Sansür tartışmalarıyla gündemden düşmeyen 51. Antalya Altın Portakal Film Festivali, bir haftalık maratonunu bitirerek sona erdi. Hem filmlerin seyri sırasında hem de söyleyişilerde yaşananlar festivale renk cümbüşü havası kattı. İşte yaşananlar ve perde arkasında kalanlarla Altın Portakal serüveni…En sıkıcı anFestivalde ilk olarak ‘Neden Tarkovski Olamıyorum?’ filmini izlemek için çıktık yola. Doğal olarak herkes fazlasıyla heyecanlı ve biraz da gergindi. Filmi izliyor ve söyleyişisine geçiyoruz. Tam ne güzel başladık derken salonda Fransız bir gazetecinin olduğu söyleniyor. Sonradan moderatörün arkadaşı olduğunu öğrendiğimiz meslektaşımız için tüm salon dakikalarca Fransızca çeviri dinlemek zorunda bırakılıyor. Tabii bir de işin içine moderatörün bu görevden duyduğu heyecan ekleniyor. Sorular soruluyor ve yönetmen Murat Düzgünoğlu cevaplıyor, ardından bekliyoruz ki çevirisi de bitsin. Neyse ki ortaya çıkan sıkıntı erken fark ediliyor da ertesi günlerde bu sorun yaşanmıyor.En sinirli seyirciFestival heyecanı devam ediyor ve yarışma filmlerinden Kumun Tadı’nı izlemek için salona giriyoruz. Festival reklamını izlemeye başlayınca olanlar oluyor. Arka sıralardan gelen ses bir anda tüm salonu inletiyor: “Yılmaz Güney yok mu?” Sesin kaynağını bulmaya çalışan herkes meraklı gözlerle salonun arka bölümlerini süzmeye başlıyor. Reklamda Yılmaz Güney’i göremeyince sinirlenen abimiz için ‘Keşke biraz daha dikkat etseydi’ demeden edemedik. Belki oyuncu olarak Yılmaz Güney gösterilmemişti ama ona Altın Palmiye kazandıran Yol filminden görüntü kullanılmıştı. Zaten reklamın kimi karelerde amaçladığı da oyuncudan ziyade yönetmeni ve filmi vurgulamaktı.En dikkatli seyirciEle aldığı konu ve arabesk rap üzerine yapılmasılma yerli sinemaya farklı bir bakış getiren Çekmeköy Underground’ın söyleyişindeyiz. Film kadrajına Çekmeköy’deki gençleri alıyor. Ama dikkatli bir seyirci ‘Filmin ismi Çekmeköy ama bir sahnede Eyüp Belediyesi yazıyordu’ diyor. Aysim Türkmen de itirafta bulunuyor: “Aslına bakarsanız filmin hiçbir yerini Çekmeköy’de çekmedim. Sebebi oradaki gecekondu mahallesinin yıkılmış olmasıydı.”En ilgi gören filmKaan Müjdeci’nin ilk uzun metraj filmi Sivas. Ataerkil toplumda şiddetin kökenini bir taşra çocuğu ve köpeği üzerinden anlatıyor. Venedik’te Jüri Özel Ödülü alan Sivas, Altın Portakal’ın da gözde filmleri arasındaydı. Filmin galasının yapılacağı yere gidince, merdivenlerden aşağı kata uzanmış uzun kuyrukla karşılaşıyoruz. Kapılar açılınca salon ylesine doluyor ki, bir yandan boş yerlere getirtilen sandalyeleri izlerken diğer yandan merdivenlerin nasıl koltuk görevi gördüğüne şahit oluyoruz. Kimileri ise yer bulmaktan umudu kesip ayakta kalıyor. Erken giren şanslı geç girense bin pişman...En olaylı reklamSeyirciler koltuklarına oturuyor, son uyarılar yapılıyor ve ışıklar kapatılıyor. Ardından 51. Altın Portakal Film Festivali için özel hazırlanan reklam filmi gösteriliyor. ‘Gelenekten Geleceğe’ diyerek yola çıkan festival ekibinin hazırladığı reklam ile açılış yapıyor. İlk önce Selvi Boylum Al Yazmalım’dan Türkan Şoray’la başlayan reklam Susuz Yaz’dan Hülya Koçyiğit’le bitiyor. Arada ise bazı filmlerden seçilmiş kareler var ve tabii ki reklama eşlik eden dramatik müzik. Seyirci kimi zaman bu isimler ekranda görününce alkışladı kimi zaman izlemekle yetindi. İlk başlarda tatlı bir heyecan uyandırsa da sürekli izlenince başta ağrılara sebep oldu demek bilmem mübalağa sayılır mı?Yönetmen biraz sert çıktıİkinci uzun metraj filmi olan İyi Biri için sorulan soruların birinden hoşlanmayan yönetmen Ayhan Sonyürek, seyirciye sert çıktı. “Konuşmalar bana çok müsamere diyaloğu gibi geldi.” denilince yönetmen, “Sizin gibi düşünseydim filmimi burada göstermezdim.” cevabını verdi.En gergin anKumun Tadı’nın bir sahnesindeki AK Parti tabelası sebebiyle seyirci yönetmeni soru yağmuruna tuttu. Yönetmen Melisa Önel ‘Sahneyi çektikten sonra arka binanın AK Parti ilçe başkanlığı olduğunu gördük. Böyle algılanacağını düşünmediğim için değiştirmedim.’ dedi. Ancak seyirci ikna olmadı.En samimi oyuncuSaraybosna’nın Kalbi ödülünü kazanan Annemin Şarkısı’nda oynayan Zübeyde Ronahi’ye soru yöneltiliyor: ‘İlk başlarda oynamaya ikna olmadığı filmde nasıl oldu da yer aldı?’ Kalabalık karşısında olmaya alışkın değil Ronahi ama yine de heyecanlanmadan en içten şekilde cevapladı. “Çocuklarım senden bize ölünce ne kalacak, böylece bir hatıra kalır işte dediler. Öyle oynadım ama ne yalan söyleyeyim bir daha yapmam çünkü sevmedim. Bu bana yeter, gerçi heyecanlanmadım. Fark ettiyseniz çok doğal oynadım.” diyerek salondakileri gülümsetti.En konu dışı soruSekiz yıl aradan sonra Guruldayan Kalpler adlı komedi filmiyle geri dönen Ömer Uğur, seyircilere keyifli dakikalar yaşattı. Sanatın farklı sınıflarda algılanışını işleyen filmin söyleyişisi de keyifliydi. Ancak öyle bir soru geldi ki kimse hikmetine anlam veremedi. Tam sohbet ‘sanatın ne olduğu, sürrealizm ve varoluşçuluk’a kadar gelmişken, seyircilerden birisi Fırat Tanış’a “Son dönem saçlarınız ile Haluk Bilginer’e mi benzemeye mi çalışıyorsunuz?” diye sordu. Tanış kısa süreli şaşkınlığından sonra hayır demekle yetindi.En çok alkışlanan sahneOflu Hoca’yı Aramak filminin gösterimindeyiz. Günümüz rant dünyasına eleştiri getirmeye çalışan filmin son sahnesinde Of’lu Hoca’dan bir mesaj var. Diyor ki; “Otoriteleri yıkın.” Seyirci yönetmenin anlatmak istediğini anlamış olacak ki salonda büyük bir alkış kopuyor.En trajikomik filmDünya prömiyerini Berlin Film Festivali’nde yapan Kutluğ Ataman’ın son filmi Kuzu, Antalya’da favori filmlerdendi. Ünlü mitolojik Medea hikâyesi ile İbrahim ve İsmail Peygamber kıssalarını harmanlayıp sosyolojik bir konuyu ele alan Kuzu’nun seyirciyi ne denli memnun ettiği ayakta alkışlanmasından anlaşılıyordu. Kimi yerde salondakileri eğlendiren hatta kahkahalar attıran kimi yerdeyse sarsan film gösterimi bu karmakarışık duygularla geçti.Nedir bu para meselesi?Festivalde en olaylı sorulardan biri de bütçe sorusuydu. Bu soru tüm yönetmenlere soruldu. Seyirci gerçekten filmlerin bütçesini merak mı ediyordu yoksa soracak başka bir şey mi bulamıyordu, karar veremedik. Yapımcıları ile gelen yönetmenler pası onlara atıp kurtuldu. Ancak herkes o kadar şanslı olmuyordu, tabii kimi cevaplamadan geçiştirmeye çalıştı kimi ise bilmediğini söyleyerek konuyu kapattı.‘Portakal Teyzeleri’ni unutmayalımYaş ortalaması 50’nin üstünde, çoğu emekli öğretmen... Tüm festival dedikoduları onlarda, yani teyzelerden al haberi durumu. Yılda 2.5 tl artan bilet fiyatlarını protesto ediyorlar ya da eleştirmenlerin beğenmediği filmlere alkışlarıyla sahip çıkıyorlar. Filmlerde küfrün kullanılmasına anlam veremeyince sinirleniyorlar. Eğer bir öğretmen karakterini beğenmedilerse veryansın ediyorlar. Gösterim öncesi ‘Portakal Teyzeleri’nden bazılarıyla sohbet ediyoruz. İçeride hangi film olduğunu soruyorlar anlatıyoruz. Bir uyum içinde başlarını sallayıp “Sanat filmi izlenmez şimdi.” diyorlar.Sizi şöyle alalım!Festival moderatörünün bile 6-7 film sonra tanımaya başladığı seyirciler vardı. Söyleyişilere düzenli olarak katılıyor, aynı soruları soruyorlar. Onları tanımak bir süre sonra hiç de zor olmadı. Filmdeki göndermeleri sıralayıp doğru anlayıp anlamadığını yönetmene onaylatanı mı istersiniz yoksa tüm ekibi tek tek övdükten sonra emeği geçen herkese teşekkür etmeyi ihmal etmeyeni mi?
↧