Sokakta bir kavgaya şahit oldunuz, komşunuz eşine şiddet uyguluyor ya da bir hırsızlık vakasıyla karşı karşıyasınız. Aklınıza ilk kimi aramak gelir? TESEV, Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde polise güven algısını araştırdı.Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etüdler Vakfı (TESEV) Demokratikleşme Programı, “Toplum ve Polis: Türkiye’de Polise Güven Araştırması”yla Türkiye’deki polis algısını, vatandaşların polise duyduğu güveni ve hak ihlallerine bakışını masaya yatırdı.Türkiye’nin bütün bölgelerinde yapılan araştırma Johns Hopkins Üniversitesi’nden araştırmacı Nur Kırmızıdağ tarafından kaleme alındı. Rapor, Türkiye’de kamuoyunun polise duyduğu güveni oluşturan unsurlar, bu algıyı etkileyen faktörler, polisle işbirliği yapmanın koşulları ve ihtar ve talimatlara uymanın düzeyine ilişkin sorulara yanıt bulmak amacıyla hazırlandı.Rapora göre toplumun yüzde 60’ı ‘kanunları çiğneyen polis memurlarının cezasız kaldığını’ düşünüyor. Polisin ihtiyaçlara duyarlı ve adil cevap vermediğine inanan vatandaşlar, polisle işbirliği yapmaya sıcak bakarken ‘itaat etmek’ istemiyor.Polis reformuyla beraber değişen ‘güvenlikçi’ polis algısı, toplumda ‘polis ihlallerinin cezasız kaldığı olaylar’, ‘polisin aşırı güç kullanımı’, ‘polis teşkilatı içerisinde konumlanan siyasi/ideolojik grupların yetkilerini kötüye kullanması’ ve ‘kanunların farklı kesimlere eşit ve adil uygulanmaması’ vakalarıyla tam karşılık bulamıyor. ‘Polis potansiyelini kullanmıyor’Nur Kırmızıdağ, rapordan dikkat çekici sonuçlarını şu sözlerle özetliyor: “Merkezî siyasetten ve egemen kimlikten uzaklaştıkça polise güven ve işbirliği azalıyor. Polisin meşruiyetine olan inanç arttıkça da ihlallere gösterilen tolerans azalıyor.”Toplumun polise beyan ettiği güven rapora göre 5’lik ölçüm değerine göre 3,89 oranında. Polisin etkinliği ve meşruiyetine duyulan inanç, beyan edilen güvenin altında kalıyor, yaş, eğitim ve gelir düzeyi bu algının üzerinde anlamlı bir etki göstermiyor.Raporun ortaya koyduğu sonuçlardan biri de Türkiye’de toplumun polisin meşruiyetine duyduğu inancın diğer ülkelerden farklı oluşu. Toplum, polisin kanunları nasıl temsil ettiğiyle kanunların ortak değerleri nasıl yansıttığı arasında ayrım yapıyor.Bunun ortaya çıkardığı sonuç da polise duyulan soyut inancın somut inançtan daha yüksek olması. İnsanlar, polis gücünün etkin ve başarılı olabileceğine inanmakla birlikte polisin potansiyelini gerçekleştiremediğine inanıyor.Polisle işbirliği yapma eğilimi, polisin kararlarını ve ihtarlarını doğru kabul ederek yerine getirme eğiliminden daha yüksek. Yine herhangi bir mağduriyet durumunda polisi arama ya da tanıklık etme eğilimi, beyan edilen güvene kıyasla daha yüksek. Toplum, sorunların çözümü için polise az güvense de işbirliği yapıyor.Bu oran siyasi ya da dini aidiyet hissetmeyen katılımcılarda daha yüksekken, bu kesim polisin adaleti uygulayacağına da daha fazla inanıyor. Orta Anadolu güvensizPolise güvenin en düşük olduğu bölge 3,32 oranıyla Orta Anadolu. En yüksek bölge 4,3 oranıyla Kuzeydoğu Anadolu. Orta Anadolu dışındaki bölgelerde katılımcıların polise duyduğu güven, polisin etkinliğine olan inançtan daha fazla.Raporun ortaya koyduğu bir diğer bulgu, etnik kimliğe göre polisin etkinliği algısının da şekillendiği. Polisin etkinliğine dair en düşük algı, yüzde 3,38’le Kürtlere ait. Etnik aidiyetini belirtmeyen katılımcılar arasında polisin etkinlik algısı 3,70’e yükseliyor. Saadet Partisi ve CHP seçmenlerinin de polise olan güvenleri, polisin etkinliği algısındaki değişimlerden önemli derecede etkileniyor. Çekinerek güveniyoruz Raporun dikkat çeken sonuçları arasında adalet beklentisinin yeterince karşılanmadığı da yer alıyor. İşte ilgi çeken başlıklar:Türkiye'de toplumun yüzde 60'ı kanunları çiğneyen polis memurlarının cezasız kaldığına inanıyor.Polisin vatandaşların ihtiyaçlarına duyarlı ve adil şekilde cevap verdiğine inanç duyulmuyor.Sünni, Türk, AK Partili ve MHP'lilerin polise güveni yükselirken, Aleviler, Kürtler, BDP/HDP'liler arasında güven düşük seviyede kalıyor.Türkiye'de toplumun yüzde 39'u çocuğunun polis olmasına sıcak bakarken, yüzde 38'i çocuğunun polis olmasına karşı çıkıyor.Özellikle Kürtler, polisin suç faillerini yakalamada başarısız olduğunu düşünüyor.Aynı modellere dayanarak yapılan uluslararası polis algısı çalışmalarında polise güvenin yüksek olduğu ülkelerde ortalamasının 4'ün üzerinde, güvenin düşük olduğu ülkelerde ise güven ortalamasının 2,5 civarında çıktığı görülüyor. Türkiye, bu iki kutup arasında yer alıyor.Toplumun yüzde 59'u polis teşkilatının yönetiminde halkın söz sahibi olması gerektiğine inanıyor. ‘Polis teşkilatı alternatifsiz bir kurum’ Rapora katkı sunan Polis Akademisi Güvenlik Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ahmet Erkan Koca polisliğin stresli bir meslek olduğunun altını çiziyor. Koca'ya göre, polisler de kendilerini ifade etmekte güçlük çekiyor: “Meslek kendi içinde çelişkileri ve çatışmaları barındırıyor. Toplumu korumakla görevliler ancak aynı zamanda o toplumun bireylerinden de şüphe duymak durumundalar. Şüphe ve güven ilişkisi birlikte yürüyor.” Buna karşın Koca, polis teşkilatının güven barındırması gerektiğini, çünkü alternatifi olmadığını hatırlatıyor: “Polis, halkın güven duymak istediği bir kurum çünkü alternatifi yok.” Güven, yeniden tesis edilmeli Rapor güven ilişkisi için tavsiyeler de içeriyor.Kanunları ihlal eden polis memurlarının cezalandırılması ve bunun bu bölgelerde yaşayan kamuoyu ile paylaşılması polise olan inancı güçlendirir.Meşruiyet boyutları arasında polise güveni en çabuk etkileyen boyutun polisin kanunlara uygun hareket etmesi olması nedeniyle, polis gücünün kısa vadede atması gereken ilk adım, toplumun polis memurlarının mevcut yasalar içinde hareket ettiği algısının güçlendirilmesidir.Vatandaşların adil olmadığını düşündükleri kararlar hakkında müracaat edebilecekleri ve kullanabilecekleri mekanizma ve kurumların oluşturulması ve bu kurumların bağımsız bir şekilde işlemesi gerekir.Türkiye bağlamında polis nazik davranmak kadar, temelde adil davranmaya özen göstermeli.Polise güveni düşük gruplar arasında yer alan vatandaşların ve sivil toplum kuruluşlarının bilgi isteklerine ivedilik ve şeffaflıkla cevap verilmesi polis meşruiyeti algısını değiştirmede etkili olacaktır.Polis toplumla karşı karşıya geldiği alanlarda eşit ve adaletli davranmanın yanı sıra düzeni tesis etme konusunda başarı sağlamalı. Bu doğrultuda, kalabalığı kontrol etme politikalarında şiddete başvurmadan müdahale ve idare etme politikaları geliştirilmeli ve polis memurlarının bu konuda eğitim almaları sağlanmalı.Toplumun polisle işbirliği yapması isteniyorsa, polisin vatandaşlara daha adil ve tarafsız olduğunu ispat etmesi gerekir. Bu hususa polis eğitiminde daha fazla dikkat edilmesi önemlidir. Eğitimin yeniden düzenlenmesi ile birlikte, bu eğitimin verilmekte olduğu ve içeriği hakkında kamuoyuna bilgi verilmesi algıyı güçlendirecektir. Azınlıklarda güven azalıyor Araştırmaya göre, Türkiye toplumunun genelinde polise olan güven daha yüksek olsa da, Aleviler, Kürtler, BDP/HDP gibi kesimlerde güven daha düşük seviyede kalıyor. Polis ihlallerine gösterilen tolerans, çoğunluk olan dinî kimlik gruplarında polise güvenle doğru orantılı; ‘Alevi’ ya da ‘Diğer’ olarak tanımlanan gruplarda ise ters orantılı. Çoğunluk gruplarda polise olan güven artarken, polisin ihlallerine gösterilen tahammül de artıyor. Azınlık gruplarda, polise olan güven arttıkça ihlallere karşı gösterilen tolerans azalıyor. Azınlık gruplar, güven duydukça polisin daha az kural ihlal etmesini bekliyor. Yine Kürt katılımcılar, polisin meşruiyet algısına duydukları güven arttığında polis ihlallerinin daha az olmasını bekliyor.
↧