İstanbul, kültürlerin çarpıştığı, üç kuşaktır burada yaşayanların bile zaman zaman yabancılık hissettiği bir şehir. Peki yabancılar, özellikle de kadın yabancılar bu şehri nasıl görüyor?Dünyanın bir sınırla çizildiği, bu sınırın da ilmî, sosyolojik, politik, kültürel ve dinî bütün değerleri etkilediği bir gerçek. İşte bu ayrımların karmakarışık olduğu coğrafyada İstanbul’a daha da karmaşık bir bakış atıp bu şehirde ‘yabancı kadın’ olabilmeyi sorguladık. Bunu yaparken de iklim iklim gezdik. İklimler, gerçekten de bu kadar etken midir ruha? Ruh denilince en hassas olanlar kadınlar mıdır? Bu şehre olan sevgileri ve korkularıyla onları sanki hiçbir iklim değiştirmemiş gibi... Rilke’nin söyledikleri de bunu doğruluyor: “Parçalanmış varlıklar, en iyi parça parça betimlenir”. Bu parçalanmış varlıklar, onlarca sıfatın sahipleri. Her birinin ortak tespiti, insanımızı yardımsever ve cana yakın bulmaları. Ülkemizi ‘eşsiz güzelliklerle donatılmış’ olarak tarif ediyorlar. Farklı coğrafyaların kadınları, bu kente dair bir noktada birleşiyorlar: Batılı kadın, Türklerin gözünde daha hafif görülüyor. Toplu taşıma araçlarında, otoparklarda, ıssız caddelerde rahatsız edildiklerinden bahsediyorlar. Aslında yalnızca ‘Batılı kadın’a değil, bu kentte ‘kadın’a nasıl bakılıyor? Onlar bunu bir kez daha sorgulamamıza yardımcı oldu.Türkler, Batı özentisinden vazgeçmeliAslı Sancar (69), Amerikalı bir Müslüman. Okul hayatı Ohio’da geçiyor. İngiliz dili ve edebiyatından mezun olup eşiyle evlendikten sekiz yıl sonra, 1976’da Türkiye’ye dönmeye karar veriyor. Önce İzmir, Ankara ve Antalya’da kalan Sancar ailesi 84’te İstanbul’a yerleşiyor. Osmanlı’da Kadın adlı kitabıyla Los Angeles’ta ödül alan Sancar’ın nasıl Müslüman olduğunu merak edenler olmuş. “İşte o zamanlar yazıp çizmeye başladım. Çalıştığım ana konu, kadın ve aile oldu. Müslüman kadın nasıl olmalı diye bir örnek yoktu önümde. 90’ların başında, Harem’le ilgili bir kitap elime geçti. Baskısı ve resimler güzeldi, ancak hepimizin bildiği Harem efsanesinden ibaretti. Araştırmaya başladım. Zira okuduklarım ve gördüklerim örtüşmüyordu. Araştırma yaparken, Osmanlı’da kadına bakışın farklı olduğunu, kadınlara -özellikle annelere- saygının sonsuz olduğunu gördüm. Sonra ne oldu da bu topraklar bu hale geldi diye çok düşündüm. Bilhassa Batı’nın etkisiyle, Batı’nın bakışına benzer bir hal aldı kadına bakış.” diyor Sancar.İstanbul’da çok zorlanmadığını söylüyor. Birçok yabancı gibi o da Türk halkının çok misafirperver ve yardımsever olduğundan söz ediyor. Ona göre bir Müslüman olarak, Türkiye’ye gelmek köklerine yaklaşma adına bir adım olmuş. Türkiye’nin geleceğinin parlak olduğunu düşünüyor Sancar: “Tabii zorluklar da çok. Batı kültürü benimseniyor ancak Türkiye tam Batılı bir ülke olmadığı için yaptıkları bir imitasyon olacak. Hâlbuki Türk insanı, kendi kültürüne temas etse, çok zengin bir hazineye sahip olduğunu görecek.”Kıyafetime dikkat ediyorumÜç ay evvel, Avusturya’dan İstanbul’daki bir yabancı okula çalışmaya gelen Christine Schenk (58), gelişini güzel bir tesadüf olarak değerlendiriyor. Onu, bu kente sürükleyense sadece başka bir kültürde yaşama arzusu değil, İstanbul’un büyüleyiciliğiymiş: “Bu şehir beni büyülüyor çünkü burası sadece bir şehir değil, bütünüyle ayrı bir dünya. İnanılmaz aykırılıkları bir araya getiriyor; çok liberal ve Batı eğilimli semtlerden tutun da dindar ve muhafazakâr semtlere kadar... Ayrıca nezaket kurallarının da bazı kesimler için çok değerli olduğunu gördüm. Mesela, tramvayda oturacak yer ararken bir beyefendi kalktı ve bana yer verdi. Ya da öğrencilerimin saygılı davranışları ve dersten sonra ‘Hocam teşekkürler, bu ders çok verimli geçti.’ demeleri çok hoşuma gidiyor.”Alışmakta zorlandığı şeyleri soruyoruz Schenk’e. Dil bariyerinin dışında hiçbir zorluk çekmediğini söylüyor. Batılı kadın algısının, Anadolu’da ve İstiklâl Caddesi’nde farklı olacağını düşünüyor: “Gelmeden evvel endişelerim vardı açıkçası. İnançlı Müslümanların, nelere değer verdiklerini ve neyi saygısızlık addettiklerini anlayabiliyorum artık. O nedenle biraz daha kapalı giyinmeye dikkat ediyorum mesela. Türkiye’de dinine çok bağlı olan insanlar da var, dindar olmayanlar da... Ancak Müslümanların dinlerine uygun yaşamak istediklerini düşünüyorum. İktidardaki partinin, oy potansiyelini de buna bağlıyorum. Bir kitapta okumuştum; ‘İstanbul nefes kesici bir güzelliğe sahip.’ Bunu tasdik ediyorum ve şu dileğimi vurgulamak istiyorum: Bu ülkedeki farklıklar, güzellikler ve zenginlikler, saygı ve hoşgörü çerçevesi içinde daim olsun.”Türk kadınları batılılara göre daha nazlıBir yıldır Türkiye’de yaşayan Güney Afrikalı bir kadın Linda Brian (38). “İngiltere, Amerika ve Hawaii’de uzun yıllar geçirdikten sonra âşık olduğum şehir İstanbul.” diyor. Ailesinden uzaktayken babası ve erkek kardeşini kaybeden Linda, bir gün Türk eşine, onun da aynı şeyleri yaşamasını istemediğini söylüyor. Sonuçta İstanbul’a yerleşiyorlar. Brian’ın Türk milletinde sevmediği iki şey merak ve bürokrasideki düzensizlik. Bir de tacizden yakınıyor. Otoparkta yaşadığı bir olay onu epey üzmüş. Brian’a göre Batılı kadına bakış Türkiye’nin neresinde yaşadığınıza bağlı. İstanbul, Avrupa ya da Amerika’daki birçok yere göre daha metropoliten ve Batılı. Türk kadınları, Batılılara göre daha nazlı. Erkekleri ise bazen sırf kadın olduğunuz için daha az bildiğinizi düşünüyor. Türkiye’deki birçok insanda ‘Allah korkusu’ olduğunu düşünüyor Brian. Bu sebeple de Batı’daki suç oranlarına rastlanmıyor. Onun tespitlerinden biri de ‘inşallah’ kelimesinin çok kullanılması. “Bu da Allah’a olan bağlılıklarını gösteriyor.” diyor ve şöyle devam ediyor: “İstanbul’a geldiğimde şehre âşık oldum. İnsanın evi, kalbinin olduğu yerdir. Daha önce de birçok yerde yaşadım ancak ‘Burası benim evim.’ diyemedim. Baskının yaşandığını ülkeden geliyorum ve demokrasinin gücünü gördüm. Türkiye, tarihinde hiçbir zaman boyunduruk altında kalmamış. Türklerin hep ülkesi olmuş. Uzun süre de bu şekilde kalacağına inanıyorum.”Şehirle ilgili okuduklarımın aynısıyla karşılaştımPeggy Klein (34), iki ay evvel Hollanda’dan, İngilizce öğretmenliği yapmak için gelmiş. Hollanda, İngiltere, Fransa, Finlandiya ve İspanya’da turizm eğitiminin yanı sıra Belçika’da da öğretmenlik eğitimi almış. Ekvador, Çin, Tanzanya, Peru, Hindistan ve Nepal’de birer yıl çalışmış. “Bir ülkeye gitme kararını almadan önce, oradaki insanların yapısına dair bilgi topluyorum. Türklerin yardımsever ve sıcakkanlı olduklarını okumuştum. Okuduklarım gördüklerimle örtüştü.” diyor Peggy. Türk mutfağını zengin ve lezzetli bulduğunu söylüyor. İstanbul’da bazı semtlerin ara sokaklarında dolaşmayı sevdiğinden söz ediyor. “En çok rahatsız olduğum şeyse bazı bölgelerde turist muamelesi görmek.” diyor.Dil bilmiyorsanız güçlük çekiyorsunuzSudan asıllı bir Amerikalı olan Maha (25), gazetecilik ve uluslararası ilişkiler alanında eğitim almış. Hayallerini ve bu şehre geliş sebebini şöyle anlatıyor: “Yurtdışı deneyimi kazanmak, dünyanın farklı yerlerini görmek, tanımak istiyordum. Türkiye’ye gelmeden evvel, sürekli doğunun batıyla karşılaştığı bir ülke olarak tanımlandığını duyuyordum. Bu tanım hakikaten bu kente çok uyuyor.” Şehirde sevdiği şeyler konusunda bize, “Birçok İslami motif var, camiye gidip ibadet etmek çok kolay. Tarihi dokusunu çok seviyorum. Ne zaman bir sorunum olsa insanlar yardıma koşuyor. Ancak dil bilmiyorsanız, gündelik hayatta biraz güçlük çekebilirsiniz.” diyor. Aşina olduğumuz bir dertten bahsetmeden de geçemiyor: “Bazen yabancı bir kadın olarak toplu taşıma araçlarında tacize maruz kalabiliyorum.”
↧