Düşlerin Ressamı Murat Yılmazyıldırım yeni albümü Ayna ve Aynadakiler ile karşımızda. Müzik sektöründeki yozlaşmanın kendisini çok üzdüğünü söyleyen sanatçı, efsane grup Düş Sokağı Sakinleri’nin yeniden bir araya gelmesinin artık mümkün olmadığını söylüyor.Yeni albümünüz Ayna ve Aynadakiler’in ana fikrinden biraz bahseder misiniz?Bütün albümlerimde olduğu gibi Ayna ve Aynadakiler’de de insana odaklandım. Hatta bu çalışmada daha pekişmiş oldu bu durum. Soyuttan somuta doğru yol alışı, dünyanın oluşum süreciyle şekillendirmeye çalıştım. Dünyanın, gezegenlerin ve kainatın var oluşu, varlıkların ve doğanın oluşumu… Savaşlar, kıtlıklar, politik olaylar gibi birçok şeyden bahsediyorum ama asıl verdiği mesaj, kendinle yüzleş. Hepimiz kendimizle yüzleşmek zorundayız. Bu süreci hem anlaşılır biçimde hem de kendi oluşturduğum dili kullanarak anlatıyorum.Yıllardır bu farklı dili kullanıyorsunuz albümlerinizde. Anlaşılmayacağını bile bile neden tercih ediyorsunuz?Allah vergisi bir şey bu. Müzikle birlikte kendiliğinden geliyor. Benim için çok anlam ifade ediyor ama anlamsız gibi görünse de bu dili kullandığım için çok mutluyum. Aslında bunun için bir sözlük bile çıkarmayı düşünmedim değil. İşte bu dille birlikte yavaş yavaş insanın ve varoluşun aşamalarını anlatmaya çalıştım. Buna göre kullandığım enstrümanlar da değişti. Tabladan gitara kadar birçok enstrüman kullandım.Neden böyle şeylere kafa yoruyorsunuz?Aslında bu, bir müzik adamı için problemli bir süreç. Giderek kötüye giden bir müzik ortamında ayakta kalmaya çalışıyorsunuz. Ama her şey benim çocukluğumda saklı. Rahmetli babam müzik aşığı bir avukattı. Çocukluğumdan beri iyi ve kaliteli müziğe aşinayım. Bu sebeple sürekli bir gelişim süreci yaşadım. Dünyada da, Türkiye’de de müzik adına tiksinilesi bir durum söz konusu. Hangi müziği dinlemeye çalışsan içindeki yozluğu görebiliyorsun. Hepsinde bir anormallik var. Çok acı şeyler. Bize dayatılan bu müzikler yaratılışa aykırı bence. Allah bazen farklı konularda insanlara torpil geçebiliyor. Ben bu konuda torpilli olduğumu düşünüyorum. Farklı şeyler peşinde koşuyorum.Daha popüler bir şeyler yapmayı düşünmediniz mi hiç?Bir ikileme düşmedim ama beni etki altına almak isteyen insanlar oldu. İstemediğim bir şeyi yapmanın saçma olacağını düşündüm. Şunu çok iyi biliyorum. Eğer kendime popüler bir yol çizmiş olsaydım muhtemelen Türkiye’yi beslerdim. Kendim böyle müzikler yorumlamasam bile beste anlamında Türkiye’deki en ünlü isimlerle çalışabilirdim. Çok da para kazanırdım ama ben müzik piyasasının içindeki yozluğu eleştiren bir insanım. Öyle bir şey yapsaydım önce kendime ihanet etmiş olurdum, bir de kimseyi eleştirmeye hakkım olmazdı. Benim için bu asla mümkün olamayacak bir şey değil.Buna rağmen hatırı sayılır bir dinleyici kitleniz var. Bu sizi sevindiriyor mu?Bu kadar olumsuzluk içinde bu beni mutlu eden bir durum. Ama eskisi gibi kemik bir kitle kalmadı, sistem yavaş yavaş onları da tüketiyor. İnternet çıktığından beri insanların duygu dünyası ve tercih hakları tamamen değişti. Artık herkes saniyeler içinde müziğe ulaşıyor. Buna rağmen emek hırsızlığı yapanlar var. İşin kötüsü, insanlar emeğin çalınmasını da doğal görmeye başladı. Beni dinlese bile böyle insanların zerre kadar kıymeti yok benim için. Eğer beni dinleyenler albümümü almıyorsa internetten de dinlemesin.Bu kirlenmiş ve yozlaşmış müzik dünyasından kendinizi nasıl koruyorsunuz?Mümkün mertebe evimden dışarı çıkmıyorum. Müzik sektöründe görüştüğüm kimse yok desem yeridir. Kendimi karantinaya almış durumdayım. O dünyada dönmeyen dolap yok. Herkes birbirinin kuyusunu kazıyor. Aşırı bir kıskançlık var.Müziğimizin geleceği adına hiç mi ümitli değilsiniz?Ümidimi bir şey için taşıyorum. Dünya için, barış için, sevgiyi, aşkı bütün estetik güzellikleri, yaratıcının bize bahşettiği güzel duyguları insan gibi yaşayabilmek için bir kıvılcım yakabilen insanlardan ancak ümit edebiliyorum. Onun dışında müzik sektörü için maalesef böyle bir ümidim yok. Çünkü benim için diğeri daha yüce. Burada millet cebini dolduruyor, kariyer yapıp popüler kültürün içinde ünlü olmaya çalışıyor. Bir şeyler yapmaya çalışan insanlar var ama genelin içinde çok az.Bahsettiğiniz bu ortamda tutunmak kolay olmasa gerek…Çok fazla müzik dinledim, artık doydum ve kendi kendimi keşfettim. Bu süreçten sonra kendimleyim. Aşırı mükemmeliyetçi bir insanım. İki şarkıyla ünlü olmak, iki şarkıyla bir yerlere gelmeye çalışmak bana göre değil. Psikolojik olarak çok yıprandım artık. Çoğu kez müziği bırakacağım dedim, çok geri döndüm. Sektör adeta kan ağlıyor.Düş Sokağı Sakinleri artık bir araya gelmezDüş Sokağı Sakinleri dağılalı 14 yıl oldu. İnsanlarda hâlâ yeniden bir araya gelirler mi beklentisi var. Gelir misiniz?Yok öyle bir şey, olma ihtimali de yok. Mümkün değil. Tamamen zıt kutuplarız. Bu hep böyleydi. İnsanlar perdenin ardını bilmedikleri için bunun hep güzel yüzünü gördü. Bu konuda çok müsterihim. Olmuyor. Kendimden çok ödün verdim. Bunu en başta ayrıldığım kişi bilir.Sizi illaki bir araya getirmek isteyenler olmuştur. İkna olmadınız mı?Bana çok büyük teklifler geldi. On bir yıl önce anormal bir rakam teklif ettiler, kabul etmedim. Ekonomik anlamda da çok kötü olduğum bir dönemdi oysa. Bizim kişiliklerle ilgili bir sorunumuz var. Olmuyor, devam etmiyor. Bundan sonra da olması mümkün değil. Ben yoluma Düşlerin Ressamı olarak devam ediyorum.Sürekli kafa yoran bir insan olarak dünyada neler rahatsız ediyor sizi?Oldum olası savaş karşıtı bir insanım. Elimde güç olsa dünyadaki bütün silahları yok ederim. Nereye baksanız gözyaşı var. Açlık, yokluk, savaşlar… Artık belgesel bile izleyemiyorum. Duygusal ve hassas bir duruma geldim. Bazen hasta olacağım diye korkuyorum.Ya Türkiye’de?Siyasilerin insanları kutuplaştıran üslubu beni çok rahatsız ediyor. Hayatım boyunca siyasetten nefret ettim. Çok oyunbaz ve koyun olarak gördükleri insanları oyuna getirmeye çalışıyorlar. Açıkça söyleyeyim, babam siyasetçi olsaydı ondan nefret ederdim. İnsanları yönetenlerin yalan söyleyebilmelerini, çirkinleşebilmelerini kabul edemiyorum.Keşke çocuğum babamı tanıyabilseydiYakın zamanda babanızı kaybettiniz. Bu durum sizi çok etkilemiş…Dirayetli ve kontrolü kaybetmemek adına çok büyük savaşlar verdim. Üzüntü krizleri yaşıyorum. Eşim ‘İnsan sabahtan akşama kadar ağlar mı?’ dedi. Oysa ben farkında bile değilim. Bir anda saçlarımda ve sakallarımda aklar oluştu. Eğer bunun üzerine gidersem muhtemelen bir sağlık problemi yaşayacağım. Kontrol etmeye çalışıyorum. Bir kale düşünün, kocaman ve haşmetli... O kalenin sembolüydü babam benim için. Onu kaybettiğinizde aslında o kalenin kumdan bir kale olduğunu görüyorsunuz. Bu çok feci bir şey. Ömrünü adaletin tesisi için harcamış muhteşem bir insandı.Keşke dediğiniz bir durum oldu mu babanız öldükten sonra?Keşke bir çocuğum olsaydı da babamı tanıyabilseydi. Bunun derin hüznü içindeyim ve içimden nasıl atacağımı bilmiyorum. Paralayıcı ve yıkıcı bir tarafı var. Gittikçe hassaslaşmaya başladım, bundan sonrası için dua ediyorum.Evlilik ne kattı hayatınıza peki?Bu, benim ikinci evliliğim. Çok şey kattı. Babamın ölüm sürecinden sonra sabrın ne kadar önemli olduğunu gördüm. Bu süreçte eşim bana çok büyük destek oldu. Bütün acılara rağmen yanında tutunabileceğin birinin olması çok büyük bir nimet. İçinde her türlü sevgiyi barındıran bir insan eşim.
↧