Genç Osmanlılar ve Jön Türkler bizim bildiğimiz Osmanlı aydınları... Peki ya bunların arasında ya da dışında olup da esamesi bile zikredilmeyenler olduğunu biliyor musunuz? İşte bir türlü kabul edilmeyen Osmanlı Ermeni aydınları...Osmanlı aydınları dendiğinde ilk önce Genç Osmanlılar ve Jön Türkler akla gelir. Namık Kemal, İbrahim Şinasi, Ziya Paşa ve Abdullah Cevdet en bilinen isimlerdir. Aşina olduğumuz bu isimler dışında bir de unutulanlar, belki de unutturulmak istenenler var: Osmanlı Ermeni aydınları… Bunlar arasında Kur’an-ı Kerim’i ve siyer-i nebiyi Ermeniceye tercüme etmeye çalışan da var, Batılı anlamda müzik okulu açmaya çalışan da. Kimisi Meclis-i Mebusan’da milletvekili, kimisi İttihatçı. Ama hepsi de Osmanlı. Ve ne yazık ki hepsinin yolu tehcirden bir ay önce meydana gelen 24 Nisan tutuklamaları sırasında Çankırı ve Ayaş’a düştü. İşte reddedilen aydınların hikâyesi…24 Nisan 1915: Aydınlar tutuklanıyor1915 kimine göre katliam, (soy)kırım, tehcir, trajedi, kıyım, yönetim boşluğu, savaş zamanı… Hrant Dink’e göre ise yaşananlar tam bir yıkım. Hem Türkler hem de Ermeniler için. İki toplumun da yaklaşık yüzyıldır üzerinden atamadığı, kabullenme ve adlandırmada zorlandığı yıkıcı olaylar meydana geldi bu tarihte.Tehcir Kanunu resmi adıyla Sevk ve İskân Kanunu 27 Mayıs 1915’te çıkarılır. 1 Haziran 1915’te yürürlüğe giren kanun, Osmanlı’nın Ermeni tebaası için uygulamaya konur ve binlerce Ermeni’nin sürgünü başlar. Tehcir Kanunu 27 Mayıs’ta çıkarılsa da 24 Nisan dünyada Ermeni Soykırımını Anma Günü olarak kabul ediliyor. Çünkü Dâhiliye Nazırı Talat Paşa, Ermeni komite merkezlerinin kapatılması, elebaşlarının tutuklanması ile ilgili karar alıyor ve 24 Nisan 1915 sabahı özellikle İstanbul’daki Ermeni aydınları, yazarlar, sanatçılar, öğretmenler, avukatlar, doktorlar, mebuslar teker teker evlerinden alınıp götürülüyor. Birkaç gün içinde bu tutuklamalar tüm vilayetlere yayılıyor. ‘24 Nisan 1915 İstanbul, Çankırı, Ayaş, Ankara’ kitabının yazarı Nesim Ovadya İzrail’e göre, ilk başta 197 aydın tutuklanıyor. Daha sonra sayı 250’ye ulaşıyor. Ağır suçlu olarak mütalaa edilen 92 kişi Ayaş’ta hapishaneye gönderiliyor. Geri kalan 158’i ise hafif suçlu oldukları ve kaçmalarına imkân olmadığı düşünülerek Çankırı’ya götürülüyor ve kasabanın dışına çıkmamaları kaydıyla serbest bırakılıyor. Ermeniler kiraladıkları evlerde konaklıyor. Bunlar arasında doktor, diş hekimi, eczacı, hukukçu-avukat, mimar ve mühendis, bilim adamı, din adamı, tiyatro sanatçısı ve eğitimciler gibi farklı meslek gruplarından Ermeniler bulunuyor. Yazar İzrail, “Avukat, doktor, din adamı gibi meslek mensupları gazetecilik ve yazarlık yapıyordu. Aralarında matbaacı, dizgici, ciltçi, kitapçı ve yayıncı da vardı. Genel tabloya bakıldığında, eğitim seviyesi yüksek olan bu gruba, elit aydın ve entelektüel denmesinin nedenleri kolaylıkla anlaşılabilir.” diyor. Tutuklananlar arasında Tütün Rejisi, Osmanlı Bankası gibi kurumlarda görevlilerin yanı sıra, siyasetçi, yerel yönetici, belediye başkanı da yer alıyor.İzrail, yaklaşık dört ay sonunda tutuklanan Ermeni aydınlardan 174’ünün hiçbir yargılama olmadan öldürüldüğünü ifade ediyor. Geri kalan 76 kişi ise merkezi hükümetin emri ile serbest bırakılıyor. İzrail, “O günlerde, elinde serbest bırakıldığına dair resmi belgesi olmayan bir Ermeni’nin, Çankırı veya Ayaş’tan yola çıkıp ülkenin herhangi bir yerine gitmesi mümkün değildi. Hatta bu belgeye sahip olmasına rağmen, yine de sağ kurtulamayan, yollarda telef olan pek çok isim vardı.” diyor.1911 yılında basılan Ermenice Kur’an mealiErmeni aydınlardan bazılarıZabel Yesayan: Aynı coğrafyada, belki de aynı semtte yaşadığımız bir Osmanlı Ermeni aydını. 1878’de Üsküdar’ın Silahtarbahçe semtinde doğar. Çocukluk anılarını anlattığı Silahtarın Bahçeleri (Silihdari Bardezneri) adlı eserinde dönemin Üsküdar’ına gitmek, dahası 1880’lerin İstanbul’unun zihniyet dünyasına tanık olmak mümkün. Sorbonne’da edebiyat ve felsefe okuyarak üniversiteye giden ilk Ermeni kadın olur. 1909’da Adana katliamına tanıklık eder. Buradaki izlenimlerini Türkçeye çevrilen Averagnerun Meç’te (Yıkıntılar Arasında) toplar. Henüz Türkçeye çevrilmemiş ünlü romanı Isbasman Sırahin Meç (Bekleme Odası) kadınlara hitap ettiği yazılarının çoğunu içerir. Ermeni aydınlarını hicvettiği Geğdz Hancarner (Sahte Dahiler) adlı romanı Ermeni erkek aydınlarının baskısıyla yarım kalır. Sosyalist ve anti militaristtir. Osmanlı halkını barışa davet eder. Asla milliyetçi propaganda yapmayacak, okurdan yazılarını okurken milliyetinin, dininin unutulmasını isteyecektir. Buna rağmen adı 24 Nisan listesinde geçer. Listedeki tek kadın olan Yesayan, Bulgaristan’a kaçar. İttihat ve Terakki’den kaçsa da 1937’de Stalin kovuşturmalarından kaçamaz. Sovyet karşıtı propaganda yaptığı gerekçesiyle tutuklanıp Sibirya’ya sürgüne gönderilir. Nerede ve ne zaman öldüğü ise tam olarak bilinmez.Gomidas Vartabed: Bu toprakların yetiştirdiği Kütahyalı bir müzik adamı. Uluslararası Müzik Topluluğu’na kabul edilen müzisyenler arasındaki ilk Avrupalı olmayan isim. Daha küçük yaşlarda Anadolu’nun değişik yörelerinden gelen okul arkadaşlarından dinlediği şarkıları, türküleri derlemeye başlar. 1896 yılında Berlin’e giderek müzikoloji okur. Berlin’den dönünce Anadolu’nun değişik kentlerine yönelik derleme çalışmalarını sürdürür. Ermeni, Türk, Kürt halk şarkılarını ve danslarını notalara döker. İstanbul’da konserler verir, müzisyenler yetiştirir, elindeki derlemeleri kayda geçirir. O dönemin Osmanlı aydınları içinde yetenekleri ve müzik bilgisiyle özel bir yere sahiptir. Batılı anlamda bir müzik akademisi kurmaya hazırlanır. Ancak sürgüne gönderilir. Osmanlı aydınlarının özellikle de Halide Edip’in Gomidas’ın serbest bırakılması için çalıştığı söylenir. İzrail, “Pek çok bilgi ve işaret, Halide Edip’in Gomidas’ın serbest bırakılması yönünde çabaları olduğunu göstermektedir.” diyerek Edip’in bu konuda çevre ve imkânlarını seferber ettiğini düşünüyor. Bir süre sonra İstanbul’a döner ancak arkadaşlarının çoğu öldürülmüştür. Derin bir psikolojik bunalıma girer ve bir daha kendine gelemez. İzrail, bu durum için de “Almanlar dünya çapında değeri olan Beethoven ile onurlanırken, Türkiye de Gomidas ile anılabilirdi. Ama ne yazık ki bugün, Türkiye adı yok edilen, aklını yitiren Gomidas ile anılmaktadır.” diyor.Levon Larents: 1875’te Samatya’da doğar. Robert Kolej mezunu. Hareketli ve kısa yaşamı; gazeteci, yazar ve tercüman olarak geçer. Heyecanlı gençlik günlerinde Hınçak Partisi taraftarı olsa da daha sonra mükemmel İngilizce ve Fransızcası ile çeviriler yaparak gazetecilik mesleğinde karar kılar. 1911 yılında Hazreti Muhammed’in biyografisini ve Kur’an-ı Kerim’i Ermeniceye tercüme eder. Mesnevi’yi tercüme ederken de tutuklanır. Ayaş’tan sonra götürüldüğü Ankara kırsalının ıssız bir köşesinde öldürüldüğünde ise henüz 33 yaşındadır.Dr. Dikran Allahverdi: İhtisasını Berlin ve Viyana’da yapmış ve tifo hastalığı konusunda önemli tezlerin sahibi. Bandırma ve Edincik’te çıkan kolera salgını için görevlendirilen Allahverdi, aldığı önlemlerle kısa bir zamanda salgının önünü keser. İttihat ve Terakki’nin aktif bir taraftarı. İttihatçıların kurduğu Müdafaa-i Milliye Cemiyeti’nin Pangaltı Şubesi’nin başkanı. Pangaltı, Ermenilerin yoğun bir şekilde ikamet ettiği İstanbul’un bir mahallesidir. Ermenilerin çekindiği ve uzak durdukları bu Cemiyete, toplam 3 bin lira gibi oldukça yüksek bir bağışta bulunmasıyla, hakkında Türkçe basında övgü dolu yazılar çıkar. İşte, İttihatçıların bu has adamı, 24 Nisan 1915’te tutuklanır ve ağır suçlu sayılarak Ayaş’a gönderilir. Serbest bırakılsa da çok büyük bir hayal kırıklığı ile içine kapanır. Yine de ülkesini terk etmeyen Allahverdi 1930 yılında İstanbul’da vefat eder.Arisdekes Kasparyan: Adana doğumlu hukukçu. Bugünkü İstanbul Galata’da Bankalar Caddesi’nde bulunan Voyvoda Han’da mütevazı bir avukatlık bürosu bulunan Kasparyan, hukuk alanında yazdığı eserleriyle tanınır. 1894’te 650 sayfalık Mecma-i Lahika-i Kavanin, 1895’te 1200 sayfalık Cüzdan-ı Kavanin-i Osmaniye, 1897 yılında 408 sayfalık Hukuk Müşaviri, 1898 yılında İlamat Torbası yahud Tefsir-i Usul-i Muhakeme-i isimli kitapları yazan Kasparyan Efendi, Ermeni toplumu içindeki millici akımlara karşıtlığı ile tanınır. Onun da yolu Ayaş’tan geçer. Ankara civarında toplu olarak öldürülen Ermeni aydınları arasında 54 yaşındaki Arisdakes Kasbaryan Efendi de bulunuyor.Ermeni aydınları, Türk uluslaşmasına sıcak bakıyorduOsmanlı Ermeni aydınları o dönemki Türk ulusalcılığına destek veriyordu. Yazar Nesim Ovadya İzrail, “Günümüzde bile Türk milliyetçiliğini savunan Ermeni aydınlarının varlığı bilindiğine göre, 1915 Ermeni kıyımı olmasaydı, elbette Türkçü uluslaşma yanlısı çok sayıda Ermeni aydını olacaktı.” diyor. Bunlar arasında Gomidas Vartabed ve Diran Kelekyan gibi isimler bulunuyor. Gomidas, 1912’de İstanbul’daki Harp Okulu’nda, Trablusşam’daki yaralı ve hasta askerler yararına konser verir. Türkçe basında hakkında övgü dolu yazılar yazılır. Ardından Türk Ocağı’nda düzenlenen davete katılan Gomidas, Türk ulusçuluğunun sembol aydınları Hamdullah Suphi Tanrıöver, Mehmet Emin Yurdakul, Halide Edip Adıvar gibi daha birçok ismin önünde, aynı çatı altında yaşayan ve ortak kültürü paylaşan halklar arasında mevcut olan sarsılmaz dostluk ve kardeşliği vurgulayan konuşma yapar. Dinleyenlerin duygulandıkları, bazılarının gözyaşlarını tutamadıkları, gazete sayfalarında yer alır. Yakın dostu Mehmet Emin Bey’in ricası üzerine, şiirlerinden beste yapan da Gomidas’tır. Pangaltı’daki evi Türk aydınlarının uğrak yeridir.Bir başka örnek, Türkçe yayınlanan Sabah Gazetesi’nin başyazarı, Balkan Savaşı gündeme geldiğinde, Sultanahmet Meydanı’nda İttihatçıların düzenlediği mitingin konuşmacılarından biri Diran Kelekyan’dır. İzrail, “Osmanlı Devleti’nin savaşa girmesi için en heyecanlı konuşmalardan birini yapan ve daha sonra aylarca gazetedeki köşesinde, Osmanlıcı ve savaş yoluyla Balkanlar’da kaybedilen toprakların geri alınmasını savunan makaleleri yazan Diran Kelekyan idi ve tarih farklı yazılsaydı, bugün uluslaşmacı bir aydın olarak anılabilirdi.” diyor. İstanbul Üniversitesi’nde siyasi tarih dersi veren Kelekyan, 24 Nisan’da tutuklananlar arasındadır ve Sivas’ta öldürülür.
↧