Türk halk müziği sanatçısı Ender Balkır’ın yüzüne aşina olmasak da sesini duymayanımız yok gibi. Öyle Bir Geçer Zaman Ki, Hanımın Çiftliği, Dila Hanım gibi birçok dizide söylediği türküler milyonlar tarafından sevildi. Sanatçı, önemli olanın kendisinin değil, türkülerin tanınması olduğunu söylüyor.Müzik yolculuğunuz nasıl başladı?Müziğin içinde doğdum diyebilirim. Babam, abim, ablam herkes evde türkü söylerdi. Üç-dört yaşlarında dedemin bana elma bahçesinde türkü söylettiğini hatırlıyorum. Tunceliliyim ama bizim ilçe Elazığ’a daha yakındı. Özellikle Diyarbakır ve Elazığ türküleriyle büyüdüm. Dedem çok seyahat ederdi. Gittiği her yerden eve türkü taşırdı. Babam da dedemin taşıdığı türküleri söylerdi. Malum o zamanlar kayıt imkânı yoktu. Ben de babam, abim ve ablamdan duyduklarımla türkülere sevdalandım ve türkü söyledim. On bir yaşında bağlama çalmaya başladım. Bu işi profesyonel olarak yapmaya nasıl karar verdiniz?Daha öncesinde de çalıp söylüyordum ama ilk olarak 1997 senesinde profesyonel olarak sahneye çıkmaya ve bu işten para kazanmaya başladım. O zamanlar üniversitede öğrenciydim. Babam memur olduğu için benim de garanti bir meslekte çalışmamı istedi. Konservatuar okumama izin vermedi. Ben de matematik okudum. Dört sene İstanbul’da öğretmenlik yaptım fakat sadece müzikle ilgilenmek istiyordum. Çünkü türkü söylemek benim aşk halim. Bu yüzden öğretmenliği bırakıp tamamen müzikle ilgilenmeye başladım. Aç kalırsam da böyle aç kalayım dedim.Türkü söylemeyi seçmenizdeki tek sebep aileniz değil sanırım...Türküler bizim hayatımızın bir parçası. Gelenek, görenek, geçmişten çıkardığımız dersler… Sarayın yazılı tarihi vardır. Halkın yazılı tarihi türkülerdir. Aslında sözlü tarihimiz demek daha doğru. Bir dönem türkü furyası vardı. O furyanın türkülere zarar verdiğini düşünüyor musunuz?Onların söylediğinin çoğu türkü değildi zaten. Türkünün korunmaya ihtiyacı yok. Halk zaten sahte olanı çabucak eliyor. Türkü bizim klasiğimizdir. Popüler olanlar kısa zamanda tükeniyor. Gerçek türkülerden bıkmazsınız. Çok tutsun çok tıklansın diye yapılmış şeyler değildir. Türkülere bir şey olmaz. Altın, yere düşmekle pul olmaz.O dönemde birçok kişi çıktı ortaya fakat birkaç kişi bugünlere gelebildi…İçine her bağlama sokulan şeye türkü dediler. Fantezi müziği, pavyon müziği yapan bazıları çıkıp ben türkücüyüm diye ortalıkta dolaştı. Hâlâ dolaşıyorlar. Üç-dört türkü söylemekle türkücü olunmaz. Kendi tarzları bile yok ama kimseye yutturamazlar bunu. Çünkü halk gerçek türküyü gayet iyi biliyor.Yeni albümünüzün adı Ahir. İsminin kinayesi nedir?Ahir; sonra gelen, sonraya kalan demek. Ben burada iki anlamda kullandım. Hem türkülerin ahirliği hem de insanların yaşantısındaki ahirliği kastediyorum. 600 yıl önce söylenmiş bir türkü bugün bizim yaşantı ve duygularımıza bir şekilde dokunuyor. Kıyamete kadar da dokunacaktır. Bu sebeple de türküler ahirdir. İnsanların ahirliğine gelince... İnsanın mirası insanların zihninde bıraktığı geçmişidir. Eğer insanlar ardınızdan iyi şeyler söylüyor, adınız duyulduğunda tebessüm ediliyor, canı gönülden ‘iyi bilirdik’ deniyorsa sen de ahir olmuşsun demektir.Siz de Ahir kalmak istiyorsunuz…Kim istemez ki? Ailemden aldığım ders: “Her zaman iyi bir insan ol, kimsenin hakkına, hukukuna göz dikme. Kimsenin özgürlüğüne karışma. İnsanlara sevgiyle bak.” Bunları yapabilirsek ahir kalabiliriz.İnsanlar sesinizi dizilerde söylediğiniz türkülerle tanıdı. Nasıl başladı bu macera?İlk olarak ‘Hanımın Çiftliği’ ile başladı. Mazlum Çimen teklif etti. Mazlum abi insanların sesimi duymasını istiyordu. Dizinin konusunun geçtiği dönemdeki Adana türkülerini seslendirmemi istedi. Türkülerden bir repertuar hazırladık. İlk iki bölümden sonra çok güzel tepkiler gelince yapımcılar devam etmek istedi. Her bölümde neredeyse bir türkü okuduk. Sonrasında Aytekin Ataç, Dürüye’nin Güğümleri diye bir dizi çekiyordu. Orada karakterlere türkü isimleri verilmişti. Karakterlerin isimleriyle ilgili türküler söyledim. Sonra Nail Yurtsever’in müziklerini yaptığı ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’ dizisinde Arif diye bir karakter vardı. Bu karakterin türkü söylemesi gerekiyordu. Onun ağzından türküler söyledim. Hatta sesi kalın olduğu için biraz da pes söyledim. Çok sevildi.Düğün Dernek filmindeki Hım Hım Yar isimli türküyü de ilk siz seslendirdiniz...Biz orada hangi türküleri söyleyebiliriz diye konuştuk. İlk başta bu türküyü filmdeki düğün sahnesi için düşünmüştük. Ahmet Kural ve Murat Cemcir de türkü sevdalısı. Bu türküyü çok sevdiler. Okuyup fragmana koydular. Onlar söyleyince çok dikkat çekti.Şöhret isteseydim pop söylerdimİnsanların, yüzünüzü çok fazla bilmemesinden şikâyetçi misiniz?Hayır değilim. Benim derdim kendimi anlatmak değil, türküleri anlatmak. O yüzden kendimden çok, türküleri ön plana çıkarmak istiyorum. Ben bir aracıyım. Hiçbir önemim yok. İnsanlar beni tanımasalar da olur ama türküleri dinlemeleri benim için daha önemli. Meşhur olmam önemli değil. Şöhret olmak isteseydim pop müziği söylerdim ya da popüler bir iş yapardım. Bu tamamen benim tercihim. Bir nevi hizmet olarak görüyorum bunu. Türkü söylerken yüzlerce insanın bana eşlik ediyor olması bir şeyleri doğru yaptığımı gösteriyor. Bu da benim için en büyük mutluluk.Türkülerin tanınmasında diziler güzel bir misyon üstlendi diyebilir miyiz?Elbette. Dizilerin katkısı büyük ama insanlara doğru bir şey sunuyorsanız bunu nereden ilettiğiniz önemli değil. Bunu sinema filminde ya da konserlerde de yapabilirsiniz. Önemli olan onun insanlara ulaşması. İlettiğiniz şey iyiyse zaten kalitesi anlaşılıyor. Başka projeleriniz var mı?Türkülerin hikâyelerinden oluşan kısa filmler çekmeyi düşünüyoruz fakat bütçe gerekiyor. Daha fazla insanın türkü dinlemesini istiyorum. Bilinmeyen türkülerin de insanlar tarafından bilinmesini istiyorum. Allah izin verirse ölene kadar türkü söyleyeceğim. Şimdi Harput türküleri hazırlayacağım. Bu türkülerin daha geniş kitlelere ulaşmasını arzu ediyorum. Çünkü gerçekten çok özel türküler.
↧