Yağmur şarkısıyla adını geniş kitlelere duyuran Bertuğ Cemil, yeni albümü Issız’ı yayınladı. Müzisyen, albümdeki şarkıların ruh haline uygun olduğunu söylüyor. Son dönemde yaşanan olaylara karşı da sanatçıların yeterince duyarlı olmadığı görüşünde.Müzik maceranız nasıl başladı?Küçük yaşlarda başladı ilgim. İlkokulda duyduğum her şeyi flütle çalardım. Ortaokuldayken Bursa’da bir grup kurduk. Stüdyoya gitmeye başladık. Sevdiğimiz metal şarkıları çalardık. Lisede de gruplarım oldu. Üniversitede tanıştığım Cengiz Köroğlu ile beraber Cazstop isimli rahmetli Engin Yörükoğu’nun mekânında çalmaya başladık. Sonrasında her şey zincirleme gelişti ve ardından ilk albüm geldi.Üniversitede gazetecilik okumuşsunuz. Gazetecilik yapmayı düşünmediniz mi?Hayatım hep müzikle devam ediyordu ve müzikten kazanıyordum. Bir de gazetecilik yapmak için geç kalmıştım çünkü arkadaşlarım üniversite yıllarında staj yapıyordu. Ben o sırada müzikle ilgileniyordum. Aslında bir ara düşündüm gazetecilik yapmayı ama otuzlu yaşlara geliyordum ve işe en başından başlamak bana zül geldi. Görüştüğüm yerler oldu ama oralardan da beklediğim saygıyı göremedim açıkçası. Gazeteciliği okurken sevmiştim ama müzik benim için her zaman ön plandaydı.Yeni albümünüz ‘Issız’ ete kemiğe nasıl büründü?Aslında son albümümden sonra bir süre single yaparak devam etmeyi düşünüyordum. Piyasanın durumu buna mecbur ediyordu. Gözyaşı isimli şarkıyı yaptım. Selen Gülün ile klip de çekmiştik. Sonra birkaç yapımcıyla görüştüm. Onlar da ‘Bir süre ortada değilsiniz. Bu sizin yeniden çıkış şarkınız olmamalı.’ dedi. Bir yapımcı arkadaşım biriktirdiğim şarkıları albüm yapmayı önerdi. Cengiz Köroğlu ile birlikte çalışmaya başladık. Sonra o arkadaş çekilmek zorunda kaldı. Biz Cengiz ile bitirmeye karar verdik ama bir noktada tıkandık. Tam bu sırada Sennheiser Türkiye bize destek verdi ve bütün kapıların açılmasına vesile oldu.Şarkıların üretim aşaması nasıldı?Sürekli üreten biriyim. Oturup albüm yapacağım diye şarkı yazmıyorum. Orta tempo ve melankolik şarkılardan bir repertuar oluşturduk. Benim son yıllardaki ruh halime uygun mod buydu.Piyasadaki hit şarkılara bakıp bir tane de piyasa şarkısına yer vermeyi düşünmediniz mi?Albüm söz konusu olduğunda böyle şeyler asla içimden geçmiyor. Elimde öyle şarkılar da vardı ama bu albümün repertuvarından çıkardım. Çünkü diğerlerinin yanında sırıtacaktı. Ama albüme iki funk şarkı koydum. Çünkü tamamen ağır ve melankolik bir albüm insanları sıkabilirdi.Mevcut müzik dünyasını nasıl değerlendiriyorsunuz?Ülkemizde maalesef reçeteler geçerli. Bir şarkı yaptınız ve tuttuysa aynı yerlerden devam etme mantığı var. Bana bir Yağmur daha yapsana dediler. Ama böyle bir şarkı her zaman çıkmaz ki... Zorlarsanız da kendinize ihanet edersiniz. Bir şey yakaladım, buradan yürüyeyim gibi bir düşünceyi tercih etmiyorum. Benim için şarkılar formülden ibaret değil.Popüler müzik öyle bir hal aldı ki sizin ve sizin gibi sanatçıların yaptığı işler alternatif olarak değerlendiriliyor...Aslında birçok kişiden yaptıklarımın yeterince alternatif olmadığı eleştirilerini alıyorum. Hakikaten alternatif bir piyasa da var ülkemizde ama ben onlardan değilim. Daha doğrusu hiçbir kümeye dahil değilim. Rock tayfadan değilim, popçu değilim, alternatifçi değilim. Biraz ortada kalıyorum.Yaptığınız müziği nasıl isimlendiriyorsunuz o zaman?Kolay algılanır biçimde pop-rock deniyor ama tam olarak benim müziğimi karşılamıyor bu terim. Biraz kendimce bir müzik yapıyorum. Bulutsuzluk Özlemi, Bülent Ortaçgil, Fikret Kızılok, MFÖ dinleyerek büyüdüm. Feridun Düzağaç’ı sevdim. Kendim de gitarcıyım. Blues Rock&Roll çalarak geliştim. Onları harmanlamaya çalışıyorum. Şarkı yazma vaziyetlerim biraz kökenini onlardan alır. Onlara göre sözlerim belki daha popülere yakındır. Ortalarda bir yerlerde yol almaya çalışıyorum.Sizin gibi birçok müzisyen özellikle görünürlük konusunda sıkıntılar yaşıyor. Siz de bunlara maruz kalıyor musunuz?Evet maalesef. Bu, kalp kırıcı bir şey. Bir albüm iki yılda üretiliyor. Büyük bir emek var. Keşke aracılara ihtiyaç olmasa, üretilenlere bu kadar hoyrat davranılmasa. İlla ilgi çekmek için maganizel çevreye ya da bir tayfaya dahil olmak zorunda kalmasa insanlar. Ben hiçbir tayfaya dahil değilim. Bence samimi üretilmiş bir şeyin bir bağlantıya, bir torpile ihtiyacı olmamalı. Bir yerler birileri tarafından tutulmuş oluyor, siz bağlantısız biri olarak çabalamaya devam ediyorsunuz. Bu anlamda zorlanıyorum ve yalnız hissediyorum açıkçası.Genelde kendi şarkılarınızı yazıyorsunuz. Hangi duygular sizi harekete geçiriyor?Genelde melankoli hissi bana şarkı yazdırıyor. Bunun yanında sevdiğim ve yitirdiğim insanlara özlem, bazen eşimle olan münakaşalarım yazdırıyor. Bir de dünyadaki ve ülkemizdeki birtakım haksızlıklar ve insanlık adına iyi gitmeyen şeyler de beni harekete geçiriyor.Sanatçılar konuşmaktan korkuyorGeçen sene ‘Yol Uzun’ diye bir şarkı yazdınız ve ülkemizdeki haksızlıklardan bahsettiniz. Sizi en çok neler rahatsız ediyor?Şucu bucu olmayı geçelim. Öncelikle insan olmak lazım. İnsan olmak için çocukların geleceği için neyin iyi olduğuna dair kafa yormak lazım. Hepimiz farklı düşüncelerdeyiz ve dünyaya farklı yerlerden bakıyoruz. Ama dünyayı tutup kendimize doğru çekmeye çalışıyoruz. Her şey benim istediğim gibi olacak, benim istediğim gibi yaşayacak, öyle düşünecek diyoruz. Kendimiz gibi olmayanlara empati ve tahammülümüz yok. Onlara neredeyse yaşam hakkı tanımıyoruz.Yani taraf olacaksın ya da bertaraf…Maalesef. Oysaki insanoğlu binlerce yıllık deneyimlerin sonunda demokrasi diye bir sistem geliştirmiş. Herkesin kendini özgürce ifade edebileceği, huzur içinde yaşayabileceği bir sistem. Bunu kazanmaya doğru giderken, geçmişte ekilen nefret tohumları filizleniyor. Gerek medyada gerekse sosyal medyada yazılanları okuyunca tüylerim diken diken oluyor. Var olan demokrasi kırıntılarını da söker alırsanız nefret dolu bir toplum yaratırsınız. Ne huzur ne de barış kalır. Demokrasi ve özgürlük kavramlarının içinin boşaltılmaması lazım.Bu konularda sanatçıların yeterince duyarlı olduğunu düşünüyor musunuz?Hayır. Çünkü herkeste bir korku var. Aman eleştirmeyeyim, özellikle iktidara bir şey söylemeyeyim. Ya başıma bir şey gelirse, ya konserlere gidemezsem… gibi korkular var. Sanatçı, insandan, demokrasiden ve özgürlükten yana olmalı. Biz sanatçılar tarafsız bir yerden bakıp bu uyarıları yapabilmeliyiz. Bu bilnç topluma yardımcı olur. Bir de birşeyleri zamanında konuşmazsan, konuşmak istediğinde böyle bir fırsatın da hakkın da kalmaz.Demirciköy’de yaşıyorsunuz. Sanırım siz de şehrin gürültüsünden kaçanlardansınız…Buralara âşığım. Şehrin gürültüsünden uzak ama şehirden çok da uzakta kalmadığımız bir yer. Annem burada yalnız yaşıyordu. Onun yanında olmak istedik. Yeşilin ortasındayız. Gasp edilmeyen bir yerdi ama üçüncü köprü yolu dibimizden geçiyor. Yeşilin ortasına saplanmış bir hançer bu proje. Son ormanlar bunlar. Kaç yılda büyüyen ağaçlar kesildi, buranın florası bozuldu. Buradaki doğal hayat bozuldu. Son yeşilleri korumak gerekir.
↧