Yerel seçimlerde bir grup insan, “Sandık başında müdahale oldu mu, oylar doğru sayıldı mı.” şüphelerine son vermek için Oy ve Ötesi Platformu’nu oluşturdu. Kuruculardan Sercan Çelebi, Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde 100 bin gönüllü ile oyların yarısını takip edeceklerini söylüyor.Oy ve Ötesi ne zaman ve nasıl bir kararla kuruldu?Bunun başlangıcına Gezi diyoruz. Memlekette hep şöyle konuşulur ya, “Şu yanlış bu yanlış, bunun böyle yapılması lazım.” diye. Gezi de siyasi görüşü ne olursa olsun şöyle bir şey gösterdi; mevcutla ilgili daha iyi bir düşünceniz varsa bu düşünce olarak kalmasın, kalkın ve hayata geçirin. Biz de dedik ki madem böyle ve insanların en çok konuştuğu şeylerden biri sandık güvenliği, biz gider bakarız. Çünkü sandık güvenliği gibi bir meseleyi siyasi partilere bırakmak çok zor bir şey. Taraf olduğu için inandırıcılıkları sorgulanıyor. Kurucular olarak İstanbul’da bir şekilde birbirini tanıyan sekiz arkadaşız. Hepimiz iş hayatının içinde insanlarız. Sekiz tane profesyonel çalışan İstanbullu şunu söyledi: “Etrafımızda bu kadar şey olurken biz hiçbir şey yapmazsak nasıl insanlarız?” Finansman yok, adam yok, zaman yok gibi birçok şey sıralayabilirdik. Ancak yola çıkmaya karar verdik. Sağ olsun gönüllülerimiz de karşılık verdi. Onlar da hazırlarmış demek ki. Yerel seçimlerde 4 ayda 40 bin kişi pazar sabahı saat 5’te gelebilmişti.Peki neden sandık güvenliği?Sandık güvenliği konusunda tereddütler her zaman vardı. Birçok insan bir şeyler yapmak uğruna bir araya gelebiliyor. Çok iyi niyetli, yetenekli insanlar gruplar oluşturabiliyor. Ancak çoğu kez sonuca varılamıyor. Oysaki burada başarının sırrı kısa vadede çerçevesi çok net çizilmiş bir hedef belirlenmesi. Yani biz hep beraber memleketi kurtaracağız diye yola çıkmadık. Çünkü o memleketi kurtarmak için bir yerlerden başlamak lazım. Tarafsız olması lazım ilk olarak. Biz dar ve ulaşılabilir bir alan olsun istedik. O dönemde önümüzde en yakın tarihte 30 Mart yerel seçimleri vardı. Yerel seçimlerde kendimiz için çok net bir hedef belirledik: İstanbul’da her sandıkta birer tane gönüllü bulunduracağız ve süreci başından sonuna kadar takip edeceğiz. Bizle benzer bazı bağımsız ufak gruplar vardı, onlarla çok güzel işbirliği yaptık. Ve İstanbul’daki oyların yüzde 97’sine dokunacak şekilde organize olabildik.Gönüllülerin seçim sürecindeki görevini anlatır mısınız biraz. Tam olarak ne yapıyorlar?Amacımız süreçle ilgili bağımsız yorum yapma mercii olmak. Sandık başında siyasi partilerin müşahitleri, haber ajansları ve sandık kurulu görevlileri var. Ama bu şekilde organize, bağımsız yola çıkan bizler de varız artık. Seçimlerle ilgili şaibeler iki başlık altında toplanıyor; birincisi seçim günü sandık başında yaşananlar. İnsanlar yönlendiriliyor mu, yönlendirilmiyor mu? Kimlere oy kullandırtılıyor? Bunu denetlemek için sandık başında insanları kontrol etmeniz lazım. Sabah sekizden akşam beşe kadar olan bir zaman dilimi. Bu süreçte gönüllü müşahitlerimiz seçimin genelgeye uygun şekilde yürütülmesini sağlıyor. Gönüllülerimiz bu konularda eğitim almış kişiler. İkinci kısmı sayım tarafı; burada sistemle ilgili tereddütleri vardı insanların. Sonuçta sen buradan bir koyduğunda sistemde iki çıkıyorsa bunun bir anlamı yok. Biz de şöyle bir mekanizma geliştirdik; YSK’nın sistemini kontrol edemediğimiz için her sandığın tutanağını kendimiz tutalım ve kontrol edelim. Dolayısıyla bizim aktif olduğumuz 27 bin sandık, artı diğer siyasi partilerin de üzerine koyduğu bin civarında sandığın tutanaklarını kendi yazdırdığımız yazılımda birleştirdik. Dolayısıyla YSK’nın yazdırdığı resmi sonuçlarla kendi sonuçlarımızı sandık sandık İstanbul’un her noktasında karşılaştırdık.Oldukça yoğun bir seçim dönemi geçirmişsiniz anlaşılan. Önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimleri için hazırlıklar nasıl ilerliyor?Bu kez nüfus yoğunluğu bakımından Türkiye’nin en yoğun altı ilinde olmayı planlıyoruz. Bu da Türkiye genelindeki seçmenin yüzde 40’ı demek. İl ve ilçelerden başlayarak okullara kadar sandık sorumluları belirleniyor. Geldiğimiz noktada il ve ilçe sorumlularını netleştirmek üzereyiz. Sırada artık sandık sorumluları var. Dolayısıyla gönüllü katılımları bizim için çok önemli. Ne kadar fazla kişi bize katılırsa o kadar etkin sonuç alacağız. Oyların tamamına dokunabilmemiz için 100 bin. Çalışmalarımız organizasyon seviyesinde çok iyi gidiyor. Ancak sandık başı için biraz daha düşük durumdayız. Yaz olduğu için dağınıklık var. ‘Gideceğiz de ne olacak’ fikrine bağlamış durumdalar. Ama şunu biliyoruz. Biz toplum olarak yumurta kapıya dayandığı zaman harekete geçiyoruz. O yüzden son güne doğru ciddi fırlamalar olabilir.Sandık başındaki olası kavga-gürültüden çekiniyor olabilir mi insanlar?Bizim 30 Mart’taki en büyük endişemiz buydu. Ancak bir kere bile yaşanmadı. İnsanların sesini yükselttiği anlar tabii vardı. Ancak şuradan çıkıp otobüse binmeye kalksam bu yine çok olası bir durum. Ama dediğim gibi hakkına hukukuna sahip insanlar bir araya gelirse, bunu da Oy ve Ötesi gibi doğru organize olmuş, gönüllü avukatlarla çalışan, insanların kendini yalnız hissetmeyeceği bir yapıda yerine getirirseniz kesinlikle böyle şeylerden korkmaya gerek yok. Sonuç olarak medeni bir ülkede yaşıyoruz. Her ne kadar buranın gayri medeni bir ülke olduğu pompalanmaya çalışılsa bile bize insanımızla iyi bir dille konuştuğun zaman anlaşabiliyorsun. 30 Mart’ta bazı ilçelere korkarak giden arkadaşlarımız oldu, normalde hiç ayak basmadığı ilçelerde korkarak görev yapan arkadaşlarımız oldu. Başlarken birbirlerine ters ters baktıkları insanlarla günün sonunda yemeğe gittiler.Geçtiğimiz seçimlerdeki gözleminiz nedir? En çok hangi alanlarda sorun var sizce?Şaibelerde olduğu gibi sonuçlara da iki şekilde yaklaşmak lazım. Biri sandık başında yaşananlar. Sandık başında çok daha ağır basan bilgisizlik ve kaos gördük. Sandık kurulundan tutun da seçmenlere kadar sürecin nasıl işlemesi gerektiğine dair standardı olmayan bir seçim. Dolayısıyla sandık başındaki görevliler inisiyatif kullanarak insanları sağa sola çekebilir. Ama İstanbul için bu anlamda içimiz çok rahat. Gönüllülerimizin orada var olması sayesinde hem bilgisizlikten hem de kötü niyetlilerden kaynaklanabilecek sağa sola çekmelerin önüne geçtik. Oy verilirken sandık başında olmasaydık eminim çok daha farklı sonuçlar çıkardı. Dünyamızı değiştirecek boyutlarda olur muydu? Tahmin etmiyorum. Ama sonuçlardan bu kadar emin olma konusundaki rahatlığa diğer illerde de gelmemiz lazım. Aslında seçim sistemimiz çok açık ve net bir sistem. Ancak bir taraftan da siyasi partiler sandık başında aynı performansı gösteremezlerse manipülasyona çok açık. Sistem bütün siyasi partilerin sandık başında oylarına sahip çıkacaklarını varsayıyor. Ama böyle değil, bazı partiler organizasyonlarını daha iyi yapabiliyor. İşte orada dengesizlik ve inisiyatif almaya çok açık bir ortam doğuyor. Biz de şimdi o açığı kapatmaya çalışıyoruz.Nasıl bir yönlendirme oluyor sandık başında insanlara?Mesela okuma yazma bilmeyenler var. Yaşlılar ve logoları ayırt edemeyip yardım isteyenler çok fazla. Bunlar yönlendirmeye açık insanlar. Zihinsel engellilerin oy kullanması en çok şahit olduklarımızdandı. Aslında bu maddede kanun çok net; okuma yazma bilmeyen bir seçmene nasıl oy kullanacağını sadece sandık başkanı anlatabilir. Ya da fiziksel engellilere bir kişi refakat edebilir. Ancak bir kişi sadece bir engelliye refakat eder. Birileri meslek olarak refakatçi diye orada bulunduğu zaman her türlü kötüye kullanmaya açık bir durum çıkıyor ortaya. Böyle şeyler yaşanıyordu. Müşahitlerimiz bunlara müdahale etti. Karşı tarafta çok ayak direyen biri olduğu zaman Oy ve Ötesi’nin gönüllü avukatları devreye giriyor. Başından beri İstanbul Barosu vardı, artık Türkiye Barolar Birliği de bize destek oluyor. Gönüllü avukatlar işin içine girince, sonuçta sandık görevlileri yasaya aykırı hareket etmek istemeyen insanlar, bu yüzden uyarılınca mutlaka sonuç alabiliyorsunuz.Aranızda parti muhabbetleri oluyor mu hiç?Tam tersi. Oy ve Ötesi’nin bir tane kırmızı çizgisi vardır o da siyasetten bağımsız, bütün partilere eşit mesafeli olmak. Biz kendi aramızda bile kimin hangi partiye oy vereceğini sormadık. Ya da gönüllülerle asla böyle bir diyaloğumuz olmuyor. Çünkü özünü kaybeder böyle bir şey sormaya başlarsak. Bu kez herkes gibi biz de taraf olmaya başlarız. Her şeyin havada ve taraf olduğu, taraf olmayanın bertaraf olduğu bir ortamda bizlerin demokrasi tarafında ayakta durabilmemiz lazım. Herkes aynı yerde yaşıyor. Arada bir düşmanlık olması için ancak dışarıdan, bizde olduğu gibi siyasi müdahaleler yapılması gerekiyor. Oy ve Ötesi biraz da bunun projesi, siyasi tercihine bakılmaksızın birlikte o sandığın başında durmak. Gönüllülere sorsanız hayatlarında unutamayacakları bir tecrübe yaşadılar. Ülkesi için bir yerden başlayıp harekete geçmek isteyen herkesi oyveotesi.org’a bekliyoruz.Sandığa sahip çıkmayı bırakın, oy vermeyi düşünmeyenler var. İnsanlardaki bu umutsuzluğu giderecek sözleriniz var mı?Bizim Oy ve Ötesi olarak iki tane çok net çağrımız var. Bir tanesi; oy vermemek hiçbir şeyin çözümü değil. Biz eğer Batı tarzı inanılmaz bir demokratik bir ülke olsak, protesto anlamında oy kullanmayan bir blok olduğunu bilsek ve bu blok da kendini bu şekilde anlatabilse oy vermemenin bir anlamı var. Ama içinde bulunduğumuz seçim sistemi ve ortamda oy kullanmamak kesinlikle politik bir tercih belirtmiyor. Boşa gidiyor. Adayları çok iyi anlamak lazım. İdeal olmayabilir o aday. O an içinize sinmeyebilir. Ama gelecekte içinize sinecek bir adayın çıkması için geçecek yolda bunu bir adım olarak görün. Herkesin mutlaka o oyu kullanıyor olması lazım. Tatil olmasından bağımsız, sürecin değişmeyeceğine dair umutsuzluktan bağımsız, her vatandaşın oyunu kullanması lazım.
↧