St. Nicholas Kilisesi, Mersin-St. Paul Kilisesi, St. Paul Kuyusu ve çevresi, Trabzon-Sümela Manastırı, Aydın-Afrodisias Antik Kenti, Burdur-Sagalassos Antik Kenti, Şanlıurfa-Göbeklitepe Arkeoloji Alanı, Konya/Beyşehir-Eşrefoğlu Camii, Hatay-St. Pierre Kilisesi, Kars-Ani Tarihî; Kenti, Kütahya-Aizanoi Antik Kenti, Muğla-Beçin Ortaçağ Kenti, İzmir-Birgi Tarihî; Kenti, Ankara-Gordion, Nevşehir-Hacı Bektaş-ı Veli Külliyesi, Muğla- Hekatomnos Anıt Mezarı ve Kutsal Alanı, Niğde-Niğde'nin Tarihî; Anıtları, Mersin-Mamura Kalesi, Eskişehir-Odunpazarı Tarihî; Kent Merkezi, Gaziantep-Yesemek Taş Ocağı ve Heykel Atölyesi, Gaziantep-Zeugma Arkeolojik Siti, Denizli-Laodikeia Antik Kenti, Manisa-Sardes Antik Kenti ve Bintepeler Lidya Tümülüsleri, Adana-Anavarza Antik Kenti, Muğla-Kaunos Antik Kenti, Mersin-Korykos Antik Kenti, Malatya-Arslantepe Arkeolojik Alanı, Kayseri-Kültepe Arkeolojik Alanı, Çanakkale-Çanakkale ve Gelibolu I. Dünya Savaşı Alanları, Konya-Hitit Su Anıtı, Bursa-İznik, Kastamonu-Mahmutbey Camii, Kırşehir-Ahi Evran Türbesi, Hatay-Vespasianus/Titus Tüneli, Mardin-Zeynel Abidin Camii ve Mor Yakup Kilisesi, Van-Akdamar Anıt Müzesi, Kütahya/Afyon/Eskişehir-Dağlık Frigya Vadisi, Antalya-Antik Aspendos Kenti Tiyatrosu ve Su Kemerleri, Amasya-Harşena Dağı ve Pontus Kral Kaya Mezarları, İstanbul-Yıldız Saray Kompleksi, Muğla- Stratonikeia Antik Kenti, Edirne-Uzunköprü, Kahramanmaraş-Ashab-ı Kehf, Bolu-Mudurnu Tarihî; Ani Kenti, Siirt-İsmail Fakirullah Türbesi.