Nereden çıktığının anlaşılması zor olmayan birtakım laflara o kadar kolay inanabiliyoruz ki bunun tadını alanlar bizi sürekli saf yerine koyuyor. Bu tür laflardan biri de ‘Cemaat’in Fenerbahçe’yi ele geçirmek istediği’ yolundaydı. Biraz bayatladı konu ama şu içinde bulunduğumuz cinnet günlerinde fırsat çıktıkça gündeme getiriliyor.Gerek kişisel gerekse toplumsal düzeyde neye inanıp nelere kuşkuyla bakmamızın önemli olduğunu tayin etmekte zorlanıyoruz. O nedenle de çokça saf yerine konuluyoruz. Bunun acı sonuçları da sürekli önümüze getiriliyor. Böylesi olaylardan ders alma yeteneğimizin de bulunmadığı biliniyor. Dolayısıyla aynı olayları sürekli yaşıyor, daha açık deyişle pek zekice sayılamayacak yollarla bile kolaylıkla kandırılıyoruz. Sülün Osman türü dolandırıcılık örneklerinin bir türlü gündemden düşmeyişinin bir nedeni de bu. Saadet zinciri diye adlandırılan çağdaş dolandırıcılıkların binbir çeşidinin ipliğinin pazara çıktığı bir dönemde bakıyorsunuz yine o tür olay patlak vermiş, binlerce insan mağdur olmuş. Böyle durumlar bu kadar sık yaşanınca da şöyle bir veciz değil aciz söz geliştirmekte hak gördüm: Siz saf yerine konulmaktan bu kadar çok hoşlanırsanız, size bunu yapacak olanlar her zaman çıkacaktır. Gerçi mevzu biraz bayatladı ama zaman zaman onunla ilgili gelişmeler de olmuyor değil. Gerek 3 Temmuz sürecinde gerekse son zamanlarda yaşadığımız cinnet hali içinde ortaya atılan suçlamalardan biri de ‘Cemaat’in Fenerbahçe’yi ele geçirmek istediği’ yolundaydı. Birileri ortaya böyle bir laf attı, yukarıda anlatmaya çalıştığımız kesimler de neredeyse üzerine balıklama atladı. Zaten son dönemde ‘Milli Takımımızın 2 Dünya ve 1 de Avrupa Şampiyonasına katılamayışı bile Cemaat’in yüzünden’ denilse birileri inanacak! Aslında normal durumumuz da bundan çok farklı değil. Elbette ki böyle bir suçlama yapanların bununla ilgili herhangi bir kanıt ortaya koymak gibisinden dertleri yok. Daha kötüsü buna benzer zırvaların inanılması zor sayıda çok müşterisi var. Bir Allah’ın kulu da çıkıp Fenerbahçe ya da bir başka kulübün nasıl ele geçirilebileceği gibisinden basit bir soru sormak zahmetine bile katlanmıyor. Tam tersine, ‘Ben de biliyorum kardeşim onların ele geçirmek istediklerini’ gibisinden bu zırvayı sahiplenme durumu da hiç az rastlanır değil. O zaman da içinde bulunduğumuz durum ortaya çıkıyor. Fenerbahçe ya da bir başka kulüp içinde gerek üye olarak gerekse milyonlarca taraftarı içinde toplumun her kesiminden insan var. Kadını erkeği, genci yaşlısı, zengini yoksulu, sağcısı solcusu, inanmışı ateisti gibisinden daha aklınıza hangi tür sınıflandırma geliyorsa hepsi var kulüplerin içinde ve çevresinde. Üstelik bunların önemli bir bölümü kendi hayatlarıyla ilgili çok önemli gelişmelere bile kulak asmazken kulüpleri için ölmeyi-öldürmeyi bile göze alabilecek kadar fanatik.Akla zarar bir işBelki çok daha önemlisi, günün birinde herhangi bir kişi ya da grubun, olmadı toplumsal bir kesimin bir kulübü ele geçirmesi için yapılması gerekenler, belki bir ülkeyi sahiplenip yönetmeye kalkmaktan çok daha zor ve karmaşık bir süreçtir. Ayrıca çok büyük miktarlardaki borçlar ve bu dünyanın kendine özgü gerçekleri asla görmezden gelinemez. Dolayısıyla herhangi bir kulübü ele geçirmeye çalışmak, akla zarar bir çaba olur. Sonuçta da hemen hiçbirşey elde edemeden vaktinizi ve nakdinizi boşa harcamış olursunuz. Peki, hal ve gerçek böyleyken niye bu türden söylentiler çıkabiliyor? Ayrıca bunların müşterisi de niye bu kadar çok? Daha bunun gibi pek çok soru sorulabilir ama hepsinin tek yanıtı var: Bu memleket tarihin hiçbir döneminde fikir ülkesi olmadı. Bunun yanında gerçek bir demokrasiyle tanışmadı. 200 yıla yakın süredir yüzünü dönmüş bulunduğu Batılı değerlerin çok azını kabullenip içselleştirebildi. Toplumun genel eğitim ve kültür düzeyi ne yazık ki istenenin çok gerisinde kaldı. Bunun gibi bir yığın nedenle böylesi saçmalıklar prim yapıyor. Biri gelip bana böyle birşey söylese, kahkahalarla gülerim. Öyle de yapıyorum. Gelgelelim, muhatabım ‘sen gül bakalım’ gibisinden derin endişelerinden bir türlü kurtulamıyor. ‘Cumhuriyetin son kalesi Fenerbahçe elden gidiyor, sen hâlâ gülüyorsun’ gibisinden sitemlerde bulunuyor. Gerçi kalenin kurtarılması için ne yapılması gerektiğini o da bilmiyor ama olsun! Onun için endişeleniyor ya… Bu da az bir çaba sayılmaz. Birkaç dakika sonra bunu unutup başka şeyler için endişelenmeye başlayacaktır. Onun derdi çok. Kaldı ki Fenerbahçe ve öteki bazı kulüpleri ele geçirmek değilse de belli boyutlarda etki altına alabilmek için kimlerin neler yaptığı zaman içinde ortaya çıkıyor. Elbette ki onların da sonuç alma şansı yok ama elinizdeki büyük güç zaman zaman birşeyler yapmanızı sağlayabiliyor. Ama hepsi bir yere kadar. Sonra doğal olarak su kendi yolunu buluyor. Başka türlüsü hiçbir biçimde mümkün değil ve olamaz. Neyse ki Sarı Lacivertli takım, takipçileri Galatasaray ve Beşiktaş’ın süreklilik kazanan deplasman çuvallamaları yüzünden şampiyonluk yolunu tekrar düzledi de artık kimsenin aklına son kale ve onu savunma türünden komiklikler gelmez oldu. Tabii bu geçici bir durum. İlk yenilgi hele hakem hatası yüzünden kayba uğrama durumunun ortaya çıkması halinde aynı şeylerin tekrar gündeme getirilmesine tanık olabilirsiniz. Dahası, 30 Mart sonrasına ertelenmiş gibi görünen 3 Temmuz süreciyle ilgili birtakım gelişmelerin doğmasıyla benzer türden suçlama ve söylemler yeniden ortaya çıkabilir. Artık hiçbir dayanağı kalmamış da olsa, en küçük bir kanıt bile gösterilemese de, saf yerine konulma potansiyelimizin olağanüstü yüksekliğinden şu ya da bu biçimde yararlanmak isteyenler olacaktır. Ne diyelim, hepimize Allah sabır versin!
↧