Geleneksel Türk müziğine yeni ve özgün bir yorum getiren Yansımalar, Mektup adlı yeni çalışmalarını sevenleriyle buluşturdu. Ülkemizin en nadide müzik topluluklarından biri olan grubun kurucuları Aziz Şenol Filiz ve Birol Yayla yirmi yılı aşan birlikteliklerini ‘emekle, saygıyla, muhabbetle işlenmiş bir hikâye.’ olarak tanımlıyor.Mektup’u postalamak için neden bu kadar beklediniz? Neden bu kadar geç geldi bu albüm?Herhalde süreyle ilgili bir meselemiz olmadığından... Uzun süre bu yeni besteleri dinleyicilerimizle paylaştık. Çok uzun bir aradan sonra bir an geldi ve artık bu parçaları kaydetmeye karar verdik.Mektup’un hikâyesi nedir?Mektup fikri, Saraybosna’da bir kahve molasında sohbet esnasında oluştu. Mektubun hayatımızdaki anlamını, artık yeni iletişim ortamında kaybolup gittiğini ve onunla birlikte birçok şeyin de hayatımızdan uzaklaştığını konuştuk. Yeni albümümüze bu ismi vermeye karar verdik. Gerçi bir ara başka bir isim de gündemdeydi, bazı parçalar da yazılmıştı sonra yenileri geldi, nihayetinde ‘Mektup’ yazıldı. Bu albümle ilgili önemli bir husus da, Yansımalar’ın ilk tınılarına tanıklık eden, o günden beri kadim dostumuz olan Bahadır İşler’in bu albümün özgün desenlerini ve tasarımını hazırlaması.Mektup’ta hem bildiğimiz Yansımalar’ın sesi hem de yeni sesler var. Bu müzikal çeşitlilik Yansımalar’ın olgunluk dönemini mi yansıtıyor?Zamanla hayatın akışında ve içimizde değişimler oluyor. Birikenler, yaşananlar. Ayrıca uzun süredir aynı ekiple birlikteyiz. Arkadaşlarımızın icraları, kişisel ve sanatsal potansiyelleri de yazdığım müziklerde etkili oldu. Yansımalar’ın tınısına yeni renkler katıldı. Biz ‘Yansımalar’ı proje değil hayatımızın doğal bir süreci olarak görüyoruz. Bu albüme de aradan geçen sürenin hikâyesi, mektubu diyebiliriz belki. Olgunluk çok kolay dile getirebileceğimiz bir vasıf değil.İlk albümü yayınlamanızdan bugüne kadar 22 yıl geçmiş. Yola çıkarken Yansımalar’ın bu denli sevileceğini düşünmüş müydünüz?Bunu öngörmek mümkün değildi tabii ki. Böyle bir hedefimiz de olmadı. Biz, hep dediğimiz gibi, kendi sesimizi, sözümüzü duyurmak için yola çıktık. Hatta bunu kendi kendimize sohbet kıvamında yaptık. Bu sesin duyulur olması, her şeyin bu kadar kolay tüketildiği bir ortamda bu sese hâlâ kulak verilmesi en değerli hediye bizim için.22 yılda altı albüm, bir de proje albüm yayınladınız. Bu sayı az değil mi?Albüm sayısı bu süre için az görünüyor. Ama her şeyi ‘süre ve skor’ olarak değerlendirmenin çok anlamlı olduğunu düşünmüyoruz. İlk albümümüz Yansımalar’ın hâlâ raflarda olması ve hâlâ yeniden keşfedilmesi daha anlamlı.Türkiye’de çok az topluluk sizin kadar uzun soluklu olabildi. Bunu nasıl başardınız?Bu durumu ileride müzik tarihçileri, eleştirmenleri müzikal ve sosyolojik olarak daha iyi değerlendirebilir. Bize göre oluşturduğumuz sesin, insanın gündelik zevkleri, beklentileri dışında karşılık bulması. Bu, yıllar geçse, şartlar değişse de insanda olan bir hal. Bunun en çarpıcı delili de Yansımalar’ı oluşturduğumuz zaman yeni doğmuş gençlerin de şimdi gelip aynı duygularla aynı halden bahsetmeleri.Birol Yayla-Aziz Şenol Filiz dostluğu nasıl bir dostluk? Bunca yıl egolarınızı ön plana çıkarmadan nasıl başardınız bir arada kalmayı? Kavgalarınız olmadı mı hiç?Birbirimize rastlamamız bir baht diyebiliriz öncelikle. Ama sonrası emekle, saygıyla, muhabbetle işlenmiş bir hikâye. Farklı düşündüğümüz, hoş karşılamadığımız durumlar oldu tabii ki ama bu durumlar bir çatışmaya hele kavgaya hiç dönüşmedi. Birbirimize saygı, anlayış, güvenle yaklaştık. Sorumlulukları paylaştık, kendi bildiğimiz alanlarda birbirimize teslim olduk. Yani bugünün dünyasında pek tanık olunmayan haller. Belki tarifi kolay ama gerçekleştirilmesi zor şeyler. Değerini bilmeye çalışıyoruz.Müzik harici bu ikili ne yapar?Yansımalar dışında 30 yıldır Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk Müziği Korosu’nda yan yana saz çalıyoruz. Ayrıca birçok proje için de mesai harcıyoruz. Bunun dışında çok zaman geçirmiyoruz açıkçası. Belki bu kadar uzun süreyi yıpranmadan geçirmemizin sebebi kendimize gerekli alanları sağlamamızdan ileri geliyor.Dost meclisi gibiyizİkiniz haricinde Yansımalar’a birçok isim dahil oldu ve ayrıldı. Bu bağlamda topluluk bir okul gibi çalıştı diyebilir miyiz?Biz en başından beri müzikal ve insani değerlerine saygı ve yakınlık duyduğumuz arkadaşlarımızla birlikte olduk. Daha çok dost meclisi gibi oldu, anlamlı kalıcı dostluklar oluştu her biriyle. Yansımalar’a katkısı olan bütün arkadaşlarımızın gönlümüzde yeri ayrı. Bu nedenle özellikle manevi anlamda bir okul olduğu söylenebilir.Herkesin merak ettiği bir soru var. Yansımalar müziğinin sırrı nedir? Bu müziğin ruhu nedir?Bu soruya cevap vermek çok zor. Sosyal medyada, bize gelen maillerde, mektuplarda öyle ifadeler var ki. Çoğunu keşke biz yazabilseydik diye düşünüyoruz. Belki bu sırrı anlamak için bu yazılara bir göz atmakta fayda var. Biz, sadece insanın daha değerli, anlamlı olduğunu, bunu değersizleştiren her şeye karşı serzenişimizi ifade etmeye gayret ettik. Anladık ki bu serzenişi paylaşan pek çok ‘insan’ varmış.Yansımalar müziği denince akla ilk gelen kelime huzur. Bu huzurun kaynağı nereden geliyor?Huzur bir arayış aslında. Bir özlem, bir ütopya. Biz huzura ihtiyacımız olduğunu ve bunu unutmamamız gerektiğini dile getirmeye çalışıyoruz Yansımalar’da. Ama bu huzurdan kastedilen, kendine dönük, bencil bir rahatlık duygusu değil, hayatın bütün akışı içinde kirlenmemeye, değer bilmeye, değer vermeye yönelen bir iç huzur, denge arayışı.Bir caz kulübünde ya da bir halk konserinde de konser vermenin ve her ikisinde de beğenilmenin sırrı nedir? Farklı tarzlarda müzik zevki olanları nasıl yakalayabiliyorsunuz?Bu sadece caz kulübü, halk konseri, salon konseriyle sınırlı değil. Dünyanın birçok ülkesinde konserler verdik. Oralarda da aynı duygularla, aynı reaksiyonlarla karşılaştık. Sanıyoruz, müzik rengimizin, anlayışımızın, tınımızın ülkeler, kültürlerden azade insana ulaşan bir dili var.İlk albümümüzü rafta koyacak yer bulamadılarTürk müziğini sevmeyen birçok kişiye bu müziğin kapılarını açtınız. Yola çıkarken böyle bir hedefiniz var mıydı?Yoktu elbette. Genç yaşlardan beri karşı çıktığımız hususlardan biri, Türk müziğini birtakım ‘modern’ yaklaşımlarla, daha çağdaş, bugünün dinleyicisine ulaştırmaya, evrenselleştirmeye yönelik yapılmış projeler oldu. Herkes farklı ve deneysel çalışmalar yapabilir. Mesela biz bir yandan klasik musikimizi kendi değerleri içinde icra etmeye devam ederken, Yansımalar’da bugünkü sesimizi, sözümüzü ortaya koymaya çalıştık. Yansımalar özellikle gençlerde Türk müziğini öğrenmeye yönelik bir motivasyon oluşturdu. Biz de onlara Türk müziğinin eski eserlerden, icralardan öğrenileceğini söylüyoruz.Sizden sonra birçok müzik topluluğu kuruldu. Bu gidişatı nasıl görüyorsunuz?İlk albümümüzü yaptığımızda vitrinde nereye koyacaklarını bilemediler. Böyle bir tarz yoktu. Şimdi enstrümantal müzik standları var. Müziğin çeşitliliği açısından olumlu bir gelişme bu.Yansımalar haricinde başka projeler de yapıyorsunuz.Otuz yıldır Cumhurbaşkanlığı Klasik Türk müziği Korosu’nda sazlarımızı icra ediyoruz. Klasik Türk müziği hayatımızın çok önemli bir alanını kapsıyor. Bu alanda; Meral Uğurlu, Münip Utandı gibi önemli yorumcularla, başta Klasik Sazlar Beşlisi, Bezmara, Mızrabın Nefesi gibi gruplarla konserler verdik ve albümler yaptık. Necdet Yaşar, Niyazi Sayın, Neyzen Tevfik, Aka Gündüz Kutbay, Kani Karaca gibi büyük ustaların kayıtlarından albümler yaptık. Bunlar bizim çok değer verdiğimiz ve yapmaya devam edeceğimiz çalışmalar.
↧