Mustafa Ali nam-ı diğer Mandıra Filozofu, modern zaman dervişlerine öykünen garip bir adam. Metropol insanının kurduğu hayallerden farkı, onları gerçeğe dönüştürmesi.Hangimiz “bırakıp kaçsam” diyerek küçücük bir köye yerleşip kendi bahçemizde domates yetiştirmeyi hayal etmedik ki... Sahiden trafikte akmayanın hep kendi şeridinin olduğunu fark ettiğinde, çok isteyip de alamadığın o iş görüşmesinde yalan olduğunu bile bile “Biz sizi ararız.” dediklerinde, çok önemli bir yere yetişmeye çalışırken beklediğin otobüs inatla gelmediğinde... ‘Mandıra Filozofu’nun farkıysa metropol insanının bu hayalini gerçeğe dönüştürmesi. Misler gibi bir kahvaltı sahnesiyle başlıyor film. Hakiki köy peyniri, bahçe domatesi, ev yapımı yoğurt ve mis gibi organik tavuk yumurtası. Mustafa Ali nam-ı diğer Mandıra Filozofu, modern zaman dervişlerine öykünen bir garip adam. Muğla’nın Çökertme köyüne kök salmış. Küçücük bir kulübede huzurlu bir hayat sürüyor. Çalışmaya karşı lakin tembelliğinden değil. Kişisel almayın, kapitalist sistemle bütün sorunu. Dayatılanın aksine, almakta değil vermek de mutluluğun sırrı ona göre. Bu yüzdendir ki Ünlü Sanayici Cavit Bey butik otel yapmak için arsayı kendisine satmasını istediğinde, “Satmam ama al biraz da sen oyalan.” diyebiliyor. Cavit, tuttuğunu koparan bir işadamı, bırakır mı peşini?Cavit’in çok parası var, bir de kocaman göbeği, tansiyonu, şekeri. Sofrasından türlü türlü nimetler eksik olmazken gönül rahatlığıyla yutabildiği tek şey ilaçları. Mustafa Ali’nin bir küçük kulübesi var, opera dinleyerek uyuyan köylü anası, tavukları, Afrodit isimli ineği bir de filozoflardan öğrendiği türlü aforizmaları. Çok yemeğe karşı, ama diyete de. “Sen hiç diyet yapan kaplan gördün mü? Acıkınca yer doyunca bırakır avlanmayı. Ama avlanmaya senin gibi özel şoförle değil koşarak gider kaplan.” diyor kolesterol yüzünden, ikram ettiği yumurtayı reddeden Cavit’e. Mustafa Ali zincirsiz, saati bile yok garibin (!), Cavit’in akıllı telefonu adeta onun tasması. “Şunun üreticisi Steve Jobs bile sadece 4 tanesini gördü, senin ne kadarlık vaktin kaldı?” diyor Cavit’e.Sahi kaç iPhone’luk ömrümüz kaldı? Durmaksızın çalan telefonlara cevap yetiştirmek, o toplantıdan bu toplantıya koşturmak ve daha fazlasını kazanma hayalleriyle harcanacak daha ne kadar zamanımız var? Ya da çocuklarımızın büyüdüğünü sahiden idrak edebilecek, alarak değil, vererek mutluluğun tadına varabilecek… Cenaze evinde mevtanın başında dikilen kalabalık, ceset şişmesin diye kefenin üstüne iliştirilen bıçağa bakıyor. Her şey sonlandığında, bir tek o bıçak kalmayacak mı cebi olmayan kefenin üstünde? Onu da götüremeyeceğiz gerçi ya, yine de soralım. Siz bıçağınızı nasıl alırdınız, altın, gümüş, paslanmaz çelik?Mandıra Filozofu’ndan aforizmalar...Doğada emeklilik diye birşey yok ki, emeklilik insanların uydurduğu birşey. Siz hiç emekli olup uçmayı bırakan bir kuş gördünüz mü?Modern hayat kurnazlık öğretir insana. Ama aşkta kurnazlık olmaz. Ferhat dağları delmek yerine dozerle tünel açsaydı veya Mecnun, Leyla’nın aşkından yanarken çöllerde klimalı ciplerle dolaşsaydı o aşklar efsane olur muydu?Ben paraya karşıyım. Para dediğin nedir ki? Bankada dijital bir rakamdan ibaret, dokunamazsın, sevemezsin, sarılıp yatamazsın.Mutluluk almakla değil, vermekle olur. Satın alarak mutlu olamazsın.Ne demiş Bertrand Russel: “Akılsızca bir şeyi milyonlarca kişi söylese bile o şey yine akılsızcadır.”Bukovski demiş ki: “Mutlu insanlar her şeyin en iyisine sahip olanlar değil, sahip olduklarını kaybetmeyecek kadar çok sevenlerdir.” Eninde sonunda hepimize lazım gelen iki metrekare toprak. Bundan daha fazlası için para harcamaya gerek yok.Kandıramam ben dostlarımı. Kendime laf anlatsam da vicdanıma laf anlatamam.Ne demiş Dostoyevski: “Bu dünyadaki en büyük ceza insanın kendi kendine kestiği cezadır.”Ben çalışmaya karşıyım. İhtiyacından fazlası için çalışmak insanoğlunun açgözlülüğünden başka bir şey değil.Şehirde “Çimlere basmayın” diye levha yazarlar, futbolculara çimlere bassınlar diye milyonlarca Euro öderler.Karnı tokken yiyecek peşinde koşan tek canlı insanoğludur.Biyolojik saatten başka bir saate ihtiyacım yok benim. Uykum gelince uyurum, uykumu alınca uyanırım.
↧