Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Basın cephesinde değişen bir şey yok

$
0
0
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi öğretim üyelerinden Prof. Dr. Belkıs Ulusoy Nalcıoğlu, “Osmanlı’da Muhalif Basının Doğuşu” adlı çalışmasında basın tarihimizle alâkalı ilginç bilgiler veriyor.Osmanlı’da gazetecilik faaliyetine niye geç giriliyor?Çok nedenleri var. Bir kere Batı’ya oranla okur-yazar oranı çok az. 1860’larda Ziya Paşa, “Okur sayısı yüzde 2’yi geçmez.” diyor mesela. Hatta o dönemde yüzde iki yazar, okur daha az. Osmanlı, tarım toplumu, ekonomik sebepleri de sayabiliriz. Kitaba harcayacak hem zaman hem para yok yani. Çalışmanız, II. Mahmud ile II. Abdülhamid dönemini ele alıyor. Gazete, o dönem ne ifade ediyor?Gazeteleri çıkaranlar, gazeteyi eğitim aracı olarak görüyor. Şinasî’ye göre, halkı yetiştiren, eğiten fikir organı, Ebuzziya Tevfik’e göre medeniyetin gelişip ilerlemesinde büyük tesiri olan bir vasıta. Cahil halkı eğitiriz anlayışı hâkim hepsinde.Halk sahipleniyor mu gazeteleri peki?İlk başta hayır... Zaten gazetecilerin hedef kitlesi, üst düzey memurlar. Askeriye, ilmiye sınıfına hitap ediyor gazeteler. Tercüman-ı Ahval’e kadar içerik de üst düzey.Sonra ne oluyor?Sadece muhteva olarak değil, şekil olarak da gazeteye bir form veriyor. Ceride-i Havadis’te, Takvim-i Vekayi’deki üslup ve gazete şekli değişiyor. Şinasî, gazeteyi, gene iki sütun olarak çıkarıyor; fakat puntoları büyütüp satır aralarını açıyor. Günümüzdeki gazete şekline en yakın formu Agâh Efendi ile İbrahim Şinasî’nin kurduğu gazetede görebiliriz.İlk gazete kapatma ne zaman yaşanıyor? İlk gazete kapatma Ziya Paşa’nın Tercüman-ı Ahval’inde. Onun yazdığı bir yazıdan sonra kapanıyor. Yani gazete kurulduktan sekiz ay sonra. Ziya Paşa, orada eğitim meselesini eleştiriyor. “Halk, eğitimsiz. Bunun nedeni de eğitim içeriğinin iyi düzenlenmemiş olması, eğitim verilen kurumların fizikî şartları ve içerik yetersiz.” diyor. Çok ilginç bir tespiti var, yazısında diyor ki, “Talebelerin önüne atlası koyun, Osmanlı nerededir diye sorun. O talebeler, devletin yerini gösteremez. Eyaletler nerededir, sınırlar nerede başlar biter, kendinden başka hangi halklar var, nereden hangi gelir gelir? Bunları bilmez.” diyor. Ve bu eğitim sisteminden çıkanların devletin mevkilerine kayrılma yoluyla getirildiğini söylüyor. Gazete, iki hafta tatil ediliyor, sonra yeniden yayın hayatına başlıyor.Gazetecilerin ülkeden kovulması söz konusu Osmanlı’da da…Muhbir’in başyazarı Ali Suavi, Kastamonu’ya sürgün ediliyor. Namık Kemal ve Ziya Paşa gibi gazeteciler de yurtdışına çıkmak zorunda kalıyor. Sultan Abdülaziz döneminde, 1864’te Matbuat Nizamnamesi geliyor; ama ciddi sınırlamalar var. Padişah aleyhinde, hanedan mensupları aleyhinde, vüzera ve nazırlar aleyhinde yazılmayacak, çizilmeyecek deniyor. Yoksa şu kadar hapis, para cezası vs. gelir diye uyarılar söz konusu.Bugün de benzer süreçler yaşanıyor aslında...O zaman daha yumuşak bir uygulama var. En azından yargılanacak deniyor. Ama 1867’de Âli Kararnamesi geliyor, Sadrazam Âli Paşa’nın düzenlemesiyle. Orada, “Gazeteler, hükümet eliyle kapatılabilir. Şu gazeteyi 3, 5 hafta ya da süresiz tatil et.” deniyor. Yetkisini aştığına dair bir yazı gidiyor ve gazete kapatılıyor, politikasına müdahale ediliyor.‘Alo Fatih’ olayı gibi…(Gülüyor) Gibi…İstanbul basınının nasıl bir etkisi var kamuoyunda?İstanbul basını, bu Âli Kararname çıktıktan sonra sindiriliyor. II. Abdülhamid dönemindeki baskı dönemi gibi. Yani devletin resmî görüşü dışında fikir beyan etmek yasak hale geliyor. Bu süreç, mizah yoluyla aşılmaya çalışılıyor. Ağustos 1875’te yayıma başlayan Teodor Kasap’ın İstikbal gazetesi buna örnektir. Tek nüsha çıkıp; toplatılan gazeteler de var. İstanbul’un sokakları pis, çamur deryası… “Bizim bu sokaklarda yürüyebilmemiz için hokkabazlığı öğrenmemiz lazım.” diye yazıyorlar. Halk, mizahı bu yüzden seviyor. Ve bu sebeplerden devlet, mizahı tehlikeli olarak görüyor.O dönemde gazeteciliğe de eleştiriler var…Bu zamandaki naylon basın o dönemde de söz konusu. Hane hane dolaşılıp gazetenin tanıtımı yapılıyor, abone kaydı yapılıyor, ama ikinci sayıdan sonra adam ortalıkta gözükmüyor. Bunun gibi örnekler var. Bugün gazetelerin büyük bir çoğunluğu ne yapıyor? Çok az muhabir çalıştırıyor. AA’dan ya da Cihan Haber Ajansı’ndan ne bulurlarsa sayfalara koyup gazete çıkarıyorlar. O dönem de yabancı gazetelerdeki haberleri tercüme ederek gazete çıkaranlar var. Memurların yazdığı mektuplar üzerinden özel haber yapan gazeteler de çıkıyor.Gazeteciler, rüşvet alıyor mu peki?Alıyor tabii… Sırf o maksatla kurulan gazeteler var. Basın sektörüne dâhil olan pek çok kişi, imtiyaz kazanıp ilk bir iki sayı neşrettikten sonra soluğu piyasada alıyor. Piyasadan kasıt ise bankerler, fabrikatörler, tüccarlar, fırka başkanları, vs...‘Sınırı aşmadan gazetecilik’ nasıl oluyor?Devletin yazma dediği şeyleri yazmayarak. Nazırların yani bakanların aleyhinde yazılar yazılmıyor. Mesela Muhbir gazetesinin sahibi Filip Efendi var. Bugünün medya patronu gibi düşünün. Zaten para kazanma hevesiyle medya işine atılıyor. Hatta okuma yazmasının olmadığı iddia olunuyor. O, çalışanlarına, “Beni sizin yazdıklarınızdan dolayı sorguya çekiyorlar, saatlerce tutuyorlar. Bıktım usandım. Kendinize çekidüzen verin. Övgünüzü de, sövgünüzü de abartmayın. Sonra eziyeti ben çekiyorum.” diyor. Tevkif olunuyor, kefaletle serbest bırakılıyor. Hatta bir gün yanında para yok, kolundaki saati çıkarıp veriyor.Çalışmanız 1828-1878 arasını kapsıyor. O günlerden bugüne baktığınızda gazetecilik adına ne söylersiniz? Aslında süreç devam ediyor. Bildiğini korkusuzca yazanlar da var, çalıştığım gazete kapanmasın, ben de maaşımdan mahrum olmayayım diyenler de var. Görmeyen-duymayan ve sınırı aşmadan gazetecilik yapanlar da var. Basın özgürlüğü bugün de serbest değil. Belki bugün basın yasasında hapis cezası yok; ama aynı suç TCK’da hapis cezası olarak görülüyor. ‘Hakaret suçu, basın-yayın yoluyla işlendiği takdirde ceza yarı oranında artırılır.’ deniyor. Ne anladık bu işten? Hakaret basın yasasında yok, TCK’da var, isterse oradan vurur.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue