Kültür sanat gazeteciliğindeki eksiği doldurmak için yola çıkan İstanbulArtNews, bir yaşında. Çıkışıyla bir boşluğu dolduran gazetenin sahibi Murat Pilevneli ile buluştuk. Sıcak gündem içinde sanatın nasıl bir yer bulduğunu sorduk.Türkiye’de birçok gazete kültür sanat sayfalarına gerekli önemi vermezken, siz sanat gazetesi çıkardınız. IstanbulArtNews nasıl doğdu?Uzun süre galericilik yaptım, çıkardığımız bir yayın da vardı. Bu dönemde sanat ortamına nasıl bir katkı sağlayabiliriz diye düşünürken, sanat yayıncılığı alanında bir boşluk olduğunu gördüm. Gazetelerin sanat sayfalarını daraltması, sanat yazarlarının görünürlüğünün azalması söz konusuydu. Sistematik bir şekilde bu mecrayı takip etmek isteyenlerde de bir alan kaybı oldu. Tüm bunlar nedeniyle bir sanat gazetesi yayımlamanın gereklilik olduğunu düşündüm.Neyi amaçlıyorsunuz?Temel amaç, Türkiye sanat ortamını görünür hale getirmek. Bu alanın ciddi bir sektör olduğunu göstermek. Neden İngilizce bir isim?Türk sanat ortamının, sanatçı ve galericilerinin en büyük hedeflerinden biri yurtdışına açılmaktır. Gazeteyi tasarlarken en büyük hayalimiz İngilizce bir gazetemizin de olması ve bu gazetenin Türk sanat ortamıyla ilgili bilgi vermesiydi. Bu gazeteyi yurtdışındaki koleksiyoner, galerici ve küratörlere göndererek, onlara Türkiye sanatını tanıtmak istedik. İlk önce gazetemizi Türkçe yayımladık, sonra dönemsel iki İngilizce yayın yaptık. Bunlar denemeydi. Ocak 2015’ten itibaren IstanbulArtNews’u İngilizce olarak da yayımlamaya başlayacağız.Gazete, tasarımlarıyla ilgi çekiyor.Boyut anlamında, malzeme olarak bir farklılık ortaya koymak istedik. Bu özelliklerinden dolayı gerek tasarımı gerekse boyutlarıyla göze çarpıyor.Sanatla iç içe olmayan bir kişi gazeteden zevk alabilir mi?Bizim kitlemiz çok belirli ve tanımlı. Sanat ve kültürle ilgilenen ya da bilgilenmek isteyen okurların tamamını hedef alıyoruz. Dili mümkün olduğunca basit tutmaya çalışıyoruz. Bu işin içinde çok olmayan ama sanatla daha yakın ilişki kurmak isteyenlerin rahatlıkla okuyabileceği bir dil kullanmaya çalışıyoruz. Aynı zamanda mimarlıkla, edebiyatla ilgilenenlere yönelik ekimiz var.Ana gazete haricinde birçok ekiniz var. Kaç kişilik bir ekiple çalışıyorsunuz?5-6 kişilik çekirdek bir ekibimiz var. Başta Yasemin Bay ile Özlem Altunok bulunuyor. Yetiştirdiğimiz genç, yetenekli arkadaşlarımızın yanı sıra bizlere yazılarıyla katkıda bulunan 50-60 civarında yazarımız var.Aylık gazete olmanıza rağmen sanatla ilgili yaptığınız haberler ses getiriyor. Deniz Palas’ın satışıyla ilgili haberleri gündemde tuttunuz ve satış durduruldu.Deniz Palas’ın haberlerini ilk biz yaptık. Yayımladığımız haberin ardından Deniz Palas’ın durumuna dair yazılar yayımlandı diğer gazetelerde de. Sonrasında Deniz Palas’ın satışı durduruldu. En azından bu anlamda bir kamuoyu oluşturuyoruz.Resim heykel müzesinde kaybolan birtakım eserler oldu. Türkiye’de kaybolan bu tarihi eserleri, sahteciliği nasıl değerlendiriyorsunuz?Hayatının merkezinde sanat olan birçok insan var. Onlar için politika kadar sanat da önemli. Bu nedenle bu tarz haberler daha önemli hale geliyor. Hem temmuz–ağustos sayımızda hem de bu ay, hazırladığımız ‘sahte’ dosyasında sahtecilik konusunu geniş çerçevede irdeledik. Sahtecilik özelinde baktığımızda dünyada da pek çok örnekle karşılaşıyoruz. Fakat bir müzeden 300 eserin kaybolması herhalde bir dünya rekorudur.Sebebi ne?Başta denetleyen kurumların, eleştirel bakış açısıyla yaklaşan insanların olmayışı. Biz şu anda Resim Heykel Müzesi’nde kayıp eserlerin takibini ciddi şekilde yapıyoruz, bu konuda yazılar yayımlıyoruz. Basın, bu tür haberlerin takibini yaparsa, zamanla duyarlılık artar ve otomatik olarak bir denetim mekanizması oluşur. Yayın olarak böyle bir boşluğu da doldurduğumuzu düşünüyoruz.Türkiye’yi dünyaya sadece ekonomiyle tanıtamazsınızTürkiye, ‘sanat’ta dünyada nerede?Pek iyi bir yerde değil maalesef. Bireysel çabalarıyla bir şekilde kendine yer edinen önemli sanatçılarımız var. Bu başarılarını devlet desteğiyle elde etmiş değiller. Kültür Bakanlığı kadrolarının, özellikle çağdaş sanat alanında, yeterli derecede birikimli olduğunu düşünmüyorum. Bırakın birikimi, bu alanda nasıl bir üretim olduğunu bildiklerini bile sanmıyorum. Oysa sanat, sahiplenilmesi gereken bir alan. Sadece ekonomisiyle Türkiye’yi tanıtamazsınız.Muhafazakârların sanat anlayışını nasıl yorumluyorsunuz?Herkesin kendi görüşü doğrultusunda sanata dair bir algı ve ilgisi var. Muhafazakâr kesimden bir kişi hat, minyatür gibi geleneksel sanatlara ilgi gösteriyor olabilir. Tüm dünyada bu böyledir. Herkes çağdaş sanata ilgi göstermeli diye bir durum yok.Van’daki Halime Hatun Kümbeti’nin arkasına bir yurt yapıldı. Sosyal medyada çok tartışıldı.Facia. Kültür varlıklarını nasıl yok edebiliriz sorusuna dünya ölçeğinde verilebilecek bir cevap. Oradaki güzelim yapının yanına son derece karaktersiz bir binanın nasıl koyulduğunu aklım almıyor. Bir taraftan kültür varlıklarımız, camiler ve eski yapılar yeniden kazandırılmaya çalışılırken diğer taraftan yok ediliyor. Bir tür şuursuzluk bu.Sanat ve kültürel varlıkları sahiplenme gibi bir hissimiz mi kalmadı?Biz hep var olanı yıkma ve bunun üzerine yeniden bir şey yapma eğilimindeyiz. Yabancılar, var olanın yanına layığıyla ne yapabilirim diye çalışıyor. Ayasofya’nın yanına 30 katlı gökdelenin dikileceğini duysam şaşırmam. Yabancılar nasıl sahiplenebiliriz, bizse nasıl yok edebiliriz diye bakıyoruz.Resim bölümü mezunusunuz. Sanatın ticari kısmıyla uğraştınız. Nasıl bir tercih dönemiydi?Bu alana başladığım yıllar, galericiliğin pek de var olduğu bir dönem değildi. Galericiliğin olduğu ama çağdaş Türk sanatının gösterilmediği bir dönemdi. Bu beni kamçıladı ve ciddi bir şekilde galericilik yaptık. Çağdaş güncel sanatının görünürlük kazanmasında, ticarileşme sürecinde çok büyük bir rol oynadığımızı söyleyebilirim.Sizin için sanatı görünür kılmak, organize etmek daha cazip sanırım.Sanatın görünürlüğü benim için çok önemli. Galericilikte bu böyleydi, o dönemde görünmeyen ya da çok fazla ön planda olmayan güncel, çağdaş sanatı göstermek gibi bir meselem vardı. Şu anda da genel olarak sanatın görünür kılınmasına katkıda bulunmaya çalışıyorum.Hayrünnisa Gül’ün sanata ilgisi samimiHayrünnisa Gül ile röportaj yaptınız. Çankaya Köşkü koleksiyonunu incelediniz. Nasıl bir izlenim elde ettiniz?Hayrünnisa Gül’ü hep merak ediyordum. Köşke sanat eseri aldığını biliyordum. Restorasyon atölyelerinin kurulması gibi çalışmalar yaptığını da duymuştum. Hayrünnisa Gül, sanat alanında yapmış olduğu çalışmaları anlatsın istedik. Bizi kırmadı ve röportaj önerimizi kabul etti. Çankaya Köşkü’ne gittik ve gördük ki inanılmaz bir çalışma gerçekleştirilmiş. Bunlar çok önemli şeyler. Bir şeyi samimi yapmakla görev icabı yapmak arasında çok büyük fark var. Gül’ün tüm bu çalışmalarını samimiyetle yaptığını gördüm.Nasıl bir samimiyet bu?Gümüş takımlardan halılara değin pek çok eşyayı, objeyi en doğru restorasyon koşulları altında restore ettirdiğini gördüm. Önceki dönemlerde hiçbir şekilde bakılmamış harap haldeki resimlerle de ilgilenmiş. Bunu yapmak için ilk olarak Türkiye’deki resim restorasyonu konusunda araştırma yaptırmış. İmkânların yeterli olmadığını görünce dünyada bunun en iyi nerede yapıldığını araştırmış. Sonra Hollanda’daki akademiyle anlaşıp buraya uzman ekip getirtip, restorasyon laboratuvarı kurdurmuş. Bunlar çok önemli çalışmalardı. Hayrünnisa Gül ile yapmış olduğumuz bu röportaj, sanat çevresinde de beğeni topladı.Tepkiler nasıldı?İnsanlar öncelikle şaşırdı. Belli çevrelerce ne kadar çok eleştirilse de aslında oradaki olumlu çalışmaları göstermek bizim için de önemliydi. Birtakım tarihi değerleri sahiplenmek ve onları uygun bir şekilde günümüze yeniden kazandırmak unutulan bir şey. Tekrar hatırlanmış oldu.
↧