Almanlar her daim dünya futbolunda söz sahibi olmayı başaran bir ülke olmuştur. Nitekim Brezilya’da gerçekleşen son dünya kupasını da havaya kaldırarak bunu bir kez daha ispatladılar.Hatta Alman ligi Bundesliga da Avrupa’nın en iyi 5 ligi arasında yer alıyor. Her sezon kafaya oynayan Bayern Münih dışında, farklı takımların da dönüşümlü olarak zirve yarışında yer alması ve şampiyonluklar yaşaması, Bundesliga’yı seyredilir bir lig haline getiriyor. Fakat Alman futbolseverleri bu sezon farklı bir heyecan sardı. Futbolda, özellikle Türkiye’de pek görmeye alışık olmadığımız ‘vefa’ ile tanıştı Alman futbolseverler.Son yılların en önemli takımlarından ve hep zirveye oynayan Borussia Dortmund’un bu sezon ligde çok kötü giderek lig sonuncusu olması herkesi şaşkına çevirdi. Özellikle bünyesinde pahalı futbolcular ve dünya şampiyonu futbolcular barındıran takımın puan cetvelinde en dipte olması hazmedilir değildi. Fakat Sarı Siyahlı taraftarlar, protesto yerine takıma ve teknik direktörleri Jürgen Klopp’a sahip çıkarak yeşil sahalarda adına az rastlanır bir vefa örneği sergiledi. Hem yönetim, hem taraftar hem de futbolcular olarak yeniden kenetlendiler ve alınan her kötü sonuç sonrası, umutlarını bir sonraki maça bıraktılar, ama asla hocalarını göndermeyi düşünmediler. Çünkü o hoca ve teknik ekip bu takımı bataklıktan alarak Avrupa’nın zirvesine çıkartmıştı. Tüm bunlar hem taraftar hem de yönetim bazında bilindiği için, kötü zamanlarda vefa göstererek hocalarına sahip çıkıyorlar. Hatta geçtiğimiz haftalarda yaşanan bir hadise ise taraftarın hocasına karşı duyduğu sevginin en içten göstergesi oldu. Takımın bir yenilgisi sonrası orta yaşlı bir bayanın basın toplantısına gelerek hocası Klopp’a gözyaşlarıyla ne olur bizi sakın bırakma, bu günler de geçecek, diyerek teselli etmesi Alman basınında da geniş yer almıştı. Bayan taraftar, “Biz senin hep arkandayız ve yeniden başarı için elimizden geleni yapacağız, yeter ki sen bizi bırakma.” demesi, sevgisinin ve vefanın zirve yaptığı andı.Lig sonuncusu olmalarına rağmen her hafta 80 bin kişilik statlarının dolu olması ise sanırım apayrı bir ders niteliği taşıyan başka bir unsur. Özellikle taraftarın, skor ne olursa olsun söylediği, “Meine Borussia Aus Dortmund, Wir folgen Dir egal wohin es geht, Auch in ganz schweren Zeiten, Werden wir dich stets begleiten, Borussia wir sind immer für dich da, Shala la la shalalala” (Benim Borussia Dortmund’um sen nereye gidersen biz oraya geleceğiz” şarkısı sanırım bu vefanın ne kadar güçlü olduğuna dair bir işaret.Peki, bizim ligimizde neler oluyor. Tam anlamıyla bir ‘feda’ yarışı oynanıyor. Eski başarıları hep eskilerde bırakıyoruz ve yenisi gelmediği müddetçe kolayca eski değerleri feda ediyoruz. Tıpkı geçen sezon Fenerbahçe’yi şampiyonluğa ulaştıran Ersun Yanal’a yapıldığı gibi. Ya da bu sezon lider durumdayken Galatasaray’ın, İtalyan teknik adamı Cesar Prandelli ile yollarını ayırması gibi..
↧