Transfer, takımların yenilenmesi ve güçlenmesi için önemli imkânlardan biridir. Yapılırken gerekli futbol ve işletme aklının ortaya konulmaması halinde bir felakete de yol açabilir. Özellikle yabancı oyuncu transferi konusunda bu durum çok sık yaşanmaktadır.Evet, transfer gerçekten bir şenliktir. Sahadaki oyuna ara verilen dönemde neredeyse oyunun kendisi kadar ilgi çeker. Daha önce sahada yapılan yarış bu kez masaya kayar. Özellikle geride kalan sezonda beklediğini bulamayan takımlar taraftarını mutlu edebilmek için transfere abanır.İşin özünde transfer, takımların eksiğini-gediğini giderip daha sağlam bir kadro oluşturarak gelecek sezona hazırlanmaları imkanıdır. Karşı çıkılacak bir yanı yoktur. Ancak futbolda başarının sadece transferle mümkün olamayacağı da defalarca yaşanıp görülmüş bir durumdur. Kendi kaynaklarına dayanmak, daha sağlam ve geçerli bir yoldur. Ancak bizimki gibi üzerinde çok fazla konuşulup yeterince çalışma yapılmayan altyapı-özkaynak düzeni, başarı için transferin daha önplana çıkmasına yol açar.Bunun itiraz edilebilecek bir yanı yok. Üstelik bugüne kadar kulüplerinde efsane olmuş oyuncuların büyük bir bölümünün de transferle kazandırıldığını görmezden gelemeyiz. Metin Oktay’dan Hakan Şükür’e, Lefter’den Cemil Turan’a büyük yıldızların çok ilginç transfer öyküleri vardır. Bugün pek çok kişi Beşiktaş’ta Metin-Ali-Feyyaz efsanesinin özkaynak düzeninden doğduğunu sanır, hayır, üçü de transferle gelmiştir. Sadece bu iş çok genç yaşta yapılmıştır. Böylesi örnekler sayılamayacak kadar çoktur.Onunla da olmuyor, onsuz da…Transfere dayalı olmayan başarının en parlak örneklerinden birini Trabzonspor ortaya koymuştur. Bordo Mavili takımın 1970’li yılların ikinci yarısında şampiyonluğu ilk kez İstanbul dışına taşıma gibi devrim niteliğindeki başarısında temel etken hiç tartışmasız kendi kaynaklarına dayanıyor oluşudur. Tabii bunu bugünkü anlamda çok sağlam bir özkaynak düzenine sahip oluşu gibi göremeyiz. Trabzon ve çevre illerdeki potansiyelin kendiliğinden denilebilecek şekilde değerlendirilmesidir sözkonusu olan…Türkiye’de transfer şampiyonluğunu Fenerbahçe yıllarca kimseye bırakmadı. Buna karşılık Galatasaray ve Beşiktaş daha ihtiyatlı bir yaklaşım gösterdi. Hatta bu nedenle Galatasaray 1973-1987 arasında 14 yıl, Beşiktaş da 1967’den 1982’ye 15 yıl zirveden uzak kaldı. Sarı Kırmızılı kulüp bu dönemde tesis eksiğini giderme çabası içindeydi. Beşiktaş ise yokluklarla mücadele etmek zorunda kaldı, sonrasındaki Süleyman Seba döneminde ayağa kalkabildi Siyah Beyazlı kulüp.Son 10 yıllık dönemde Galatasaray ve Beşiktaş zaman zaman transfer şampiyonluğu konusunda Fenerbahçe ile yarıştı. Bütün kulüplerimiz özellikle yabancı transferi konusunda doğru ve önemli işlerin yanında çok büyük yanlışlar yapıp kayıplara uğradı. Bugün artık UEFA tarafından uyarı ve cezalandırma işinin başlatıldığı borç batağının ana kaynağı bu transferler oldu. Önümüzdeki sezonlarda yine UEFA’nın uygulayacağı çok daha ağır birtakım cezalara da hazır olmamız gerekiyor.FEYYAZ - ALİ - METİNAz kazanç, büyük kayıpTransfer konusunda her zaman akıllıca davranan kulüplerimizin başında Gençlerbirliği geliyor. Elbette ki daha büyük hedeflerinin olmayışından da kaynaklanan bir yaklaşımın yanında 40 yıla yakın süredir kulübün başında bulunan İlhan Cavcav etkeniyle bu işten para kazanan belki de tek kulüp durumunda Başkent ekibi. Öteki Anadolu takımları da büyüklere sattıkları oyuncuları her zaman önemli bir gelir kaynağı olarak gördü. Bunun son örneğini Tarık Çamdal oluşturdu. Eskişehirspor bu oyuncudan gelecek bonservis bedeliyle maddi sorunlarını çözme konusunda bir soluk alacak gibi görünüyor.Galatasaray’ın Ribery gibi geleceğin büyük yıldız adayını yok yere elinden kaçırması, yetmiyormuş gibi buna yakın zamanda Hajroviç fiyaskosunun eklenmesi, Beşiktaş’ın teknik direktör Del Bosque ve futbolcu Ferrari için dehşet verici miktarda tazminat ödemesi, Tabata gibi vasat bir adam için de inanılmaz miktarları gözden çıkarması, tarihi denebilecek kayıplar oldu. Benzerlerini Fenerbahçe de yaşadı ve bu durum hâlâ sürüyor. Bir Krasiç örneği bile çok şey anlatıyor. Yabancı kontenjanı nedeniyle gönderilmek zorunda kalınan oyunculara ödenen paralar insanın içini sızlatıyor.Kulüplerimiz oyuncu alışverişinde nadiren kazançlı çıktı. Fenerbahçe’nin Okocha’sı, Beşiktaş’ın Carew’i bu alanda güçlükle bulunan örnekler. Fenerbahçe’nin Baliç’i Real Madrid’e satışı önemli bir kazanç sağlamıştı, Beşiktaş da Nihat’ı Real Sociedad’a gönderirken iyi-kötü bir gelir sağladı, Galatasaray Hakan Şükür’ü İnter’e kaptırırken yabana atılmayacak bir bedel alabildi.Galatasaray’ın geçen sezonun devrearasındaki transfer hamlesine akıl erdirmek zordu. Zaten maddi sıkıntı içinde bulunan kulüp 9 oyuncu birden aldı. Güya bunlarla takım gençleştirilecekti. Şimdi bunların sadece 2’sinden biraz yararlanılıyor (Telles ve Veysel), öteki 7’si kiralık ve takas olarak takımdan uzaklaştırılıyor. Daha önce 8,5 milyon euro bedelle alınan Amrabat da artık gözden çıkarılmış gibi görünüyor. Bütün bunların belli bir futbol ve işletme aklıyla yapıldığını söyleyebilmek mümkün mü?Transfer var mı abi!Bizim gerek bonservislerine gerekse kendilerine akılalmaz paralar ödediğimiz oyuncular Batı’da bu paraların yarısını bile bulamıyor. O nedenle çoğunu üste para vererek göndermek zorunda kalabiliyoruz. Hemen tüm kulüplerimiz bunu yaşıyor. Bu dehşet verici kayıplar artık olağan bir durum gibi görünüyor.Transfer işinin önemli bir ayağı da medya. Her türlü transfer aynı zamanda okur ve izleyici olan taraftar kitlesinde belli bir heyecan oluşturuyor. Bu sayede tiraj ve reytingler artıyor. Asla gerçekleşmesi mümkün olmayanlar dahil olmak üzere bazı gazetelerde sürekli transfer haberleri yer alıyor. Taraftarların bu olaya “Anlat, yalan da olsa hoşuma gidiyor” şeklinde yaklaştığı gözleniyor. Taraftarlar arasında adeta uyuşturucu bağımlılığı gibi yoğun biçimde transfer talepleri de ortaya çıkabiliyor.Bu sezon Fenerbahçe’nin çok sert biçimde frene basıp tek transferle yetinmesi daha önce hiç görülmemiş bir durum. Trabzonspor’un hamlesi ise bunun tam tersi yönde bir ilk oluşturuyor. Bordo Mavili kulüp, yeni teknik direktörün 10 futbolcu isteğine bunun iki katından fazlasıyla karşılık verdi. Alınanların bir bölümü tek maçta bile forma giyemeden gönderildi. Başka bazı oyuncuların da onlarla aynı yolu izleyebileceğini tahmin etmek zor değil. Trabzonspor’un bu transferlerle geçen sezonki 4.lükten daha yukarı çıkabileceği kuşkulu ama bunlar için ödenecek bedel mutlak bir gerçek. Yıkıma yol açabilecek durumu hafifleten etken Olcan, Adrian ve Henrique’nin satışlarından gelecek para oldu.Transferin nasıl bir şenlik olarak başlayıp cinnete doğru yol alabileceğinin bir özetini yapmaya çalıştık. Elbette ki daha söylenecek çok şey var ama şimdilik bu kadarıyla yetinelim.
↧