Kült filmlere alternatif afiş tasarlamak, dünyada uzun yıllardır yapılan bir iş. Türkiye’de de son birkaç yıldır bu işi yapan tasarımcılar var. Tosun Paşa, Hababam Sınıfı, Selvi Boylum Al Yazmalım gibi klasik filmlere afiş tasarlayan sanatçıların motivasyon kaynakları sinema tutkuları.Tosun Paşa denince akla ilk Kemal Sunal gelse de film en çok fes sahnesi ile hafızalarımızda yer alır. Tıpkı Çiçek Abbas denince gözümüzde minibüs canlanması gibi. Malkoçoğlu filmini bıyıkla özdeşleştirir, Tatar Ramazan’ın hiçbir sahnesini hatırlamasak bile tokat sahnesini unutmayız. İşte bir döneme damgasını vuran Türk filmlerinin en çok akılda kalan sahnelerini çizerek ‘alternatif film afişleri’ hazırlayan birileri var.Alternatif afişler, sinema endüstrisinin anavatanı ABD’de uzun yıllardır varlığını sürdüren bir akım. Amatöründen profesyoneline birçok sanatçının çoğu zaman hobi amaçlı, seyrek de olsa ticari sebeplerle yaptığı bu iş Türkiye’de çok yeni. Alternatif afiş sanatçılarının sayısı bir elin parmaklarını geçecek kadar bile değil. Bu alanda hatırı sayılır miktarda eser veren isimlerden biri Selahattin Birgül. Reklam sanat yönetmenliği yapan Birgül’ün ‘minimal afiş çalışması’ olarak adlandırdığı türde 31 eseri var ve devam etmeyi kesinlikle çok istiyor. Yabancı örneklerini görüp çok etkilenmesi ile başlamış afiş çizmeye. İlk çizdiği çalışmalar ‘Canım Kardeşim’ ve ‘Tatar Ramazan’. Sonra gerisi gelmiş. Çizim yaparken en akılda kalıcı sahneyi ya da kendi favori sahnesine ait bir imge kullanıyor.Ticari getirisi şimdilik yokSanatçıları bu alanda motive eden şey Birgül’e göre “minimalizme ve sinemaya ilgi duymak.” Bu tarz projeler en başta para kazanmak amaçlı olmuyormuş. “Hobi de diyebilirsiniz, tasarımcının önemli bir meselesi de.” diyerek ekliyor.: “Ancak çalışmalar popüler olduğunda ticari amaçlı alıcılar çıkabiliyor. Tasarımcısının tanınmasını sağlayıp bu sayede farklı işler salmasını sağlıyor.”Kendisi gibi bu işi yapan diğer sanatçıların kesinlikle sinemaya özel ilgi duyan insanlar olduğunu söyleyen Birgül, toplumun değerleri olmuş, hemen hemen herkesin ilgi duyduğu Yeşilçam söz konusu olduğunda yapılan çalışmaların merak uyandırdığı görüşünde. Sanatçının ayrıca Yeşilçam filmlerinde artık iyiden iyiye topluma mal olmuş özel karakterlerin animasyonlarından oluşan ‘Yeşilçam Artizleri’ adlı bir serisi de var.Birgül bu alanda iş yapan sanatçıların sayısının az olmakla birlikte alternatif afişlerde büyük beğeni toplayan işlere imza atan HINK aldı bir gruptan bahsediyor. HINK, 2012’de dağılmış fakat geriye Ethem Onur Bilgiç’in “Tarkan” filmleri için, Hakan Küçükyılmaz’ın Kemal Sunal filmleri için, Selçuk Ören’in de kült olmuş Türk filmleri için hazırladığı birbirinden orijinal afiş serileri kalmış.1985 doğumlu Selçuk Ören, Mimar Sinan Üniversitesi Grafik Bölümü mezunu. 2004’ten bu yana reklam sektöründe grafik tasarımcı / illüstratör olarak çalışan Ören’in kült haline gelen Türk filmleri için hazırladığı 6 afişi var. Alternatif afiş tasarlamanın Amerika’da çok yaygın olmakla birlikte sadece bu ülkeye özgü olmadığını söyleyen Ören, “Avrupa, Güney Amerika ve Asya ülkelerindeki tasarımcılar da Hollywood ya da kendi ülkelerine ait kült filmlere afişler tasarlıyorlar. Türkiye’de ise bu şekilde afiş üretimi son birkaç yılda çıkmış bir şey. Yurtdışındaki örneklerde bu tarz iş üretimi bir grup halindeyken Türkiye’de en azından şimdilik böyle bir oluşum söz konusu değil.” diyor. Ören, dünyada zaman zaman alternatif afiş çalışmalarının orijinallerinin önüne geçmesinin sebebini şu sözlerle anlatıyor: “Orijinal afişlerin üretiminde bir müşteriden brif alınarak gerçekleşmesi ve o filmi seyirciye satma gayesinden dolayı tasarımcının eli kolu bağlanıyor. Ancak kendi içinden gelen dürtülerle ve estetik anlayışıyla ürettiği afişler daha ilginç sonuçların ortaya çıkmasına sebep oluyor ”Çizerlerin ortak özelliği sinema tutkularıSelçuk Ören de sanatçıları motive eden şeyin filme karşı duyulan hayranlık olduğu görüşünde. Afişler üzerinden para kazanan tasarımcıların da olduğunu söyleyen sanatçı, “Bazıları ise sadece hobi amaçlı ya da kısır döngü halinde çalıştıkları reklam işlerinden kaçmak için iş üretiyor.” diyor. Ören kendisini de ikinci kategoriye sokuyor. İşleri nasıl çıkarttığına gelince, filmin duygusunu karşı tarafa en iyi hissetiren sahneleri ve diyalogları birleştirerek işler ürettiğini söylüyor. Afişe bakan insanın gördüğü kompozisyonun, filmi izledikten sonra filmin onda bıraktığı duyguyu tekrar yaşatmasına çalışmış. ‘Nasıl yani?’ sorumuza şöyle cevap veriyor: “Tosun Paşa’nın yüzünde bıraktığı tebessüm ya da ‘Selvi Boylum Al Yazmalım’ın bünyede bıraktığı kekremsi tat.”
↧