Yaz ayları çocuklar için karne ve tatil planı demektir. Ancak Türkiye’de sayıları hiç de azımsanmayacak bir kısım çocuk var ki şu günlerde o tarladan bu bahçeye işçilik yapıyor.Tarım işçisi ailelerinin nisan ayında başlayıp ekim sonlarına kadar devam eden göçüne onlar da zorunlu eşlik ediyor. Yılın yarısında çadırda yaşarken okuldan kopmaları bir yana, tıpkı yetişkinler gibi güneşin altında fındık seriyor, pamuk topluyor ya da ailenin bahçe dışındaki işlerini üstleniyorlar. Kanuna göre 18 yaş altı herkes çocuk ancak tarım işçiliğinde bahsettiklerimiz 5 yaşından sonra ‘eli iş tutabilen’ bütün çocuklar...Örneğin 12 yaşındaki Reyhan ve kardeşi Mine dört yıldır evine hiç dönmemiş. Aileleri ve çadırlarıyla birlikte mevsimlik göçer tarımda çalışıyorlar. Okula hiç gitmeyen Reyhan 8 yaşından beri aktif olarak tarım işçiliği yapıyor. Onun hayali öğretmen olmak. “Eve dönersek ancak o zaman okula gidebilirim.” diyen Reyhan’ın diğer hayali ise yaz tatillerinde yaşıtları gibi tatil yapabilmek. Kardeşi Mine ise 10 yaşında. O, arada bir tarlada çalışıyor. Genelde vaktini çadırda küçük annelik yaparak geçiriyor. Küçük kardeşleri ve yeğenlerine bakıyor. Yemek yapmaya, çamaşır yıkamaya yardım ediyor.Mevsimlik tarım işçiliği dünyanın her yanında görülen bir çalışma şekli. Toplumun en dezavantajlı kesimini oluşturan bu ailelerdeki çocukların durumu birçok ülkede farklı değil. Ancak Uluslararası Çalışma Örgütü’nün (ILO) tanımına göre, en kötü şekildeki çocuk işçiliklerinden biri sayılan mevsimlik tarım işçiliğindeki artış Türkiye’de sinyal veren boyutlarda. Türkiye İstatistik Kurumu’nun verilerine göre 2006 yılından bu yana çocuk işçiler içinde tarımda çalışanların sayısı 73 bin kişilik artış gösterdi. Bu rakam toplam çocuk işçi sayısının neredeyse yarısına tekabül ediyor. Yani tam 400 bin çocuk her yıl ailesiyle birlikte zorunlu göçe tabi tutularak tarlalarda çalıştırılıyor. Olayın daha üzücü boyutu ise bu alandaki veri yetersizliğinden dolayı gerçek rakamın bahsedilenden çok daha yüksek olması. Zira göçer tarım işçisi ailelerin birçoğunda çocuklar nüfusa bile kayıtlı olmadığı için ne eğitim durumları takip edilebiliyor ne de yaşam koşulları.Ülkedeki resmi ortaya koymak adına çocuk işçilerle ilgili veri toplamayı da yine sivil toplum örgütleri üstleniyor. Çocuk işçiliği ve özellikle tarımda çocuk işçiliği konusunda etkin mücadele yürüten kuruluşlardan Hayata Destek Derneği, bu yılın mart ayından itibaren çocuklarıyla göçen tarım işçisi aileleri izliyor. Derneğin Mevsimlik Tarımda Çocuk İşçiliğiyle Mücadele Projeleri Yöneticisi Cansın Leylim Ilgaz, bu işin devletin ilgili kanallarının görevi olduğunu söyleyerek, “Giderek büyüyen sorunu çözmek için manzaraya sağlam ve geniş kapsamlı verilerle bakmak şart.” diyor. Aslında Türkiye’nin tarımda çocuk işçiliğini 2015 sonuna kadar sonlandıracağına dair ILO’ya verdiği bir imza var. Ancak bu alanda çalışan STK’lar bir yıl içinde böylesine köklü bir sorunu çözmenin mümkün olmadığı görüşünde. Çünkü henüz çözüme dair atılmış hiçbir somut adım yok.Yılın yarısı tarım arazilerinde geçiyorCansın Leylim Ilgaz, ailelerin yılın yarısını çadırlarda geçirmek zorunda kaldıkları için oradaki çocuklara yaşıtları gibi normal bir yaşam sağlamanın zor olduğunu söylüyor. En azından bulundukları ortamın şartları iyileştirilebilir. Henüz 5 yaşındayken kendinden küçük kardeşini bakan, çadırı derleyip toplayan çocuk manzaraları bütün tarım işçisi kamplarının ortak manzaralarından. Geniş tarım arazilerinin bulunduğu kamplarda yapılan araştırmalar da Ilgaz’ın tespitini haklı çıkarır nitelikte. Örneğin Ordu’ya fındık toplamaya giden ailelerde çocukların yüzde 47’si hiç aşı olmamış ya da eksik yaptırılmış. Yarısında okul çağında olup da okula gitmeyen çocuklar var. Gidenlerse eğitim süresinin büyük kısmında göçte oldukları için devamsızlık yapıyor. Görüşülen ailelerin neredeyse tamamında çocuklar büyükleriyle birlikte tarlada çalışıyor. Yüzde 74 gibi önemli bir kısmı ciddi sağlık sorunları yaşıyor.Proje kapsamında bütün bu sorunları çözmeyi elbette vaat etmediklerini söyleyen Ilgaz, “Amacımız çocuklara alternatif ortam oluşturmak ki aileler bahçeye götürmek zorunda kalmasın onları.” diyor. Çünkü şu an yaşadıkları hayat onlara çocukluklarını tamamen unutturuyor. Bu yüzden örnek olma adına çocukların okulla bağlarını destekleyecek faaliyetler yapılıyor. Hatta birçok kez şartlı nakilden faydalanıp göç edilen yerde okula devam etmeleri sağlanıyor. Tabii bu sırada binbir zorlukla karşılaşılıyor. Çocukların her gittiği bölgede şartlı nakille başka bir okulda devam etmesi mümkün olmuyor. Ilgaz’a göre eğitim engeli öncelikli çözülmesi gereken sorunlardan. Diğer bir konu ise çocuğun işgücünden faydalanma çabası. Aileler çocuğunu geride bırakamadığı için değil, yevmiye kazanması için tarlaya götürüyor. Bir çocuğun kazandığı yıllık ortalama para 4 ile 6 bin civarında değişiyor. Öğretim yılının üçte birini kaçıran çocukların bu yoksulluk döngüsü içine hapsolduğunu anlatan Ilgaz, “Daha 10 yaşında babasıyla meslektaş durumuna düşüyorlar, bu nesilden nesle aktarılan bir çaresizlik.” diyor.Bütün bunların çözümü için, “Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok.” diyor Ilgaz. Sorun üzerine yıllardır kafa yoran STK’lar neler yapılması gerektiğini ortaya koymuş ve yetkililere birçok kez sunulmuş. Meclis’e soru önergeleri de verdiklerini anlatıyor: “Ne yazık ki durmadan başa dönüp ne yapılabilir noktasına geliniyor.”Bu iş çocuk oyuncağı değilHayata Destek Derneği çocuk işçiliğinin önüne geçmek amacıyla uzun süredir ‘Bu İş Çocuk Oyuncağı Değil’ kampanyasını yürütüyor. Projenin bir ayağı da çocuk işçilerin, kayıt dışı açıklardan faydalanılarak tüm haklarından uzak bir hayat sürmesine karşı imza kampanyası. Derneğin İletişim Yöneticisi Elif Gündüzyeli, 20 Kasım Dünya Çocuklar Günü’ne kadar sürecek kampanya için derneğin web sitesinden imza verilebileceğini söylüyor. Dernek daha sonra çocuk işçilerle ilgili araştırma raporuyla birlikte imzaları da ilgili bakanlıklara teslim etmeyi planlıyor.
↧