Küçük yaşta ailesinin rızası olmadan yani kaçarak evlenenleri birçok sorun bekliyor. Ailelerinin onları reddetmesinin yanında, haklarında kamu davası açılıyor. Ortalama 4-5 yıl süren davalar sonunda erkeğe, küçük yaşta çocuğu alıkoymak, cinsel istismar gibi yüz kızartıcı suçlarla mahkûmiyet veriliyor. Çoğunlukla 14-18 yaşında olan kızlar ise henüz 20’sinde çocuklarıyla ortada kalıyor.Telli duvaklı gelin olmak, çoluk çocuğa karışmak, mutlu mesut bir hayat sürmek hemen herkesin hayallerini süsler. Fakat kimileri ekonomik sıkıntıları kimileri gençliğin verdiği hevesle kimileri de sosyal sebeplerle kaçarak evleniyor. Düğün hayalleri de yerle bir oluyor haliyle. Fakat kaçan çiftin, özellikle de kızın yaşı 18’den küçük ise yerle bir olan sadece düğün hayalleri olmuyor. Ailelerinin rızası olmadan kaçan gençler, ailelerine bir de devlete hesap vermek, devletin takdir buyurduğu cezayı çekmek zorunda kalıyor. Adliye koridorlarında geçen yıllar, uzayan davalar, boğucu duruşmalar... ‘Reşit olmayan kızı alıkoymak’, ‘cinsel istismar’ gibi suçlardan hakkında dava açılan damatları, yıllar sonra her şeyi unutup hayatlarını düzene koyduklarında bile hapis cezası bekliyor. Birçoğu eşini, çocuğu bırakıp cezaevine girmek zorunda kalıyor. Üç yıl ceza alan da var, dokuz yıla mahkûm olan da. Ailenin sıkıntıları bundan sonra daha da artıyor. Bazı aileler ya küslükten ya da ekonomik sıkıntılardan dolayı ortada kalan kadına ve çocuklarına sahip çıkmıyor. Devletin özellikle kadınları, genç kızları hatta kız çocuklarını korumak için yaptığı düzenlemeler, kadını/kız çocuğunu ikinci kez mağdur ediyor. Reşit olmadan yapılan evliliğin, çocukken çocuk sahibi olmanın yanında bir de kocası hapiste olduğu için bunun mağduriyetini yaşıyor. Öyle örnekler var ki koruyor mu, mağduru bir kez daha mağdur mu ediyor sorgulamak gerekiyor. Fatma Şahin ve çocukları... Anne, dört çocuğuna bakmak için kağıt topluyorAileleri parçalayan bu tür davalara bir örnek Ankara’dan. İnşaat işçisi Murat Şahin, kayınpederinin sekiz yıl önce ‘14 yaşındaki kızımı kaçırdı’ şikâyeti sebebiyle üç yıl altı ay hapse mahkûm edildi. Süresinde itiraz edilmediği için cezası kesinleşen Murat Şahin, dokuz aydır Sincan Kapalı Cezaevi’nde kalıyor. Fatma Şahin, sekiz yıl önce Yozgat’ta kendi rızasıyla kaçarak evlendikleri Murat Şahin ile birlikte Ankara’ya taşındıklarını anlatıyor.Yaşları üç ile sekiz arasında değişen dört çocukla bir başına kalan Fatma Şahin (22), “Kendi rızamla kaçmıştım. Murat, aradan bu kadar zaman geçtikten sonra hapse atılınca perişan olduk. Kocamın serbest bırakılmasını istiyorum. Şu an perişan durumdayız, çocuklarımın ihtiyaçlarını plastik satarak karşılamaya çalışıyorum.” diyor.Davadan geç haberdar olduklarını anlatıyor çaresiz kadın. Çaresizliği konuşmasına da yansıyor: “Kocam dokuz aydır hapiste. Ne yapacağımızı şaşırmış durumdayız. Kaymakamlık ve yardım kuruluşlarının desteğiyle ayakta kalmaya çalışıyoruz. Mahalleden topladığım plastikleri satarak çocukların okul ve diğer masraflarını karşılamaya çalışıyorum. Psikolojik olarak çok yıprandım.”Umudu yeniden yargılanmakBenzer durumdakilerden biri de 29 yaşındaki çiftçi Tayfun Aydınlı. Eşi Serap’ı 14 yaşındayken kaçıran Aydınlı, ilk teslim olduğunda üç ay cezaevinde yatar. Daha sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılır. Serap Aydınlı’nın ailesi davadan vazgeçer. Kocasına açılan dava, evlenip yuva kurduktan beş yıl sonra sonuçlanır. Dokuz yıl iki ay hapis cezası alır ve Yargıtay tarafından onanır. Avukatı aracılığıyla iade-i muhakeme (yargılamanın yenilenmesi) talebinde bulunan Aydınlı, yerel mahkeme kabul ederse yeniden yargılanacak. Eşini, üç yaşındaki kızı ve doğacak çocuğunu bırakıp cezaevine girmek istemeyen Aydınlı, “Hapse girersem onlara kim bakacak? Bu durumda nasıl cezaevine girerim?” diye soruyor ve, “Eşime ve çocuğuma sahip çıkmak istiyorum. Cezanın affedilmesini istiyorum.” diyor.Tayfun Aydınlı’nın avukatı İhsan Sağır, kaçırdıktan yıllar sonra kocayı hapse atmanın bu aileyi yıkacağını dile getiriyor. Kaçırmış, evlenmiş, çocukları olmuş bu tür çiftlerin menfaatinin mahkemelerce gözetilmesi gerektiğine işaret eden Sağır, “Davada Yargıtay cumhuriyet savcısı ‘Biz Tayfun Aydınlı’ya acırsak benzer durumdakiler bu içtihattan yararlanmak ister.’ şeklinde mütalaa vermiş. Yargıtay, yerel mahkemenin kararını onamış. Avukatlık hayatımda ilk defa böyle bir durumla karşılaşıyorum.” diyor.Ekonomik ve psikolojik destek gerekiyorBabanın hapse girmesi, anne ve çocukları ekonomik olduğu kadar psikolojik yönden de yıkıyor. Kadınları bunalıma sokan bu durum, çocuklarda öğrenme güçlüğü, hırçınlık ya da aşırı durgunluğa neden olabiliyor. Aile danışmanı Fatma Taş, bu tür durumdaki ailelerin ayakta kalabilmesi için devletin hem ekonomik hem de psikolojik yardımda bulunması gerektiğini söylüyor. Kaçarak evlenen çiftlerin anne babalarını genellikle küstürdüğünü hatırlatan Taş, kız ya da erkek tarafının sahip çıkmadığı ailenin parçalanma tehlikesiyle karşı karşıya kaldığını bildiriyor.Yıllar sonra gelen adalet mağdur ediyorİstanbul Barosu Yönetim Kurulu üyesi ve Kadın Hakları Merkezi Koordinatörü Avukat Aydeniz Alisbah Tuskan, devletin, bu gibi mağduriyet yaşayan ailelere sosyal imkânlarını ulaştırmakla mükellef olduğunu belirtiyor. Yeterli eğitimi almadan evlenen kızların meslek sahibi olamadığını vurgulayan Tuskan, ileride anne ve baba olacak çocukların belli bilinç düzeyine ulaşmadan, meslek sahibi olmadan evlenmelerinin bir zaman sonra huzursuzluklara, boşanmalara ve mağduriyetlere neden olduğunu hatırlatıyor. Küçük yaşta evliliklerin özendirilmemesi gerektiğini ifade eden Tuskan, “Tecavüz ve taciz suçunu işleyenlere en ağır cezalar verilmeli. Ancak kaçarak evlenenlere yıllar sonra böyle cezalar verilmesi haksızlıktır.” diyor. Kesintisiz eğitimle çocuk yaştakilerin evlendirilmesi sorununun önüne önemli ölçüde geçilebileceğini söyleyen Tuskan, bu problemin ortadan kaldırılması için ilgililerin daha fazla kafa yormasını istiyor.
↧