Işıklar kararırken, artık akıbetini merak etmediğimiz Joe Gideon, ömrü boyunca tek mutlu olduğu yerde, sahnededir. Ölse de kalsa da bırakılamayacak bir tutku, ‘Şov devam etmeli!’ Bu Tarz Benim de bir şov, elbiselerimizden soyunup nefislerimizle kaldığımız.1980’de vizyona giren All That Jazz, büyülü ışıklar, parlak kostümler, birbirinden farklı koreografilerle bir ‘şov’ filmi. Joe Gideon, film boyunca mutsuz bir şekilde oradan oraya sürükleniyor, onu seven insanları, ailesini de peşine katarak. Mutlu olduğu, yüzünün güldüğü tek bir yer var; sahne. O sahne olmasa, sanki o adam da olmayacak, bedeni bir çuval gibi bulunduğu yerde yıkılacak sanırsınız. O kadar.‘Annemi kaybettiğim gün sahnedeydim’ oyunun bir parçası. Üstelik işi, ruh halini sahneye taşımamak olan insanlar için de bir gereklilik. Yine de tuhaf olan bir şey var, bu hal ne zamandan beri hayatımızda? Televizyonu açtığımızda karşımıza dudaklarını kemirip dertlerini içine atan, gözünde iki buklelik yaşla yüzümüze bakan ‘yarışma insanlarıyla’ karşılaşıyoruz. Gözlerinin ucuna biriken yaşlar da sizi şaşırtmasın, o da gösterinin bir parçası. Gereklilik anında yangında ilk kurtarılacak, yerine hemen bir ağız dolusu kahkahayla ikame edilebilecek.Haftalardır gündemimizi meşgul eden bir program, ‘Bu Tarz Benim.’ Kemal Doğulu, Ayşenur’un saçını kesiyor; Nur hırsla programı terk ediyor, yarışmacılar birbirinden şoke edici danslar yapıyor. Bunları ben yazmadım, programa ait videoların başlıkları. ‘Ay neymiş bu herkesin herkesi üzdüğü program’ deyip bir takılıyorsunuz, işte o zaman kara deliğe düştünüz. Artık Nur Yerlitaş’ın yarışmacılara hediye ettiği uğur kuşunun ağzından çıkabilirsiniz.‘Konsept’ şu: Siz çok tarz sahibi olduğunuz için bütün çay partilerinin aranılan ismi, kampüsünüzün göz bebeğisiniz. Artık kendi mikro alanınızdaki ‘Su yeşili bluz altına bir siyah kalem etek çek’ tavsiyeleri kesmediği için, kitlelere açılmaya, feyzinizden herkesi haberdar etmeye karar veriyorsunuz. O aşamada, tam da aradığınız şey, bir yarışma olarak karşınıza çıkıveriyor. İşte finalistsiniz!Yarışmayı eğer tarz sahibi olmak için izlemiyorsanız, bizi ilgilendiren kısmı da burada başlıyor. Eleştiriler havada uçuşup, bazı isimler elenir, bazıları finale doğru yürürken, artık siz de bir nefsler podyumundasınız. Yarışmacılardan Nur, herkesin teker teker, “Eleştiri kabul etmiyorsun” dediği yerde, “Evet, tabii ki saygılıyım ama” diye cümleler ederken içeride biraz önce arkadaşlarını kırıp geçiren, “Size ne be” halinden eser yokmuş gibi davranacak.Final, kendine yaraşır vukuatla yapıldı “Hayır elendiğim için hiç üzülmedim, çünkü ben iyiyim” diye veda edenler, “Size saygı duyuyorum ama tarzımdan eminim” diyenler, “Herkes siyah giymiş, ben renkli bir kişiliğim” diye beğenisinin altını fosforlu kalemle çizenler, “Bir tarzın yok” sözüyle karşısındakine sol kroşe indirenler...Yarışmanın finali kendine yaraşır bir vukuatla yapıldı. Canlı olması duyurulan program, banttan yayınlandığında aldatıldığını düşünüp içerleyen izleyiciler, Twitter’dan sitem ediyor, Nur Yerlitaş programda olması gereken saatte dışarıda içtiği kahvenin fotoğrafını paylaşıyordu. Yarışma bitti, iki finalist erdi muradına, biz çıkacağız kerevetine.Bu yıllardır izlediğimiz ‘Biri Bizi Gözetliyor’, ‘Yemekteyiz’, ‘Dokun Bana’ yarışmalarının bugünkü versiyonu. Yarın kimbilir ne olarak karşımıza çıkacak.Aslolansa, ‘Moda da benim, trend de benim’ özgüveniyle yetişip her biri kendi dev aynasına hayran olanlar. Baktığımız yerden hepimiz biricik, hepimiz güzel. Turgut Uyar’ın da sorduğu gibi: “Ama sizin adınız neydi?”
↧