Halkın yüzde 80'inin yoksulluk sınırında yaşadığı Haiti'de eski ABD başkanını ağırlayabilecek zenginler de var. Siyasi istikrarsızlıklar ve yolsuzluklar neticesinde sıkıntılar yaşanan ülkeye gitme düşünceniz varsa güvenilir bir rehber edinmelisiniz.
Türkiye ve Haiti, birbirini yeterince tanımayan iki ülke. Daha iyi tanıyabilmek için İstanbul'dan başkent Port-au-Prince'e 15 saat süren bir yolculuk geçiriyoruz. 10 milyonluk nüfusa sahip olan Haiti, Hispanyola adasında yer alıyor. Bir tarafında Karayipler Denizi, diğer tarafında Atlas Okyanusu var. Karadan tek komşusu ise 360 kilometre uzunluğunda sınıra sahip olduğu Dominik Cumhuriyeti.
Tropikal bir iklimi var Haiti'nin. Yıl boyu sıcaklık 23 ile 35 derece arasında değişiyor. Haziran-ekim ayları arasında şiddetli fırtına ve kasırgalar olabiliyor. Toprakları oldukça verimli; kahve, mango, şekerkamışı, pirinç, mısır, kakao gibi tarım ürünleri yetişiyor.
Haiti nüfusunun yüzde 95'ini siyahlar oluşturuyor. Peki, Afrika ülkesi olmamasına rağmen nüfusun çoğunluğunu oluşturan bu siyah vatandaşlar Avrupalılar tarafından köle olarak bu topraklara getirilmiş, şekerkamışı ve kahve tarlalarında çalıştırılmış. Bugünkü siyahiler de onların torunları. Nüfusun ancak yüzde 5'ini melezler oluşturuyor. Ülkede nüfusun çoğunluğu siyahlardan oluşunca kendimizi bir Afrika ülkesinde zannediyoruz. Haiti insanının birçok özelliği Afrika insanıyla benzeşiyor. Yavaş hareket etmeleri, hiç acelelerinin olmaması ve rahatlarına çok düşkün olmaları hep onları hatıra getiriyor. Ağaç oymalardaki maharetleri, tamtamları hatta Afrika'nın yerel dini Voodoo da kölelerle birlikte bile bu topraklara gelmiş.
Eski bir Fransız sömürgesi Haiti. Kuzey ve Güney Amerika'da ABD'den sonra bağımsızlığını kazanan ilk devlet. Yaklaşık yarım milyon köle, Fransızlara karşı isyan etmiş, 1803'te Napolyon'un gönderdiği orduyu yenmiş ve 1804 yılında bağımsızlığa kavuşmuştu. Ülkenin iki resmi dili var. Biri halkın konuştuğu yerel dil Creole, diğeri de Fransızca. Fransızlar bu ülkeyi sadece sömürmekle kalmamış, kendi dillerini, kültürlerini de yerleştirmiş. Fransız misyonerler aynı zamanda Hıristiyanlığı da yaymış. Bugün ülke halkının yüzde 95'i Hıristiyan, onların çoğunluğu da Katolik.
Haiti'de dağa doğru birbiri ardına yükseliyor evler. İlginç bir manzara oluşturuyor başkentte bu yerleşim tarzı. Dağın yamaçlarına inşa edilmiş çok sayıda ev var. Caddede sokakta dolaşırken sık sık Afrika ülkelerinde gördüğümüz manzaraların benzerlerine rastlıyoruz. Başlarında ağır yükler taşıyan insanlar görüyoruz. Bu kimi zaman çok ağır bir çuval oluyor kimi zaman da bir su bidonu... İnsanı şaşırtacak şekilde dengeli bir biçimde taşıyorlar bu yükleri.
Bir öğretmenin maaşı 150 dolar
Batı yarımkürenin en yoksul ülkesi Haiti. Halkın yüzde 80'i yoksulluk sınırının altında yaşıyor. Baraka tarzı evlerde hayatta kalma mücadelesi veriyorlar. Memur maaşları oldukça düşük. Bir öğretmen 150 dolar civarında maaş alıyor. Polisler ise biraz daha fazla, 300-350 dolar civarında. Haiti, bir zıtlıklar ülkesi. Oturulabilecek bir evin kirası 3 bin dolar. Derme çatma evler ve barakalarda yaşayan on binlerce insan olduğu gibi çok lüks evlerde hayatlarını sürdürenler de var. Hatta eski ABD başkanını bile zengin Haitililer kendi evlerinde ağırlayabiliyor. Siyasi istikrarsızlıklar, kötü yönetim ve yolsuzluklar ülkeyi perişan hale getirmiş. Ordu dağıtılmış durumda. Birleşmiş Milletler 8 bin 500 askeri, 3 bin 600 polisiyle düzeni sağlamaya çalışıyor. Haiti'de güvenlik sıkıntısı var. Hırsızlık ve soygun gibi hadiselere karşı insanlar evlerini demir parmaklıkla, bahçelerini ise dikenli tellerle çevirmiş.
Beyaz adamda para vardır!
Haitililerin Fresco olarak adlandırdıkları meşhur bir içeceği var. Buzla meyve aromalarını karıştırarak elde ediyorlar. Buzu bardağın içine dolduruyor, ardından üzerine meyve aroması döküyorlar. Fresco, Haitililerin çok sevdiği bir içecek. Çok güzel tropikal meyveler de var tezgâhlarda. Satıcılar, beyaz olduğumuzu görünce hemen fiyatı yükseltiyor. Zira ‘Beyaz adamda para vardır' anlayışı hâkim buralarda. Bu sebeple yanınızda yerel bir rehber olmasında fayda var ama güvenilir bir yerel rehber. Aksi takdirde çok daha kötü sonuçların ortaya çıkması kaçınılmaz.
Haiti'de de bazı Afrika ülkelerinde rastladığımız gibi insanlar, yüzlerini kamera ve fotoğraf makinesinden saklıyor. Cihazı gördüklerinde ya yolunu değiştiriyor ya da yüzlerini kapatıyorlar. Bunun nedeni, ülkeyi yıllarca sömüren beyaz Avrupalıya karşı bir tepki.
Haiti'nin önde gelen milletvekillerinden Jean Tholbert Alexis ile tanışıyoruz. Kimse Yok mu Derneği'nin ülkesine yapmış olduğu yardımlardan çok memnun kaldıklarını söylüyor. Bitmek üzere olan hastane inşaatı da onları çok sevindirmiş. Bizim aracılığımızla Türk halkına teşekkür ediyor.
Naylon poşetten içilen sağlıksız sular
Başkent Port-au-Prince'de çok sayıda su satıcısına rastlıyoruz. Ülke sıcak olunca haliyle çok soğuk su içiliyor. Pet şişede su alamayanlar naylon poşetlerdeki suyu alıyor. Ancak bunlar oldukça sağlıksız. Çünkü Haiti'nin sıcağında ısınan naylonun kimyasalları suya geçiyor. Doğal olarak hem tat bozuluyor hem de sağlıksız hale geliyor. Parasızlık ve imkânsızlıklar neticesinde insanlar bu naylon poşetlerden su içmeye devam ediyor. Naylon poşette şu satışı o kadar yaygın ki, yerli halkın neredeyse tamamı bu poşetlerden su içiyor.
Yolu olmayan ülke...
Haiti'de hem şehirlerarası hem de şehir içi yollar çok bozuk. Hatta yol yok demek daha doğru olur. Düzgün asfalt yol, şehir içinde bile çok az. Eğer cip tarzı araç kullanılmıyorsa kasisler sırasında zor anlar yaşanıyor. Bu yüzden insanlar genelde bu tarz araçları tercih ediyor. Aksi takdirde aracın bir çukurda kalması sıradan bir olay. Klimasız araçlarla ülkede seyahat etmek tam bir işkence. Sıcak, toz bulutu, trafik, araçlardan çıkan kara zehirli duman, cadde ve sokakları çekilmez hale getiriyor. Her taraf toz toprak, bazen göz gözü görmüyor.