Müziğimizin efsane ikililerinden Güzin’le Baha’nın Bahası, Baha Boduroğlu Gençlik Başımda Duman, Gölgeler gibi şarkılara imza atmış bir besteci. Alkol bağımlısı olduğu için yıllardır ortada görünmeyen sanatçı, ‘Baha’nın 40 Yıllık Şarkıları’yla geri döndü.
Şöhretinizin en tepesindeyken bir anda adeta yok oldunuz. Nerelerdeydiniz?
Aslında müzikten hiç kopmadım. Sadece stüdyo çalışmaları yaptım. Bahsettiğiniz dönem alkolle uğraştığım dönem. Alkol bağımlısı olduğumu öğrendim. Sahneden ve müzikten çekildim. Beni o halde kimsenin görmesini istemiyordum.
Alkol bağımlılığınız nasıl başladı?
Heyecanlı biriyim. Müzisyen büyüklerim sahneye çıkmadan önce bir bardak içki içmenin rahatlatacağını söylediler. İlk dönemde o bir duble heyecanımı yenmemi sağladı. Daha sonra iki dubleye çıktı. 1975’ten sonra daha çok içmeye başladım. Sonrasında Güzin’den ayrıldım. Ondan sonra kendimi stüdyoya kapattım.
Peki nasıl kurtuldunuz?
Zaten bırakmak istiyordum. Bir gün Mansur Beyazyürek televizyona röportaja gelmişti. Orada tedavi olan insanlar görmüştüm. Ona danıştım, kliniğe davet etti. Ancak gitmedim. Bir gün sızmışım. Annem ve kız kardeşim telefonlara çıkmayınca endişe etmiş. Evin kapısını kapıcıya açtırıp beni hastaneye kaldırmışlar. Kalp krizi sanmışlar ama alkol kriziymiş. Sonrasında Balıklı Rum Hastanesi’ne götürmüşler. Yirmi yıldır içmiyorum.
Şimdi hastanede seminerler veriyormuşsunuz…
Haftada iki gün yeni yatan alkoliklerle bir araya geliyoruz. Hastaneye yeni yatanlar alkolik olduklarını kabul etmez. Onlara kendi yaşadıklarımı anlatıyorum.
Keşke hiç alkol almasaydım bunları yaşamasaydım dediğiniz oluyor mu?
Bunları görmem beni yaşamda daha derviş yaptı galiba. Çok demokrat yaptı. Sinirlerine hakim, sabırlı herkesi her şeyi seven biri haline geldim.
‘Baha’nın 40 Yıllık Şarkıları’ albümü fikri nasıl oluştu?
Herkes beni yorumcu olarak tanıyor. İşin mutfağında yıllarca emek verdiğimi çokları bilmez. 1969’larda beste yapmaya başladım. Şat Yapım’da tonmaister ve prodüktör olarak çalışıyordum. Stüdyoya gelenler A yüzüne kendi şarkılarını B yüzüne de benden bir beste alırlardı. Birçok kez onların değil de B yüzündeki benim bestelerim hit olurdu. (Gülüyor) Mesela Gençlik Başımda Duman şarkısı Beyaz Kelebeklerin diye bilinir. Besteci tarafımı pek dışarı yansıtmadım. O gün şöhret olmuş ve bugün hâlâ bilinen pek çok isimde benim emeklerim vardır.
Siz aslında bu şarkılar benim demek istiyorsunuz yani…
Evet o bir sıkıntıydı içimde. Dert Şarkısı diye bir bestem var. Emel Sayın, Neşe Karaböcek okumuş. O dönemde hit olmuş bir şarkı. Ama kimse bestecisinin ben olduğumu bilmez. Artık herkes bu şarkıların bana ait olduğunu bilsin.
Bu kadar sanatçı nasıl bir araya geldi?
Bu albümdeki isimlerin hepsi beni çok sever. Ercan Turgut çok değerli bir dostum. Yeliz’i Yeşim’i küçüklüğünden beri tanırım. Sezen’i İstanbul’a ilk günden beri tanırım. Erol Evgin’i keza çok iyi tanırım. Hepsi bir telefonla gelip okudu. Bu bana yapılmış en büyük saygıdır.
Müzikle öleceğim
Ah çekerek özlem duyulan yılların müziğini oluşturmuş kişilerden biri olarak günümüzdeki şarkıları nasıl buluyorsunuz?
Biz bu işi yaparken müzik endüstrisi diye bir şey yoktu. Yüreğimizden kopanı yapıyorduk. Ondan sonra birtakım kurallar oluştu. Yok ritim 120 bpm olacak, sözler slogan olacak, tribünlerde söylenecek… Gözünüzü kapatıp dinlediğinizde bütün şarkılar neredeyse birbirinin aynısı. Ben öyle düşünmedim ama Ateş Böceğim yıllarca tribünlerde söylendi.
Peki ülkemizdeki müziğin geleceği hakkında ne düşünüyorsunuz?
Bizim zamanımızda da kötüler vardı. Elene elene gelenler bugünlere kaldı. Bugün de iyi müzik yapanlar var. Özellikle rock grupları iyi işler yapıyor. Müzikte bizim dönemimizin anlayışına dönüleceğini düşünüyorum. Çünkü son yıllarda bir cover modası var.
İsteyip de yapamadığınız bir şey var mı?
Senfonik orkestra ile çalınmasını istediğim bestelerim var. O şarkıları orkestraya çaldırmak ve yönetmek istiyorum. Benim bir felsefem var: Müzik nerede ise oraya git. Orada kötülük yoktur. Ben müzik yaparak öleceğim. Kendimi kenara çekemem.
Aysel Gürel, ‘Baha beni bestele’ dedi
Aysel Gürel’in yazdığı sözlere birçok beste yaptınız. Albümdeki Efsane Kadınlar şarkısını sanırım kendisi için yazmış. Bu beni anlatıyor diye gelip sizden bestelemenizi istemiş...
Aysel’in Osmanbey’de bir dairesi vardı. Telefonlara çıkmazdı. Çıktığında da yakın dostlarına kod adı vermişti. Benim kod adım Vlademir’di. Bir gün beni eve davet etti. Alkol aldığım dönemde ona kötü bir şey demesinler diye uzak durmuştum. Efsane Kadınlar’ı yaptığımda alkolü bırakmıştım. Altı tane söz verdi. İçlerinden Efsane Kadınlar’ı verirken “Baha bu şarkıdaki benim. Baha beni bestele.” dedi. Aysel’in yaşamıyla ilgili her şey vardı. Onu bir çırpıda besteledim.
Albümde Onuncu Köy diye bir şarkı var. Bu şarkı plak şirketi tarafından diyalektiği uygun değil denilerek yayınlanmıyor. Bu albümde ilk kez gün yüzüne çıkıyor doğru mu?
Evet doğru. Sözleri Şanar Yurdatapan’a ait. O devirde diyalekti aykırı bahanesi ile Yankı Plak bu şarkıyı çıkartmadı. Günümüzde de o şarkıda anlatılan bütün her şey devam ediyor. Yine çalıp çırpmak marifet. Siyah beyaz, beyaz siyah olarak gösteriliyor. Doğru söyleyen dokuz köyden kovuluyor. Bu albümde olması gerekiyordu. Kızım Beste okudu çok da güzel oldu.
Albümde Güzin Hanım da var, kızınız da. Yeniden bir aile olmuşsunuz…
Evet. Ancak biz Güzin’le boşandıktan sonra da görüşmeye devam ettik. Dostluğumuzu bozmadık. Sık sık bir araya gelir çocuklarımızla yemek yeriz.
Güzin Hanım’la ayrılış sebebiniz de alkol müydü?
Alkolden ötürü Güzin’i daha fazla üzmek istemiyordum. Ayrılıkla da üzüldü ama en azından ondan sonraki yaşamında mutlu olsun istedim.