Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Ararat’ın ardından ses gelir

$
0
0
Ermenistan ile herhangi bir diplomatik ilişkimiz ülke kurulduğundan bu yana bulunmuyor. Tarihin menfi bir zaman dilimine hapsedilmiş ilişkileri bir kenara bıraktık ve sınır koyanların sınırını aştık.Eskiler ‘tahrip tamirden esheldir’ demiş, yani yıkmak tekrar yapmaktan kolay. Eskilerin bir cümlede özetlediği Türk-Ermeni anlaşmazlığı önümüzdeki sene bir asrı bulacak o meşum hadisenin gölgesinde devam ediyor. Daha doğrusu ilişkiler, her iki toplumun karşılıklı ithamlarıyla bir nevi bitkisel hayat sürmekte. Doğu sınır komşumuzla olan ticarî münasebetler, Ermenistan’ın SSCB’den ayrılarak kurulduğu 1991 yılından bu yana tek adım ilerlemedi. Soykırımın Kabulü Meselesi ve Diaspora faaliyetleri, kopuşun sebepleri iken, Karabağ Sorunu da bu dert yumağına bir düğüm daha dolamış. Ağrı ya da Ararat’ın her iki tarafından bakıldığında Türk-Ermeni komşuluğu aynı binada yaşayıp birbirine selam vermeyen komşuları çağrıştırıyor. 2009 Zürih Protokolü de Kafkas coğrafyasındaki normalleşmeyi sağlayamadı. Bu hususta elini taşın altına koyan sivil toplum kuruluşlarından biri hiç şüphesiz Hrant Dink Vakfı. Merhum gazeteci ve aktivist Hrant Dink’in fikri ve gayretiyle başlayan girişimini devam ettiriyor. Dördüncüsü düzenlenen Ermenistan Türkiye Gazeteciler Diyalog programını takip ettik. Ermenistan’daki farklı devlet ve özel makamlara ziyaretler gerçekleştirerek nabız yoklarken, Erivan’da tertip edilen Altın Kayısı Film Festivali’nda atılan kültür tohumlarına şahitlik ettik. Belki de kalıcı barışı yeşertecek o tohumlara biraz su serpmek için…Birlikte ama yalnız…“Diaspora Ermenilerinin en sert kesimleriyle yaptığım görüşmelerden dahi edindiğim izlenim o ki, diyalog arttıkça karşı tarafın farkına giderek daha fazla varılıyor ve başlardaki ürkeklik, yerini olumlu bir normalleşmeye terk ediyor.” diyerek bir reçete sunmuştu merhum Hrant Dink. Bu, onun her iki toplum arasındaki sorunun köklerine kadar inip çıkardığı bir iksirdi aslında. Uzaktan düşmanlığı körüklemek gibi basitliklere düşmeden siyasetin kimliklerinden arınmış bir izah tarzı. Diyalog Programı’nda yakından görüp hissettiğimiz şey, bu manada sivil toplum kuruluşlarının devlet adamlarına nazaran daha yakın ve açık yürekli olmasıydı. Başbakan’ın 23 Nisan’da yapmış olduğu “Hayatlarını kaybeden Ermenilerin huzur içinde yatmalarını diliyor, torunlarına taziyelerimizi iletiyoruz” mesajı beklenen karşılığı bulmamış Ermeni toplum nezdinde. Konuya ait konuştuğumuz hemen hemen herkes iyi niyetinden şüphe edilir ve karşılığı olmayan bir çağrı olarak nitelendiriyo bu taziyeyi. Devlet televizyonu konuyu son dakika geçmezken özel bir haber televizyonu olan ArmNews yöneticisi Artak Aleksanyan’ın “Elbette son dakika haberi olarak duyurduk ve diğer kanallar için de bu böyleydi.” açıklaması devlet ve özel teşebbüsün arasındaki manevra ve politika makasının ne derece açık olduğunu ispat ediyor.Makamında ziyaret ettiğimiz Kültür Bakanı Hasmik Pogosyan veya Soykırım Anıtı ve Müzesi Müdürü Hayk Demoyan’dan aldığımız intibaa bakılırsa, Ermenistan sınırları tekrar açma ve karşılıklı alışveriş meselesine hâlâ çok mesafeli ve devlet tezlerine sıkı sıkı bağlı. Tıpkı Ağrı’nın beri tarafında olduğu gibi. Buradan bakıldığında ise kalıcı barışın tesisi için devletin soğuk ve ağır tezlerinin hiçbir yaraya merhem olmayacağı belli. Çünkü bu kavgadan beslenen çevreler olduğu üzere kapıları açmakla da sorunun tamamı nihayet bulmayacak gibi görünüyor. İç içe geçen bir sarmal bu. Sanat eleştirmeni Ruben Arevshatyan’ın da ifade ettiği gibi yara çok daha derinlerde ve birbirinin içinde düğümlenmiş. Birini çözmek o çözümü başka bir soruna tahvil edebiliyor.Erivan diye bir şehirHer geçen gün dışarıya göç veren 2 milyonluk bir ülke Ermenistan. Kendi dillerinde ‘Hayastan’ diyorlar bu topraklara. Çarlık Rusya’sı, daha evvelinde de İran hükmü sürüyormuş. Yirminci asrın başındaki çok dinli ve kültürlü yapısıyla onlarca renk tehcir, mukatele veya jenosid ne derseniz deyin, sonra Sovyetlerin eliyle tek renge hatta renksizliğe bürünmüş. Bizimle onlar arasında dibi görünmeyen bir uçurum oluşmuş. Erivan yeşilliğin içinde taştan bir şehir. Demir perdenin izleri hâlâ hissediliyor. Su sebilli, geniş ve ferah caddelerden geçiyor insanlar. Başından sonu gözüken bulvarlarda Nalbandyan, Demirciyan gibi yabancı olmayan isimler mevcut. Kuru gül rengi düf taşından yapılmış Erivan şehri, hâlâ bu vasfını koruyor. 1920’li yıllarda şehir plancısı Aleksandr Temanyan’ın iç içe geçmiş halkalar ve onları dikine kesen bulvarla örülü. Şehri cepheden gören tepenin yamacına serilmiş merdivenlerden (Cascade) yukarı tırmanmak ve şehre kuş bakışı fırlatırken, düz ovanın sonunda tüm heybetiyle yükselen Ararat Dağı’nı gördük. Buradan Nuh Tufanı’nı hayal etmek başka bir duygu hakikaten. Temiz ve bakımlı sokakların insanları da rahat. Yayalara yol verecek medeni seviyeye haiz durumda bu şehir.Ani Harabeleri’ndeki kilisenin replikası Gümrü şehri meydanına yapılıyor.Sanatın barış çalan sesiİki yakanın arasındaki tek sağlam köprü ise şimdilik kültür mecrası olarak görünüyor. Ermenistan-Türkiye Sinema Platformu, Altın Kayısı Film Festivali kapsamında, gösterdiği filmlerle bu coğrafyayı kendi özüne taşıyacak işlere imza atıyor. Tarihle yüzleşmenin en insani yolu sanırız ki bu minvalden ilerliyor. Festivalin açılışında bize poetik filmin kapılarını aralayan Sergei Parajanov ile tanışmanın hazzına varıyoruz. Filmleriyle Sovyetler’in algı yapısını dinamitlemiş bir dâhi, komple bir sanatçı Parajanov.Eçmiadzin KilisesiErivan’da ziyaret ettiğimiz müzesini gezerken, sembolizmin doruklarına çıkan sanatçının plastik sanatların diliyle nasıl ifade ettiğine ve hapsedilemez tılsımına şahitlik ettik. Sırf bu yüzden uzun yıllar hapis yatmış Parajanov. Yine onun muasırı ve resme dördüncü boyutu ekleyen dimansiyonist ressam Edvard Kochar’ın küçük müzesini ziyaret etmek, komşu sanatını merak eden sanatseverin boynunun borcu.Erivan’daki Mavi Camii (Mescid-i Kabood)Şairin kurtardığı camiErmenistan’da dolaşırken göze batan en ilginç tarihî yapılardan biri de bu şehrin Mavi Camisi. Mashtots Bulvarı üzerinde kırmızı kiremitle örülü avlusundan içeri adım atınca yeşillikli çardaklı bir İslam mimarisi karşılıyor. Mükellef kütüphanesi, dispanseri, sergi salonu, şırıl şırıl havuzundan geçip camiye varıyoruz. Bir manevi vaha burası sanki. Medhalin üzerindeki has çini işçiliği ve istif hat yazılar kimliğine sıkı sıkıya bağlı İran mimarisinin eseri. 1765’te burası henüz Fars ülkesine bağlı iken şehrin valisi Hüseyin Ali Han tarafından yaptırılmış. I. Cihan Harbi’ne kadar ibadethane vasfını sürdürmüş fakat Sovyetler’in gazabından korunamamış, depo ve sanat müzesi olmuş. Onu diğer tüm ibadethaneler gibi yıkılmaktan kurtaran ise Ermeni bir şairmiş. İran Ermenilerinden olan bu şairin Polit Büro ile kurduğu iyi ilişkiler sonunda cami aslî vasfını yitirse de bir şekilde var olmayı başarmış. 1995 yılında İran ve Ermenistan’ın ortak girişimleriyle tamir edilip hizmete sunulmuş. Bunları bize anlatan kütüphane sorumlusu Lena Hagopyan’a minnet borçluyuz. İran burayı topraklarına katınca 300 bin Ermeni’yi İsfahan ve civar kentlere sürmüş. Yani sürgün hikâyesinin evveliyatı da var. Lena Hagopyan da onların soyundan gelen bir Ermeni. Bir Hıristiyan olsa da burada çalışmaktan manevi haz aldığını anlatıyor. Tatlı dili, mütebessim tavrıyla aramızdaki sınırların ne kadar sunî ve zayıf temelli olduğuna bir şahit, doğrusunu isterseniz. Hagopyan’ın hikâyesi ise başlı başına bir haber konusu. Biz burada sadece annesinin piyanist ve Moskova’da okuduğundan bahsedelim, siz anlayın. Azeri Türkçesi ile karışık İngilizce muhabbetin arasında şu beyti demeden edemiyor Lena Hagopyan: “Gedadan bey olmaz, çoban kızı hanım olmaz.” Şöyle bir duruyor her defasında. Eh, bilgelik bu apaçık.Mavi Cami’nin kütüphanecisi Lena Hagopyan.Nur yağan bitpazarıErivan’da dikkati çekecek yerlerden biri de Vernissaj bitpazarı. Cumhuriyet Meydanı yakınlarında, onlarca tezgâhın sıralandığı bir hafta sonu çarşısı burası. Akla hayale gelecek her şey mevcut. El yapımı satranç takımları ve ahşap haçkarlar güzel bir dekor oluşturuyor. Pazarda dolaşırken mihmandarımızın işaretiyle ahşap ustası Malatyalı İstepan’a uğruyoruz. Kendisi ve ailesi artık burada yaşıyormuş. Malatya özlemini anlatıyor. Çocukluk ve ilk gençlik çağını geçirdiği Malatya gözünde tütüyor, sonra İstanbul’da geçen 25 yıl ve nihayet Erivan. Evvelki sene hasretle ziyaret ettiği beldeleri sayarken Akdamar Adası’nda maruz kaldığı muameleyi anlatıyor. “Adaya gidip dua ediyordum. Biri yanaştı, hemşehrim yasak, dedi. İstifimi bozmadım, duama devam ettim. Bitince dönüp çıkıştım. Sen namaz kılarken ben seni cami dışına atsam ne dersin dedim. Şöyle bir durdu. Şaşırmıştı. Ama sadece yılda bir gün açık, deyiverdi. İşte restore ettirilip maneviyat turizmine sunulan Akdamar Kilisesi’nin diğer yüzü.Vernisage Pazarı’nda yerel kıyafetli oyuncak bebeklerTerk edilmiş tren istasyonuehrin her yanında Türkçe bilenleri görmek mümkün. Zira Suriye’deki savaştan kaçan Ermenilerin ilk durağı burası. Türkçe bilen birilerini gördükleri vakit hemen konuşmaya başlıyorlar. Çoğu, Türkçeyi TRT’nin 90’lı yıllarda yaptığı yayınlardan öğrenmiş, belki de Türkçe konuştuğumuz ilk Türk sensin, diyorlar. Yaklaşık 10 bin civarında Suriyeli Ermeni yerleşmiş, çeşitli işler kurmuş veya bir yer bulup çalışır olmuşlar. Dilencilik edenlere rastlamadık. Buradan sonra Gümrü şehrine yol aldık. ‘Ülkenin sanatçılar menbaı’ diye sunuldu. Fakat Sovyet döneminden sonra terk edilmiş bir şehir görüntüsü veriyor. Eskiden Kafkaslar’ı ülkemize bağlayan demiryolu sınır kapanınca atıl kalmış şehrin sınıra yakın son istasyonuna varıyoruz. Ne gelen bir tren var buraya ne de geçen. Etrafa yuva kuran leylekler görünüyor havada. Türkiye tarafındaki istasyon çoktan kapanıp gitse de, birkaç evden müteşekkil mezra içine sığışmış bu küçük istasyonu hâlâ bekleyen memurlar var. Paslanmış rayları tam 19 senedir bekleyen memurlar... Ama diğer bir taraftan çeşitli faaliyetlerle bu sunî sınırlar aşılmaya devam ediyor. ‘Sınırları Aşıyoruz’ programı ile karşılıklı seyahat programı başlatılmış. Projesi olan herkese bu iki ülkeyi seyahat etme fırsatı sunuyor, iki ülkeden farklı vakıflar. Geçmiş iki dönemde önemli sayıda bir katılımcı alan program, kabul alanlara seyahat fonu sunarak teşvikte bulunuyor. İlgililer www.hrantdink.org adresinden ayrıntıları öğrenebilir.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue