Gazeteci Zafer Özcan, 'Emir Büyük Yerden: Paraleli Batırın' adlı kitabında Hizmet Hareketine yapılan ekonomik baskıları anlattı. Özcan'a göre Bank Asya'ya sahip çıkanlar ekonomik krizi önledi.17 Aralık yolsuzluk ve rüşvet operasyonları ve gerçekleştirilemeyen 25 Aralık süreci, siyasi ve sosyal sonuçları kadar ekonomik boyutuyla da ülke tarihine geçti. Bugün Gazetesi Ekonomi Müdürü Zafer Özcan sürecin yakın tarihe bir ibret vesikası olarak geçmesi için ‘Emir Büyük Yerden: Paraleli Batırın’ kitabını kaleme aldı. Kitapta sürecin aktörleri denebilecek TUSKON, TÜSİAD, Halk Bankası, Bank Asya ve bazı şirketlerin iktidar ve siyasetle imtihanı konu ediliyor. Kaynak ve Koza İpek Holding’e yapılanların yanı sıra medyada çıkan haberler de kitapta yer alıyor.17 Aralık’tan sonraki süreci ekonomide ‘İkinci 28 Şubat’ şeklinde tanımlıyorsunuz. Neden ikinci 28 Şubat?28 Şubatta her taşın altında aranan ve kötülüklerin müsebbibi görülen irticanın yerini, bugün ‘paralel paranoyası’ almış durumda. 28 Şubat ile 17 Aralık kıyaslandığında, önceki mağdurlar bugünün muktedirleri. Dün irtica paranoyasına kurban edilenler, bugün bu paranoyla kurban avında. İki dönemde de mağdur konumu değişmeyen grup, Hizmet Hareketi veya yaygın adıyla cemaat. Nasıl ki 28 Şubat’ın bazı kesimler için ekonomik bedeli olduysa 17 Aralık süreci de bazı kesimler için ciddi bir ekonomik bedele yol açtı. Üstelik bu sefer daha sistematik ve ağır bir bedelden bahsediyoruz. Öyle ki banka batırmaktan medyaya reklam ambargosu uygulamaya kadar uzanan, bizzat iktidar eliyle uygulanan sistematik bir çalışma bu.Değişen bir şey yok mu peki?28 Şubat uygulamaları nasıl ki bu ülkedeki banka hortumlamalarının perdesi işlevi gördüyse 17 Aralık sonrası uygulamalar da rüşvet, yolsuzluk ve kara para çarkının perdesi hükmünde. Değişen bir şey yok.Sonuçta bu bir yolsuzluk ve rüşvet operasyonu. Bank Asya bu işin neresinde?17 Aralık’ta savcının talimatıyla, hâkimin onayladığı kararlarla kolluk güçleri bir operasyon yaptı. Yolsuzluk operasyonun yapanlar Bank Asya’nın memurları mı? Değil. Yolsuzluk operasyonunu bir darbe olarak görüyorsan bunun gereğini yaparsın ki yaptın. Polisleri tutukladın, meslekten attın, hâkim-savcıların yerini değiştirdin vs. Tüm bunların bankayla ne ilgisi var? Biraz daha genişletelim; bunun anaokuluyla veya Gambiya’daki okulla ne ilgisi var? 17 Aralık’tan sonra toplum cinnet hali yaşıyor. Bunun yansımalarından biri de Bank Asya.Bank Asya ticarî bir faaliyet...Evet. Bank Asya’da 185 girişimcinin kurduğu bir banka. Birtakım insanlar bir araya gelip sermaye koyup banka kurmak istemişlerse, bu insanlar cemaate yakın insanlar da olabilir. Bir atölye bile kuracak olsanız kafanıza uyan insanla kurarsınız değil mi? Herkesin yasal hakkı var. Topbaş cemaatinin de sahip olduğu Albaraka Türk var. Ya da İhlas grubunun bankası yok muydu? Vardı, iyi yönetemediler, bir sürü insan mağdur oldu. Onlar da cemaatti. Bunların hiçbiri sorgulanmadı.Sorgulanması gereken ne?17 Aralık’a kadar Bank Asya’nın bir cemaat bankası olduğu bilinmiyor muydu? Veya öyle olduğu biliniyordu da yaptığı birtakım usulsüzlüklere göz mü yumuluyordu? Hayır. ‘Bu iş yasalara ve ahlâka uygun yapılmış mı?’ bunu sorgulamak gerekiyor. 10 aydır bunca kara propagandaya rağmen bu banka bir tane müşterisini bile mağdur etmemiş. Banka yasal hakkı olduğu halde vadeli mevduat hesaplarındaki vadeler dolmadan talep edenlerin hepsinin parasını ödemiş. Demek ki bu iş standartlara uygun yapılıyor.Bazı çevrelerin iddia ettiği gibi banka, cemaatin para kaynağı mı?Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu (BDDK) bütün bankaların ciğerini bilir. Hatta murakıplarının her bankada kendi odaları vardır, oturur çalışırlar. BDDK’nın bilgisi dışında bir işlem yapılmaz. Para kaynağı dediğimiz zaman yasadışı bir işlemden bahsediyor olmamız lazım. Bunun olmadığı çok açık. Cemaat açısından baktığınızda Bank Asya bir avanta kapısı değil, tam tersine insanların fedakârlık yaparak ayakta tuttuğu bir kuruma dönüştü. Evlerini, arabalarını satıp bankaya yatırıyorlar. Bu durum, dünya tarihinde görülmüş bir şey değil.Bu bankanın batmasına engel olan insanlar aslında neyi kurtardı?Bank Asya’ya sahip çıkanlar, ekonomik istikrarı korumuş oldu. Eğer Bank Asya batmış olsaydı 10. büyük bankanın bu duruma düştüğünü gören bütün mudilerin bankalara hücum edip mevduatlarını çekmeyeceklerini kimse garanti edemezdi ve o işin nerede duracağını da kimse bilemezdi. Bu, büyük bir krizi tetikleyebilirdi. Yıllardır istikrar diyen insanların eliyle çıkarılmak istenen bir kriz, onların düşman ilan ettiği bir grup tarafından önlendi. Toplumun bu bankaya sahip çıkanlara bir teşekkür borcu var.Bankaların batması Türkiye’yi nasıl etkiler?Bu hükümet son 10 yıldır ekonomik istikrarın üzerinde durdu. İstikrarın en önemli ayağı da bankacılık sistemi. Malumunuz Türkiye 2008-2009’da küresel kriz yaşadı. O dönemin başbakanı ‘Kriz teğet geçti.’ demişti. Teğet geçti, çünkü bankacılık sistemi ayakta kalmıştı ve sağlam bir bankacılık sistemi vardı. 2001 krizinde Türkiye’de bankalar çökünce bankacılık sistemi rehabilite edildi. Bu bizi 2008-2009 krizinde korudu. Bankacılık bir itibar mesleğidir. Panik başladığı anda durdurmazsınız.Banka batırma meselesinin bir de reel sektör ayağı yok mu?Taraf Gazetesi’nin gündeme taşıdığı, Hizmet Hareketi’ne yakın kişilere ait 100 bin şirketin fişlenip, vergi denetimleriyle zor duruma düşürülüp, hükümete yakın kişilere devredilmesi planı da deşifre oldu. Bu işin müsebbiplerinin şunu görmesi gerekiyor: İşsizlik ve özellikle genç işsizliğin arttığı, büyümenin düştüğü bir ortamda bu kadar şirketin hedefe konulması, yüzbinlerce yeni işsiz demektir. O bakımdan ısrarla ekonomik istikrar diyenlerin bu tavrını da anlayabilmiş değilim.Türkiye yeni döneme ne kadar hazır?Para birimimiz dolar karşısında değer kaybediyor, piyasalar sarsılıyor. 2008’den bu yana sıcak paraya bağımlı bir ekonomi haline geldik. Sıcak para bize gelecek, biz o sıcak parayla ekonomideki en büyük sorunumuz olan cari açığı finanse edeceğiz. Buna alışmış bir yapı vardı. Doğrudan yabancı sermayenin de riskli olduğu bir dönemdeyiz. İç karışıklıklar ve hukukla ilgili sorunlar yabancı sermayeyi ürkütüyor. Sıcak paranın kesilme ihtimalinin getirdiği bir panik var. Bunun ekonomik krize gidip gitmemesi hükümetin tavrıyla ilgili. Ali Babacan ve ekibi piyasaya güven veriyor. Onların rahat bırakılmaları gerekiyor. Bu kadar riskli dönemde ekonominin dengeleriyle oynamak yerine ekonomiye odaklanmak gerekiyor. Yoksa ortaya çıkacak faturayı sadece cemaat değil, bütün toplum öder.
↧