Eski ismiyle gündelikçi, yeni ismiyle ev işçilerine yönelik, toplumda olumsuz bir bakış olduğu aşikar. Zaman zaman farklı ithamlara maruz kalan ev işçilerinin en son yaşadığı hadise ise lüks bir sitenin sakinleriyle aynı servisi kullanmamaları ricası!Müşterilerini ‘her şeyin en iyisine layık’ olduklarına inandırarak daire satan lüks sitelerden birinde, geçtiğimiz hafta tatsız bir duyuru asıldı. İlan, ‘ulu’ site sakinlerinin rahatı için evlere temizliğe gelen kadınlardan servisleri belli saatlerde kullanmamalarını ‘rica ediyordu’. Bir başka ülkede olsa belki nefret suçu sayılacak bu hadise, yoğun gündemin de etkisiyle sosyal medya üzerinden açığa çıkan 1-2 saatlik bir öfkeye sebep oldu sadece. Ve ‘bir sonraki’ vakaya dek unutulmak üzere zihnimizin en kullanmadığımız yerlerinden birine kaldırıldı. Dışarıdan bakıldığında ‘basit bir uyarı’ gibi görünen, ayrıntıya girilince ise derin bir ayrımcılığa işaret eden bu ilanı, öyle bizler gibi bir iki saatte unutamayan birileri var. Ayrımcılığa bizzat maruz kalan ‘ev işçileri’.İlanın sosyal medyada paylaşılmasının ertesi günü konuyu konuşmak üzere, kendisi de uzun yıllar ev işçisi olarak çalışan Ev İşçileri Dayanışma Sendikası (EVİD-SEN) Başkanı Gülhan Benli ile buluşuyoruz. Gülhan Hanım, görüşmeye bir başka ev işçisi Ş.K. ile geliyor. Ş.K.’nın ilandan henüz haberi olmuş ve haliyle çok öfkeli. Neredeyse her soruma ‘Ben daha ne diyeyim ki, bunlar insan değil. Bunun üzerine söyleyecek şey bulamıyorum’ sözleriyle cevap veriyor. Zor da olsa birkaç şey alıyoruz ağzından. Ş.K. eşinden ayrıldıktan sonra ev işçiliğine başlamış. Zaten ona göre bu iş o kadar yıpratıcı ki, insanın evli kalmasını bile zorlaştırıyor: “Bütün enerjini çalıştığın evin düzenine, çocuklarına harcıyorsun. Aileyi ayakta tutmaya enerjin kalmıyor.” diyor. Tam bu sırada birçok ailenin dağıldığını gözlemlediklerini söyleyen Sendika Başkanı Gülhan Benli, “Hem fiziksel hem psikolojik olarak yıpranan kadın, ne ailesiyle ne de çevresiyle bağ kurabiliyor. Çocuğuna gereken ilgiyi gösteremiyor.” diyor.PARDÖSÜNÜN ALTINDA NE SAKLIYORSUN?Ş.K. bu işe ilk çocuk bakarak başlamış. Daha sonra hastabakıcılıktan temizliğe kadar bir dizi işte çalışmış. Boyun ve bel fıtığı, alerji gibi mesleğe bağlı birçok hastalığa sahip. Psikolojik etkilerini hiç saymıyor bile. ‘Neler yaşadınız?’ sorusuna ‘aklına gelebilecek her türlü aşağılamayla karşılaştım’ diyerek cevap veriyor. Mesela bu işlere başladığında tesettürlüymüş. Bir gün çalıştığı yerden çıkarken işvereni hırsızlık imasıyla ‘pardösünün altında ne saklıyorsun’ diye sormuş. Örtüsünden dolayı defalarca imalara ve ithamlara maruz kalan kadın, bunaldığı bir dönemde başörtüsünü çıkardığını anlatıyor.Gülhan Benli’ye göre sendikaya ayrımcılıkla ilgili gelen şikayetler arasında dış görünüş ve giyim kuşam da büyük yer tutuyor. Ş.K.’nın anlattığı türde vakaların yanı sıra bazı ailelerin de evlerinde özellikle başörtülü kişiler çalıştırmak istediğini, bunun da ayrımcılığın bir başka türü olduğunu vurguluyor.BİR ‘OLAĞAN ŞÜPHELİ’ OLARAK EV İŞÇİSİEv işçilerinin birçok sorunu olmakla birlikte en çok muzdarip oldukları konu, evde herhangi bir sorun olduğunda ilk hedefe konulan kişi olmaları. Bir başka deyişle ‘olağan şüpheli’ ya da ‘potansiyel suçlu’ olma durumu. Bu konuda sayısız şikayet aldıklarını belirten Benli, örnek vaka dinlemek istediğimizi söyleyince kendi tecrübesini anlatıyor. İşe ilk başladığı yıllarda Benli’nin baktığı bir çocuğun vücudunda antibiyotiğin yan etkisiyle kızarıklıklar oluşmuş. Anne, çocuğun vücudunun diğer yerlerindeki lekeleri görmeyip gözünün altındaki kızarıklığı görünce ‘çocuğuna zarar verdiği zannıyla’ Gülhan Hanım’a şiddet uygulamış.55 yaşındaki G.K. 30 yıldan fazla bir süredir evlerde çalışıyor. Hafızasını biraz zorlayınca bir kez tacizle, iki kez de hırsızlıkla suçlandığını hatırlıyor. Uzun yıllar yanında çalıştığı bir kadın, bir türlü bulamadığı zümrüt küpelerinden, bir başka kadın da evde kaybolan iki çarşaftan kendisini sorumlu tutmuş onu. Çarşaflar da zümrüt küpeler de sonunda bulunmuş bulunmasına da G.K.’da derin izler bırakmış. Sitede asılan ayrımcı ilanı hatırlattığımda bir of çekip anlatıyor: “Ne yapsınlar, onlar da kendilerince varlıklarını birilerine kanıtlamaya çalışıyorlar. Kibir böyle bir şey işte. Açığa çıkmak istediğinde yöneldiği ilk kesim temizlikçiler, kapıcılar oluyor.” G.K., ilerleyen yaşına rağmen hâlâ haftanın iki günü işe gidiyor. Evin hanımının kendisine en gizli sırlarını anlatacak kadar yakın davranmakla birlikte eve bir arkadaşı ya da akrabası geldiğinde normalde yapmadığı şekilde ‘emir cümleleri’ kurduğunu söylüyor. Görüştüğümüz diğer kadınlar da benzer hislere sahip. Eve gelen bir akrabaya ya da arkadaşa hava atmak amacıyla ev sahibi, olduğundan daha buyurgan davranabiliyormuş.‘BEN ÇÖP TENEKESİ DEĞİLİM’Gülhan Benli, kendilerine çeşitli şikayetlerle başvuranlar arasında ‘ev sahibinden paralarını alamayan ev işçilerinin’ büyük yer tuttuğunu söylüyor. Temizliğe gittiği bir evde 3-4 çeşit sıcak yemek yaptıktan sonra evin hanımının kendisine o kadar yemek dururken çürümüş karpuz verdiğini söyleyen Benli, ‘ben çöp tenekesi değilim’ diyerek karpuzu çöpe atmış. İşten ayrılacağını söyleyip gündeliğini ve yol parasını istemiş. Kadın vermek istemeyince polisi arayacağını ifade etmiş de ancak parasını alabilmiş.Ev işçiliği mesleğine yönelik olumsuz algı’ da bir başka sorun. Son olayın bunun bariz bir göstergesi olduğunu söyleyen Benli, “O sitede asılan ilan tamamen ego tatminine yönelik bir hareket. Eğer insanlar ayakta kalıyorsa bu çözülmeyecek bir mesele değil. Ek servis koyulur, halledilir. Kim yazdıysa kişisel tatmin yaşamak için yazmış. ” diyor. Muameleyi bir nevi ‘meslek ırkçılığı’ olarak tanımlayan Benli, site hakkında hukuki süreç başlatabileceklerini belirtiyor.Ev işçilerinin maruz bırakıldığı ayrımcı muameleyi görmek için çok da uzağa gitmek gerekmiyor aslında. Görüştüğümüz kadınlara göre yaygın kanının aksine ‘alt sınıf nefretini’ ev işçileri üzerinden açığa vuran kesim, zenginlerden ziyade orta sınıf. Eli biraz para gören ‘orta sınıf mensubu çalışan kadınların’ bu konuda nispeten daha acımasız olduğunu söylüyorlar. ‘Ev işine giden kadınların aylık gelirlerini hesap ederek ‘biz de mi temizliğe gitsek’ türü espriler, çocuk bakıcısından aylık 700 lira karşılığında ev işleri de beklemek’ sadece iki örnek. Benli, gündeliğe giden kadınlara atfedilen 2.500 lira aylık gelirin hayâli olduğunu söylüyor. Bir kadının aylık 2.500 lira kazanması için haftanın 6 günü işe gitmesi gerekiyor. Bu hem fiziksel olarak mümkün değil hem de 6 gün iş bulmak kolay değil. “Bu kadınların hemen hepsinin sigortasız çalıştığı da unutuluyor.” diyor.Plaza işçiliğinden ev işçiliğineEv işçiliği mesleğine yönelik olumsuz algıya örnek olması açısından F.M.’ye kulak verelim. F.M. 38 yaşında ve ev işlerinde oldukça yeni. Bu işe, uzun yıllar holdinglerde ‘beyaz yakalı’ olarak çalıştıktan sonra geçiş yapmış. Finans ve sigorta sektöründe çalışmasının ardından çocukları olunca iş hayatına ara vermiş. Şimdilerde ise haftanın iki günü çalışma imkanı olduğu için temizliğe gitmeyi tercih ediyor. Böylece geri kalan günlerde çocuklarına vakit ayırabiliyor. Ayda 800 lira geliri olan F.M.’nin ev sahibi ve onun kendisine yönelik tutumuyla ilgili bir sıkıntısı yok. Onun derdi pek çokları gibi sigortasız çalışması ve çevresindekilerin ‘yaptığı işe yönelik algısı’. Bir zamanlar aynı plazalarda, benzer pozisyonlarda çalıştığı insanlardan birinin evine temizliğe gitmekten hiç gocunmuyor ama yaptığı işi –en azından bazı kişilerden- gizlemek zorunda bırakan sisteme biraz öfkeli. Bir iki arkadaşına söylediğinde şu tepkiyi almış mesela: “Sen yine de herkese söyleme.” F.M.’yi zorlayan bir diğer mesele de hemen hemen bütün ev işçilerinin sıkıntısı olan ‘potansiyel suçlu’ olarak görülmek. Evin hanımı yeni doğum yaptığı için ortalıkta altın ve hediyeler olduğunu söyleyen F.M., “Biri bir şekilde kaybolur ve benim üzerime kalır diye ödüm kopuyor.” diyor.
↧