Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Savaş, en çok babaları vurur

$
0
0

Savaş mağduru denince akla ilk kadın ve çocuklar gelir. Onların korunup kollanması, sağ salim güvenli bölgeye ulaştırılması için seferber olunur. Dünya, savaşı annelerin ve çocuklarının gözyaşlarıyla okur, seyreder... Peki ya babalar?

Suriye iç savaşının sebep olduğu tramvalardan biri de hiç şüphesiz evini, işyerini yerle bir eden savaşın ortasından ailesini kurtarmak için bin bir çaba sarfeden babalar. Bugün kimini kaldırım kenarında çocuklarını ve eşini yerleştirdiği bir kartonun üzerinde dilenirken görüyoruz, kimini ise atölyelerde yok denecek kadar az ücretlerle çalıştırılırken... Hepsinin ortak yanı ise daha iki yıl öncesine kadar herkes gibi bir hayatlarının olması. Zira çalışan ya da dilenen, dinlediğimiz Suriyeli babaların hepsinin çığlığı aynı: “Biz dilenci değiliz! Bizim bir işimiz ve düzenli bir hayatımız vardı. Ama bugün ailemizi korumak ve hayatta kalmalarını sağlamak zorundayız.” En azından bir ev kiralayabilecek kadar düzenli bir iş bulabilenler ise diğerlerine nisbeten şanslı sayılıyor. Örneğin Jamal Bey. Beş çocuk babası Jamal, Suriye'de maddi durumu gayet iyi, kendi işinin sahibi bir mobilya üreticisiydi. Evinin hemen karşısındaki dükkanına gidip akşam çocuklarının yanına huzurla varabiliyordu. Savaşta ise ne ev kalmış ne de ekmek teknesi. Jamal Bey olanları anlatırken araya giren ortanca kızı Sara, telefonundaki fotoğrafı gösteriyor bize.

BABAM YIKILAN EVİMİZİ YAPACAK, DÜKKANI AÇACAK

Yarım yamalak Türkçesi ile, “Bak abla burası bizim evimizdi. Burası da babamın dükkanı.” diyor Sara. Fotoğrafta ise sadece enkaz yığını var. Yine de oraya dönecekleri günü sabırsızlıkla bekliyorlar. Onun babasına güveni sonsuz: “Suriye'ye dönünce babam yeniden iş kuracak. Evimizi de yapacak.” diyor. Jamal Bey ise çocuklarına karşı mahcup. Çünkü Suriye'de okula giden çocukları burada çalışmak zorunda. Savaştan apar topar kaçıp başka bir ülkeye sığınmak onları bir anda zorlu bir hayat mücadelesinin içine sürüklemiş. Ülkelerini terk etmedikleri takdirde onları çok daha zor günler bekleyecekti. Jamal Bey, Suriye'de kalsaydı 19 yaşındaki oğlunu savaşa göndermek zorundaydı, kendisi ise tutuklanabilirdi. Çaresiz baba bütün bunlardan ailesini korumak için arabasını satıp apar topar yollara düşmüş. Çocuklarının eğitimi konusunda çok hassas olan Jamal Bey, Türkiye'ye geldiğinden beri en çok ağrına giden şeyi şu sözlerle anlatıyor: “Ben kızlarımı böyle çalıştırmak ister miydim? Hepsi okul çağındaydı. Şimdi biri tekstil atölyesinde biri başka bir atölyede yevmiyeci. Çünkü tek başıma evi geçindirmem mümkün değil. Buna hiç alışamadım. Kızlarım üniversite bitirip kendi mesleklerini yapacaktı, böyle yerlerde çalışmalarını hiç istemiyorum.”

ÇOCUKLARIMI DOKTORA GÖTÜREMİYORUM

Mülteci hayatı sürse bile ailesine iyi imkanlar sunmak isteyen Jamal Bey'in en büyük üzüntülerinden biri de sağlık hizmeti alamamak. Oysa Suriyeli mülteciler konusunda devlet yetkililerinin en büyük övünç kaynağı hastaneleri onlara açmak. Ancak uygulamalara bakılırsa resmiyette bir engel görünmeyen imkânlar pratikte yürütülmüyor. Hastaneye gittiklerinde türlü bahanelerle sürekli geri çevriliyorlar. Doktor talepleri bir gün kabul edilse başka gün edilmiyor. Hatta Jamal Bey'in eşi bir gün gözündeki ağrı için muayene olmak istemiş. Zar zor ismini sıraya yazdırır ancak bu kez de sıra her ona geldiğinde ismi silinir ve yerine başkası alınır.

Çocuğum yaşındakiler ‘Suriyeli' diye aşağılıyor

Üçü kız, ikisi erkek, beş çocuktan en büyük kızı Hint, Suriye'de hukuk fakültesi ikinci sınıftaydı. Savaştan sonra eğitimi yarıda kalan genç kız, burada bir süre tekstil atölyesinde çalıştı. Küçük kardeşleri de aynı şekilde çalışıyor. Baba ise şimdilik plastik atölyesinden aldığı günlük yevmiyelerle ailesine yetebilme derdinde. Yaşı genç olmadığı için kendi zanaatiyle ilgili bir işe alınmamış. Plastikçide getir götür işlerine bakan Jamal Bey, “Günde 14 saat çalışıyorum. Patronumuz iyi biri ama çoğu insanların muamelesi çok kötü. Çocuğum yaştaki kişilerin beni ‘Suriyeli' diye aşağılaması zoruma gidiyor.” diyor. Bugün savaş mağdurlarına hor bakan bazılarının homurdandığı gibi Türkiye'de kalma planı ise hiç yok. “Biz insanız. İnsan olan herkesin başına bizim yaşadıklarımız gelebilir. Bugün savaş bitti desinler, yarın giderim.” diyecek kadar halinden rahatsız. Onu rahatsız eden sadece memleket sevgisi değil elbette. Bir buçuk yıldır İstanbul'da olmalarına rağmen kapılarını çalan sadece tek bir kişi olmuş. Onun dışında hiç kimse selamlarını bile almıyor. Burada ailece tecrit hayatı yaşayan Jamal Bey, eşi ve çocuklarının artık insanlardan nezaket beklentisi de kalmamış, “Yeter ki savaş bitsin de evimize gidelim.” düşüncesindeler.

‘Babalar Günü ise bir hediye lazım o zaman'

50 yaşındaki Hani, savaşın yıkıcı etkisini henüz üzerinden atabilmiş değil. Ellerindeki her şeyi satıp iki oğlu ve eşiyle Türkiye'ye gelen Hani, bir süre Gaziantep'te yaşadıktan sonra İstanbul'a taşınır. Kendi ülkesinde memur olan Hani Bey, buraya geldiğinden beri neredeyse evden hiç çıkmamış. Zaten bezgin ruh hali, yüzünden okunuyor. Ne dışarı çıkmak istiyor ne de başka insanlarla konuşmak... Onu ziyarete gittiğimizde Suriye kanallarında ülkesiyle ilgili haberleri izlerken bulduk. Ülkesinin geleceğine dair şimdilik pek umutlu değil. “Savaş bitse bugün giderim.” diyor ama savaşın biteceğine inanmıyor. Evi yıkılan, işinden ve maaşından olan cefakâr baba, hâlâ başına bir şey gelmesinden tedirgin. Siyasi anlamda hiçbir konuya girmek istemiyor çünkü yarın karşısına ne çıkacağını bilmiyor. Ona bugün Türkiye'de Babalar Günü olduğunu söylediğimizde önce şaşırıyor: “Sizde Baba Günü mü var, Anneler Günü gibi?” Ardından eşi söze giriyor: “O zaman sana bir hediye lazım.” Ve aileyi ilk kez o anda gülümserken görüyoruz. Hani Bey'e neden dışarı çıkıp bir şeyler yapmadığını sorduğumuzda tek cümlelik bir cevap veriyor: “Canım sıkılıyor, hiçbir şey yapmak istemiyorum.” Hani Bey hem alt üst olan hayat düzeni hem de ailesine yetememenin verdiği üzüntüyle kendine adeta tecrit hayatı yaşatıyor. Çalışıp evi geçindirmek ise genç oğullarına kalıyor.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue