Türkiye’deki sayılı sinema eleştirmenlerinden Alin Taşçıyan ile SİYAD başkanı olması vesilesiyle görüştük. Taşçıyan, Oscar aday adaylığını kaybeden Kelebeğin Rüyası filmi için “Listede güçlü filmler vardı, elenmesi kaçınılmazdı.” yorumunu yapıyor.Sinema Yazarları Derneği’nde (SİYAD) sizden sonra ne değişir?Büyük değişiklikler olmaz çünkü SİYAD’ın bir geleneği var. Eski başkan Tunca Arslan çok güzel bir söz söyledi. Rus yazarlar için ‘Hepimiz Gogol’un paltosundan çıktık’ denir. ‘Hepimiz Atilla Dorsay’ın paltosundan çıktık’ dedi. Herkes gibi değişiklik isterim. Mesela Türkiye sinemasının, tarihiyle, bugünüyle daha profesyonel tanıtılması ve pazarlanması lâzım.Nasıl bir yol izlenmeli bunun için?Bunu en iyi sinema yazarları yapar. Sinema yazarı dediğimiz kişi sadece film izleyen, eleştiren değil, istatistikler tutan, box office raporları hazırlayan, tarihçiliğe de soyunan yani geçmişiyle geleceğiyle bütün gelişmeleri okurlara ve film endüstrisine de aktaran kişi demek. Film endüstrisinin en önemli yayın organlarını da sinema yazarları çıkartıyor. Türkiye’de öyle bir yayın organı yok. Ama dünyada neredeyse tüm film prömiyerlerinin ardından herkes sinema yazarlarının ne dediğine bakıyor. Yani o filmleri ilk anda okuyan, değerlendiren ve kaftan biçen, sinema yazarı dediğimiz kişiler oluyor. Bu önemli ve insanları o işleve doğru kanalize etmek isterim.Uluslararası Film Eleştirmenleri Birliği (FIPRESCI) başkan yardımcılığı da yapıyorsunuz. Bu iki vazife birbirini besler mi?FIPRESCI’de iki dönem üst üste seçildim. Prosedüre göre tekrar seçilme ihtimalim yok. Dolayısıyla sona erecek. Şimdilik besleniyorum, SİYAD için ilham verir tabii.Seçilmeniz “SİYAD’a ilk ‘kadın’ başkan” ifadeleriyle yansıdı haberlere. Kadın ya da erkek başkan SİYAD’da neyi değiştirir?Çok şeyi değiştirir. Ben feministim ve kadınların bazı kurumların tepe noktalarında bulunmasının sembolik bir önemi var nazarımda…Bu yıl 80 film vizyona girdi. Ancak siz nicelik değil nitelik önemli diyorsunuz…Bizde çok tuhaf ama para kazanması çok daha muhtemel filmlerin kaliteleri evini ipotek edip de film yapan genç yönetmenin ilk filminden daha düşük oluyor. Böyle olmaması lazım. İzleyiciyi televizyon dizisinde alıştığı estetikten koparmadan gişeyi garantileyen işler yapılmaya çalışılıyor.Hiç mi iyi film yok peki?Elbette var. Yaptığı işlerin hepsini beğenirsiniz beğenmezsiniz ama Yılmaz Erdoğan, bütün yatırımını sinemaya yapan, eleman yetiştiren biri.Yılmaz Erdoğan demişken, Kelebeğin Rüyası, Oscar aday adaylığını yitirdi. Nasıl değerlendiriyorsunuz?Zor bir yarış olacağı belliydi zaten. Listede birbirinden güçlü filmler vardı ve bazıları öne çıktı. Bu anlamda elenmesi kaçınılmazdı.Neyi sevip, sevmeyeceği önceden tahmin edilebilen bir eleştirmen olarak biliniyorsunuz…Bir okurum şöyle demişti, çok hoş bulmuştum. Eğer filmi katı eleştirmediyseniz, çok vasat olduğunu vurgular şekilde yazdıysanız o zaman anlıyorum ki, ben bu filme gitmemeliyim. Güzel okumuş beni.Eleştirmenin görüşlerini dikkate alarak film tercihinde bulunmak ne kadar doğru?Ben eleştirmen olmadan önce de film eleştirileri okur, sonra bir tercihte bulunurdum. Ortaokul ve lisedeyken de böyleydi bu. Benim için esastır film eleştirmenlerinin görüşleri. Sinemayı önyargısız biçimde okuyan, ona göre bilgi veren insandır çünkü. Ahkâm kesen değil.Hollywood’a düşman, Avrupa filmleri hastası olarak tanımlanıyorsunuz. Sizi ifade ediyor mu bu tanım gerçekten?İnsanlar etraflıca düşünmüyor. Bugün hangi Hollywood’dan söz ediyoruz. Bir zamanların Hollywood’unda John Ford vardı, Frank Capra film yapıyordu. Bugün kimi Frank Capra’nın karşısına koyarsınız? Amerikan sinemasıyla Hollywood’un stüdyo sistemini ve bugününü ayırt etmeyi bilmiyorlar. Sinemanın üslup açısından yenileyici büyük ustalarının dünyada hep Avrupa’dan çıktığını unutuyorlar.Berlin Film Festivali komando kampı gibiGünde kaç film izliyorsunuz?Festivallerde altı film izlediğim oluyor. İstanbul’da haftanın bütün gösterimlerine katılmaya çalışıyorum. Gösterimlerin dışında mutlaka kısalar, belgeseller, uzun metrajlar oluyor. Onları seyrediyorum. Festivallere film seçeceğimiz dönemde, mesela geçen temmuz ağustos aylarında 120 kadar film seyrettim.Sıkıldığınız zamanlar olmuyor mu?Yorulduğum zamanlar oluyor. Mesela ben Berlin ve Cannes’a komando kampı diyorum. O festivallerden dayak yemiş gibi çıkıyorum. Cannes’da 08.30’da film başlar. Basın kartı olmasına rağmen en geç 08.15’te içeri girmediyseniz ayakta kalırsınız. 06.00’da kalk kahvaltı yap, koştur vs. bazen filmler arasında hiç boşluk kalmıyor, röportajlar da yapıyorum. Teyp, basın bültenlerinin olduğu ağır çantayla kendimi oradan oraya sürüklenirken görüyorum. Yerlerin buzla kaplı olduğu Berlin’de hiç kolay olmuyor bu.Ermeni olmanın avantajlarını yaşadım Türkçeyi aksansız konuşuyorsunuz. Peki Ermeniceniz nasıl?İstanbullu bir aileyiz, evde de kimsenin aksanı yoktu. Bir de beni Ermeni okuluna göndermediler hiç. Gerçi gönderseler de evdeki aksan neyse onu alacaktım muhtemelen. Ermenice aksanım çok fena ama. (gülüyor)Ailede acı anılarla beslenenler var mı?Apolitik değiller. Çok şanslıyım ki hakikaten hümanist insanlar. Bundan daha güzel bir politika düşünemiyorum. Ömürleri boyunca evde hiç kimsenin hiç kimseyi ayırt ettiğini, olumsuz konuştuğunu, önyargı ileri sürdüğünü görmedim.Ermeni meselelerinde sizi en çok etkileyen Hrant Dink suikastı sonrasında yaşananlar oldu sanırım…İnsan umutlanıyor ara sıra ama davanın vardığı noktayı görünce de ağlayasım, çekip gidesim geliyor. Bir şey bu kadar mı göz önünde olur ve bu kadar mı çözülmek istenmez? Türkiye’de şu noktada ciddi bir yargı terörü var. Herkes mahkemelerde ama hiçbir şeyin çözüldüğünü görmedik. Devlet bir türlü kirli ellerini yıkamak istemiyor.Ermeni kökenli bir TC vatandaşı olarak, herhangi bir sıkıntı çektiniz mi?Nadiren. Mesela basında çalışan ve sürekli beni diline dolayan bir kişi vardı. Onun dışında ufak tefek hadiseler oldu ve ayrımcılığa hiç uğramadım. Hatta avantajım oldu, el üstünde tutuldum. Onların sevgisini hep hissettim. Ermeni okulunda da okutulmadığım için azınlık duygusunu hiç hissetmedim…Okusaydınız ne değişecekti?Belki biraz daha tarihi öğrenseydim, daha çekingen ya da agresif olabilirdim. İnsan öğrendikçe bazı şeylere kızabiliyor.
↧