Bu yıl Hollanda'ya Türk göçünün 50. yıldönümü. Almanya'nın gölgesinde kalsa da Hollanda, bugün yarım milyona yaklaşan Türk nüfusu ile göç tarihimizde önemli bir yer tutuyor. İçlerinden siyasetçiler, futbolcular, sanatçılar ve yazarlar da çıktı. Milletvekili Tunahan Kuzu ile yazar Murat Işık'ın Holanda'sını dinledik.Göç tarihimizde Almanya'nın yeri o kadar büyük ki, sözlükte gurbet kelimesinin karşılığına Almanya hatta 'Alamanya' yazsak kimse itiraz etmez herhalde. Halbuki o sürekli bahsi geçen tahta bavullarını alıp uzak diyarlara göçen delikanlılar arasında, rotasını başka ülkelere çevirenler de vardı. Hatta o zamanlar nereye gidildiğinin çok önemi yoktu. Önemli olan nereyi bırakıp gidildiği idi. Almanya'ya göçün başladığı 1961 yılından 3 yıl sonra Anadolu'nun birçok şehrinden gençler gurbet için bu kez Hollanda'ya doğru yola koyuldular. Ankara ile Hollanda hükümeti arasında 19 Ağustos 1964'te işçi göçü anlaşması imzalanmıştı bir kere. Bir gün dönmek üzere gidenlerin bir başka ülkeyi memleket edinmelerinin hikayesi bu kez Hollanda'da yazılacaktı. Yazıldı da zaten. Göçün üzerinden yarım asrın geçtiği Hollanda'da bugün sayıları yarım milyona yaklaşan bir Türk nüfusu yaşıyor. Bu, 16 milyonluk bir ülkede hiç de azımsanacak bir rakam değil. Üstelik Türkler ülkedeki göçmen nüfus arasında en büyük paya sahip topluluk. Almanya ve Fransa'dan sonra en fazla Türk'ün yaşadığı ülkenin Hollanda olması da çok şey anlatıyor. Hollanda'ya Türk göçü, hiç olmazsa 50. yılında Almanya'nın gölgesinde kalmasın diye düşünerek iki Hollandalı Türkten göç hikayelerini dinledik. Biri 1978 yılında Kandıra'dan Hollanda'ya işçi olarak giden Cevdet Kuzu'nun 1981 doğumlu oğlu Tunahan Kuzu. İktidarda bulunan İşçi Partisi (PVdA) milletvekili olarak parlamentoya giren Kuzu, 50 yıl önce Türkleri bandoyla tren istasyonlarında karşılayan Hollandalıların torunlarının büyük kısmının bugün Türklerin ülkeden gitmesini ister noktaya gelmesine biraz sitemli. Ancak her şeye rağmen 'biz bu ülkenin parçasıyız' demeyi hiç bırakmıyor.Hikayesini dinlediğimiz diğer isim ise beş yaşındayken ailesi ile birlikte Hollanda'ya gelen Murat Işık. Işık, Hollandaca kaleme aldığı Kayıp Toprak adlı romanı ile ülkede büyük ilgi gören bir edebiyatçı. Göç onun için tamamıyla olumlu anılardan ibaret ancak anne babasının yaşadığı zorlukların farkında. Ve göçmen olarak yakaladığı başarı en çok ailesi adına mutlu ediyor kendisini: "Ailem benimle gurur duyuyor. Hollanda'da yaşadıkları zorlu yılların bu şekilde boşa gitmediğini görüyorlar. Bunu gözlemlemek de bana iyi geliyor ve onurlandırıyor." Ne oldu da 6 kişiden biri ırkçı partiyi desteklemeye başladı?TUNAHAN KUZU Tunahan Kuzu'nun göç hikayesi henüz birkaç haftalık bebekken Hollanda'ya gelmesi ile başlamış. Doğum yeri İstanbul. Çünkü hayata gözlerini açtığı vakitler, çoktandır Hollanda'da olan anne babasının her yıl rutin olarak gerçekleştirdiği yaz tatiline denk gelmiş. Tunahan Kuzu'nun doğumundan çok kısa bir süre sonra Hollanda'ya dönen aile, gurbet serüvenine kaldığı yerden devam etmiş. Kuzu ailesinin gurbetle tanışması ise Hollanda'ya Türk işçi göçünün ilk yıllarında başlamış. O kısmı Tunahan Kuzu anlatsın: "Rahmetli dedem Hollanda'ya zamanında hiçbir şeyi yok iken, birçokları gibi bir bavul eşya ile buraya gelip, bir miktar para kazanıp ailesi ve çocuklarının daha iyi bir hayat yaşaması için mücadele vermiş. Sonrası bilinen hikaye. Bir süre sonra memleketten anneannem, annem, dayılarım ve teyzem Hollanda'ya çalışmak amacıyla gelmişler. O yıllar zormuş. Rahmetli dedem bir taraftan çalışıp diğer taraftan özellikle Rotterdam'da çocuklar ve gençlerin dinlerini unutmaması için şehirde yaşayan göçmen çocuklarına kendi emekleriyle din dersleri vermekle zamanını geçirdi." Tunahan Kuzu'nun babasının Hollanda'ya gelişi ise annesinden sonra olmuş. 1978 yılında Kandıra'dan Hollanda'ya işçi olarak giden Cevdet Kuzu burada Tunahan Kuzu'nun annesi ile tanışıp evlenmiş. Üç yıl sonra da Tunahan Kuzu dünyaya gelmiş. Üniversite yıllarına kadar ailesi ile Maassluis'te yaşayan Kuzu, Erasmus Üniversitesi'nde kamu yönetimi okumak için Rotterdam şehrine gitmiş. Siyasete atılmadan önce bir süre PriceWaterhouse Coopers'ta danışmanlık yapan Kuzu, 2008'de Rotterdam belediye meclisinde görev yapmış. 2012 yılında ise İşçi Partisi'nden (Pvda) milletvekili seçilerek Hollanda meclisine girmiş. Kuzu'yu Hollanda'da milletvekilliğine götüren süreç kolay olmamış tabii. Büyük emekler harcanmış. "Ailemin ve özellikle anne babamın benim üzerimdeki emekleri paha biçilmez." sözleri ona ait. Onların hakkını asla ödeyemem ve eğer bugün ben bir yerlere geldiysem bu benim şahsi başarım değil. Bu benim üzerimde emeği geçenlerin başarısıdır. Toplumumuzun başarısıdır. Bulunduğum yer hasebiyle değil, yaptığım şeylerle ailemi gururlandırabiliyorsam ne mutlu bana." sözleri de. Hollanda'ya göçün 50. yılı kutlamaları yapılırken henüz birkaç gün önce ajanslara düşen bir haber ise biraz can sıkıcı. Hollanda Ayrımcılık Bürosu tarafından yapılan açıklamaya göre 2014 yılında bugüne kadar yapılan ayrımcılık bildirisi sayısı geçen yılı ikiye katlamış.Tunahan Kuzu da bu konuda çok dertli ve anlatacakları var: "Bundan 50 yıl önce dedelerimizin, amcalarımızın buraya ilk adım attıklarında Hollanda, toleransıyla tanınan bir ülkeydi. Büyüklerimiz, tren istasyonlarında bandolarla karşılandıklarını anlatırlardı. Benim her zaman sorguladığım şu oldu: Nasıl olur da bundan 50 yıl önce bizi bandoyla karşılayan bir neslin torunlarının birçoğu bizim bu ülkeden gitmemizi adeta kutlar şekline gelmiş olabilir? Neden zaman zaman yapılan anketlerde Hollanda'da yaşayan 6 insandan birisi ırkçı Geert Wilders'in PVV partisine oy kullanacağını ifade eder. Neden Hollanda'da yaşayan 3 insandan biri Wilders'in fikirlerinin bir gercek üzerine kurulduğunu söyler. Bunu görünce bir göçmen torunu olarak üzülüyorum. Üzülmekle kalmayıp sorguluyorum: Biz göçmenler olarak neyi nerede yanlış yaptık acaba? Bu ülkenin verdiği sosyal hakları suiistimal ettik mi? Kendi örf ve âdetlerimizden uzak çirkin hareketlerde bulunduk mu? Bu soruların cevabı kısmen evet olsa bile, şu anda bu ülkede yerli ile yabancılar arasında oluşan uçurumu yok etmenin zamanı geldi ve geçti. Bu ülkede ayrımcılık suç ve cezalarının artırılması lazım. Bu ülke eski değeri olan toleransı yeniden icat etmeli. Bu ülkede yaşayan yabancı düşmanları ve Müslümanlardan korkanlar artık bu ülkede Müslümanları ve yabancıları ötekileştirmek yerine, hazmetmeleri gerekiyor. Ve bunun için de herkes üzerine düşeni fazlasıyla yapmalı." Kuzu bütün sıkıntılara rağmen "Bu ülkenin parçasıyız." diyor ve ekliyor: "Bu ülke ne kadar ‘Henk' ve ‘Ingrid'in ülkesiyse Ali ve Zeynep'in de ülkesidir. Biz bu ülkeye katkı sağlıyoruz ve artık misafir sıfatını üstümüzden atarak ama aynı zamanda nereden niçin geldiğimizi, dedelerimizin, babalarımızın ve amcalarımızın ne kadar zorluk çekerek bize bir gelecek hazırladıklarının bilincinde olarak aynı azim ve gayret içerisinde bizden sonra gelen nesil için azami derecede çalışmalıyız. Aklına estiğinde akrabaları görememek göçün en zor yanı MURAT IŞIK (YAZAR) Hollandaca kaleme aldığı 'Kayıp Toprak' adlı kitabı Hollanda'da büyük ilgi gören Murat Işık'ın göç hikayesi de şahsına münhasır ayrıntılar içeriyor. Onun ve dolayısıyla ailesinin göç serüveni Almanya'da başlayıp Hollanda'da devam etmiş. Ailesi ile birlikte doğduğu şehir İzmir'i terk edip Hamburg'a göç ettiklerinde iki yaşındaymış. Almanya'da sığınma talepleri reddedildiği için beş yaşına geldiğinde yeniden, bu defa Amsterdam'a göç etmişler. Işık, "Kişisel olarak benim açımdan göç tamamıyla olumlu anılardan ibaret." diyecek kadar halinden memnun. "Ancak çocuk olarak elbette her şeyi görmüş olamam, çocuk oyunla ve genellikle kendiyle meşguldür." demeyi de ihmal etmiyor. Anne-babası için özellikle ilk yılların oldukça zor geçtiğini biliyor ve ekliyor: "Göç etmenin ne kadar meşakkatli olduğunu çok sonradan anladım, üstelik annemle babam kısa süre içinde iki değişik ülkeye taşınmak zorunda kalmıştı. Azımsanacak bir durum değil. Ancak benim için Hollanda'da büyümek bol yeşilli, bol çocuklu ve güvenli bir çevrede büyümek anlamında son derece memnuniyet vericiydi." Işık, Hollanda'da kendisini hiçbir zaman göçmen gibi hissetmemiş. Bunu en çok Amsterdam'da oturdukları Bijlmermeer semtinin çok kültürlü ve çok renkli olmasına bağlıyor. Bu şekilde düşündüğünde belleğinde hep güzel anılar var: "Farklı kültürlerden arkadaşlarımla, yemyeşil parklarda arabaların girmediği büyük oyun alanlarında oyunlar oynardık. Farklı kültürlerden arkadaşlarımın olması beni zenginleştiriyordu." Bijlmermeer onda o kadar güçlü bir etki oluşturmuş ki, şu an yazdığı ikinci romanı da burada geçiyormuş. Göçmen olmakla ilgili yaşadığı tek zorluğu ise 'akrabalardan uzak olmak' olarak adlandırıyor. "Dedelerim, amcalarım, teyzelerim, yeğenlerim hepsi ya Türkiye'de ya da Almanya'da. Epey uzun bir süre fotoğraf albümleriyle idare etmek zorunda kaldım, aklıma estiğinde onları görmeye gidemedim. Bunun özlemini duydum." Murat Işık, önce kendisini 'Hollandalı' olarak tanımlıyor sonra düzeltip 'Daha doğrusu İzmir'de dünyaya gelmiş bir Amsterdamlı.' diyor. Sebebi çok açık: "Hollandaca düşünüyor, rüyalarımı Hollandaca görüyorum ve Hollandaca yazıyorum. Kişiliğim ve yazarlığım bu ülkede biçimlendi." Ancak yazarlık serüveni onu son birkaç yıldır Türkiye'ye yaklaştırmış. Işık'ın 'Verloren Grond' adlı kitabı önümüzdeki ay Kayıp Toprak adıyla Türkçe basılacak. Roman yazma süreci Işık'ın aile geçmişine yolculuk yapmasına yol açmış. Sadece akrabalarına değil aynı zamanda Türkiye'ye de yaklaştırmış. Geçen sene ITEF Tanpınar Edebiyat Festivali'ne davet edildiğinde ilk defa Türkiye'de yazar olarak bulunduğunu söyleyen Işık, şunları söylüyor: "Bu vesileyle tanıştığım Türkiyeli yazarlar, yayınevi temsilcileri, edebiyat ajanları ve festival katılımcıları sayesinde Türkiye'ye duyduğum yakınlık daha da güçlendi. Benim için son derece kıymetli ve özel bir deneyimdi, İstanbul'da geçirdiğim o günleri sıcak duygularla anımsıyorum." Işık ailesi, oğulları ile haklı olarak gurur duyuyor. Annesi hâlâ gazetede yayımlanmış bir söyleşisini görse ya da televizyonda bir programa katılsa veya kitaptan bir bölüm okusa duygulanıyormuş. Işık'ın bunun nedenine dair bir tahmini var elbette, şöyle diyor: "Sanırım oğlunu ve kızını üniversitede okutarak Avrupa'da başarılı olmalarını sağlamış ve görevini yerine getirmiş olmanın haklı gururu ve duygusallığını yaşıyor. Önce Almanya'da sonra da Hollanda'da yaşadıkları zorlu yılların bu şekilde boşa gitmediğini görüyor, bunu gözlemlemek de bana iyi geliyor ve onurlandırıyor." Türk yazarlar sahneye çıkmaya başladı Kayıp Toprak, Murat Işık'ın kendi aile geçmişinden esinlenerek yazdığı, 60'lı yılların Türkiye'sini anlatan bir roman. 2012 yılında satışa çıktığı ilk beş ay içinde yedinci baskıya ulaşmış, Hollanda ve Belçika'da da çeşitli ödüller kazanmış. Doğu Anadolu Bölgesi'nde bir köyde geçen roman, 13 yaşındaki Mehmet ve ailesinin başına gelen olaylar etrafında şekilleniyor. Önümüzdeki ay da Koton Kitap tarafından Türkçesi yayımlanacak. Işık, Hollanda medyasında uzunca bir süre, 'Türkiyeli yazarlar nerede?' sorusunun gündemde olduğunu belirtiyor. Hollandaca yazan Faslı yazar sayısı artarken Türk kökenli yazarların çok olmadığını anlatan Işık, “2012 yılından itibaren bu durum değişmeye başladı. Benimle beraber aynı dönemde birkaç Türk kökenli Hollandalı yazar daha adından söz ettirmeye başladı. Hollanda'daki Türk toplumundan çok olumlu tepkiler aldım. Birçoğu romanımın tanıdık geldiğini söyledi, ilginç olan herkese farklı yerlerinin tanıdık gelmesiydi.
↧