Geçtiğimiz haftalarda 57 başı açık kadın başörtüsünün serbest olması için bir bildiri imzaladı. Bildiriye destek verenler arasında Sebahat Tuncel de vardı. BDP’li vekille başörtülülere verdiği desteği ve kendisi hakkındaki eleştirileri konuştuk.Gazetecilerin ve akademisyenlerin başörtüsü özgürlüğü için düzenlediği kampanyaya destek verdiniz. Nasıl dâhil oldunuz projeye?Gezi Parkı direnişi sonrasında başörtülü bir kadının şiddete maruz kalması Türkiye’de aslında bu meseleyi tekrar gündeme getirdi ve laik, antilaik tartışmalar kutuplaşma ve kutuplaşmanın mağdurunun kadınlar oluşu söz konusu. Bir grup kadın, aslında biz buradan pozitif başka bir şey çıkarabiliriz yani bunu kutuplaştıran, derinleştiren, buradan kadınları inançlarına göre ayıran yaklaşımdan değil de aslında bunları birleştiren bir yerden bakabiliriz. Başı açık kadınlar başörtüsünü savunursak gerçek demokrasi burada ortaya çıkacaktır. Kadınların kamusal alanda da başörtüsünü kullanabilmeleri gerekiyor.BDP ve özellikle BDP’li kadın milletvekilleri başörtüsü konusunda sessiz kaldıkları için çok eleştiriliyordu.Aslında biz bu konularda daha önce çok inisiyatif aldık. Tabii medyanın yaklaşımı daha çok Kürt sorunuyla ilgili, Kürt sorununa dair sözlerimizi o da toplumda daha sert gözüken sözlerimizi yansıtıyor.Peki ilk seçimlerde BDP başörtülü bir aday çıkarır mı?Olabilir. Hatta geçen dönem tartışıldı, bizim aramızda da başörtülü bir milletvekili adayı olabilir mi diye. Yerel yönetimden de böyle bir başvuru olduğunda neden olmasın. Kadınlar sadece BDP’ye değil bütün siyasi partilere başvuru yaparak, yönetimlerde yer almak konusunda istekli olmalıdır.Özellikle Doğu ve Güneydoğu vilayetlerindeki Kürtler dindarlıklarıyla biliniyor. BDP’nin imajı ise daha seküler. BDP bu konuda tabanına ters bir duruş sergilemiyor mu? Biz BDP olarak daha seküler bir yerde duruyoruz ama bizim yapımızda Alevi var, Hıristiyan var, Sünni var, dindarlar var. Daha karma. Birbirine temas ediyorsun ve anlıyorsun. Birbirini daha iyi anlamak adına önemli. Sonuçta bizim yapımız gerçekten önemli bir kesimi dindarlardan oluşuyor. Bu bizim açımızdan önemli bir konu, bunu siyasete alet etmemek önemli. Dindarlık dinciliğe evrildiğinde ya da iktidarlaştığında başka bir şeye dönüşüyor. Bu din meselesi yeniden yeni bir demokratik yaklaşımla ele alınması gereken bir durum. Türkiye’de sol uzun süre bu meselede sınıfta kaldı. Seküler olmak insanların inancını yok saymayı, onları görmezden gelmeyi gerektirmez. Dindar olanların hepsi sağcı olacak diye bir şey yok. Mesela biz kendimizi sol kitle partisi olarak tanımlıyoruz ve insanlar kendisini burada ifade ediyor.Sınır dışına kaç kişinin çıktığı değil, irade önemliÇözüm sürecinde olmamıza rağmen PKK’ya katılımın arttığına dair somut veriler var.Bu zaten şu anki bir durum değil. Son birkaç yıldır genel itibarıyla gerillaya bir katılım oluyor. Bunu biz de tartışıyoruz. Neden acaba çözüm tartışması olurken gençler katılıyor diye, aileleriyle de sohbet ediyoruz. Mesela üniversiteden giden var, liseden giden var. Cezaevinden çıkıp, işçi gidenler var... Şöyle bir şey görüyorsunuz. Özellikle ikinci aşamada devletin herhangi bir adım atmamış olması çözüm konusunda herhangi bir irade göstermemesi bugüne kadar yaşananları da düşününce bir güvensizliği getiriyor. Gençler henüz bu çözüm sürecinin mümkün olacağına inanmıyor. Bu en temel sorunlardan. Devlet bundan rahatsızsa ‘bizim somut adım atmamız lazım, gidişleri değil gelişleri hızlandırıcı adımları atmamız lazım’ demeli.Sadece devlet mi, BDP’nin yerine getireceği ödevler yok mu?21 Mart Diyarbakır Nevruz’unda Sayın Abdullah Öcalan’ın bütün dünya kamuoyuna duyurduğu manifestoda çok önemli bir şey vardı: Kürt hareketi biz bundan sonra hedefimize demokratik siyasetle ulaşacağız. Bundan sonra ideolojik zihinsel bir mücadeleyle demokratik siyaseti geliştireceğiz yaklaşımıyla milyonların şahitliğinde bütün kamuoyuna duyurdu. PKK, KCK ne dersek diyelim kendi üzerine düşen sorumlulukları yerine getirdi. KCK güçlerini 8 Mayıs’tan itibaren sınır dışına çekiyor.Planlanan sayıda PKK’lı sınır dışına çıkmadı!İnsanlar yürüyerek gidiyor. Burada önemli olan ne kadarının çıktığı değil, bu iradenin gösterilmesi. O günden bugüne çatışma olmaması, gerilla-asker kayıplarının olmaması.Çözüm sürecinde benimle ilgili algı da düzelir artıkHiç asker cenazesine katıldınız mı yahut aileleriyle tanışma imkânınız oldu mu?Bir-iki taziyeye katıldım. Ama daha çok Kürt askerleriydi. Şöyle bir şey de var. Ben bunun üzerinden siyaset yapılmasına çok karşıyım. Asıl samimiyet bu savaşın durması için mücadele etmek. Gençlerin ölmemesi için mücadele etmek. Sizinle ilgili genelde çok sert göründüğünüze dair bir algı var. Bu konuda eleştiri alıyor musunuz?Aslında ben de bilmiyorum. Tabii medya sürekli benim kavga eden halimi veriyor. Öfkeli anlarda yaptığımız açıklamaları veriyor. Birebir insanlarla temas etme imkânımız olmuyor. Hatta ben cezaevinden çıktığım, ilk milletvekili olduğum dönemlerde bir toplantıya katılmıştım. Birisi ‘Aa dedi, siz gülüyormuşsunuz.’ dedi (gülüyor). Ben de insanım yani hem gülerim hem ağlarım. Aslında çok duygusal birisiyim, bu duygusallığım nedeniyle hep eleştirilirim. Ama yansıma tabii başka. Normalleşme sürecinde artık o da düzelir (gülüyor). Cezaevinden çıkmış terörist algısı, tırnak içerisinde söylüyorum. Bir de BDP’lilerin yaklaşımlarıyla, sağcıların yaklaşımı farklı tabii. Birisi görse sarılıyor, resim çektirelim diyor. Bir diğeri öldüreyim diyor (gülüyor).Evli değilsiniz. Hiç düşünmediniz mi peki?Çok özel sorular sormaya başladınız (gülüyor). Yani özel bir neden yok. O konulara girmeyelim. Baktığımız noktayla alâkalı kadın özgürlük mücadelesiyle birlikte yeni bir toplum, yeni bir yaşam söz konusu. Sadece senin değişmiş olman yetmiyor. Gerçekten toplumsal bir değişim, dönüşüm içerisinde olaya bakmak bence daha önemli. Dolayısıyla çok tartışmalı konular bunlar. Soruna nasıl cevap vermedim! (gülüyor)s.okcu@zaman.com.tr
↧