Quantcast
Channel: ZAMAN-PAZAR
Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Kentsel dönüşüm kitap oldu

$
0
0
Şehrin örtüsüne işlenecek her yapının maneviyatımız üzerinde bir oynama olduğunu söylerdi bilge mimar Turgut Cansever. Bugün taşlar, ağaçlar, toprak oynuyor yerinden. Mahalleler, parklar ‘dönüştükçe’, şehrin ruhu da değişiyor…Geçtiğimiz hafta İstanbul Zeytinburnu’ndaki üç gökdelene tarihi silüete zarar verdiği sebebiyle yıkım kararı çıktı. Kararın ardından uzun süredir tartışılan kentsel dönüşüm projeleri ve şehrin mimari dokusunu bozan yapılar tekrar gündeme geldi. Bu kararı olumlu karşılayanlar da var, ‘Silüeti bozan diğer yapılar ne olacak?’ diyenler de... Tüm bunların yanı sıra yapıldığı bölgedeki ağaçlara zarar vereceği gerekçesiyle büyük infiale sebep olan 3. köprü projesi de geçtiğimiz hafta başladı. Ve tabii ki Taksim Gezi Parkı ‘nda günlerdir süregelen trajedi... Parkın yıkılıp yerine alışveriş merkezi yapılacak olmasına yönelik öfke giderek artıyor. Türkiye’nin soğumayan yoğun politik gündemine rağmen; kentsel dönüşüm, sürekli yenisi eklenen dev bloklar ve AVM’ler konusu başlı başına büyük bir gündem oluşturuyor. Bu sıcak gündemin güncesi diyebileceğimiz nitelikte bir kitap çalışması İletişim Yayınları’ndan çıktı. Fotoğrafçıların, gazetecilerin, mimarların, edebiyatçıların ve akademisyenlerin katkı sağladığı ‘Milyonluk Manzara’ kitabı kentsel dönüşüm hikâyemizi çarpıcı metinlerin ve fotoğrafların eşliğinde resmediyor.“Kente yapılacak her müdahale, kentin hücrelerine tutunarak yaşayan tek tek insanların maddi/manevi hayatlarına müdahaledir.” diyor Prof. Dr. İhsan Bilgin. Vurulan her kazma, eklenen her taş şehrin kimliğini şekillendirirken, bu durumun da o şehirde yaşayan insanların ruhuna sirayet etmesi kaçınılmaz. Dev blokların içine sıkıştırılmış hayatların, gecekondu mahalleleri ile rezidansların dev sütunlarla ayrıldığı semtlerin, gittikçe betonlaşan, betonlaştıkça hırçınlaşan şehrin öyküsünü okuyoruz kitapta. Kitaba katkı sağlayan gazeteci yazar Tanıl Bora, Pınar Öğünç, Cihan Aktaş ve şair Haydar Ergülen’le kentsel dönüşümü ve dönüşen şehrin ruhu üzerine konuştuk… Kitabın ismi gecekondu semtlerinin yamaçlarına kurulu olan yeni lüks rezidansların öyküsünden mülhem. Pınar Öğünç şöyle anlatıyor hikayeyi: “Bomonti civarında yükselen rezidanslardan birinin satış ofisinde görevli demişti ki, ‘Takdir edersiniz ki bir milyon dolar veren kimse bu manzaraya bakmak istemez.’ Tam karşıda semtin dönüşmemiş kısmını, eski mahalleyi gösteriyordu. Artık bu kuleler dikildiğine göre karşıyı da ona göre düzenlemek lazımdı. Bunun lüzumunu takdir etmeliydik.”Yapılandıkça geri dönüşü imkansız bir yola girildiğini ekliyor Öğünç: “Türkiye’nin büyük şehirleri böyle zincirleme biçimde, yoksulları ufalayarak, eşitsizliği katlayarak dönüşüyor. Kent sakininin söz hakkını gasp ederek, sermayenin çıkarları ne yanaysa, o tarafa doğru değişiyor. Ya kent el koyacaktır bu işe ya da sakini. Ama geri döndürülemez olana acıyor insan.”Benim de bir kentsel dönüşümüm oldu!Yitirilen bir diğer önemli unsursa yılların büyüttüğü komşuluk ilişkileri. Yıkılan mahallelerin yerine kurulacak olan bloklar bu ruhu da alıp götürecek. Cihan Aktaş, belediyelerin özellikle ileriki yıllarda sosyal bir meseleye dönüşecek olan bu durumu görmezden geldiğini ifade ediyor: “Şehircilik faaliyetleri çevreyle ilgili ince bağlantıları hesaba katmayan bir plansızlık, programsızlıkla yürüyor maalesef. Bu yeni bir olgu da değil. 1950’lerden itibaren iç göç yaşayan bir ülke Türkiye. Şehirlerin etrafında kurulan gecekondu mahalleleri geçen yıllar içinde oturmuş dokuya dahil oldu. Beni rahatsız eden şimdilerde yükseltileri emsal hesaplarıyla kararsızlık gösteren beton kondular. Kentsel dönüşümle düzene sokulmak istenen mahallelere dönük muameleler çok rastgele, hesapsız kitapsız yürüyor. Kimi belediyeler sanki ‘benim de bir kentsel dönüşümüm olsun’ diye bir yıkım faaliyeti başlatıyor. Bu yapılırken mahallenin oturmuş dokusu, bahçeleri, gelişmiş komşuluk ilişkileri, ortak hafızanın sağladığı iyimser bakış açısına ilişkin sorumluluk gibi başlıklar hiç hesaba katılmıyor.”Cumhuriyet kurulduğundan beri bir imar karmaşasının içine giren İstanbul, gerek belli semtlerin gecekondularla dolması gerekse tarihi yapılarını yitirmesiyle imtihan oldu. Aktaş, kalkınma planlarının içine sıkışan bu kadim şehrin imar sorunlarına değiniyor: “Modernist bir bakışla ‘konut makinesi’ gibi algılanan siteleri yaygınlaştırarak mekân ve şehircilik sorunlarının üstesinden gelebileceğimizi düşünmüyorum. Yaşanmışlığın izleri çok değerli, insan ilişkilerini canlı tutan bağlantıları ayakta tutacak şekilde organik projeler tasarlandığı takdirde bu izleri korumayı hesaba katacaktır mutlaka. Biz, darbelerle sarsılarak var olmaya çalışan bir toplumuz. Sadece betonlaşmada kendini gösteren kaba modernist yaklaşım yüzünden değil, Derrida’nın ‘Harf darbesi’ diye tanımladığı alfabe değişimi nedeniyle de kültürel birikimlerimizden kısıtlı olarak yararlanabiliyoruz. Mimarlık alanında yaşadığımız sorunlar, tüm bu darbelerden bağımsız değil. Şehirlerimizin oturmuş dokularını korumak hem geçmişe dönük okumaları sürdürmek hem de bugünün canlı şehirli hayatının imkanlarını ayakta tutmak açısından çok önemli.”‘İç göç sıkıntısı başlayacak’Yeni mimari yapılanmanın sınıflar arası fark oluşturacağını ifade eden Haydar Ergülen bunun ‘iç göçü’ beraberinde getireceğini söylüyor. Bu göçle beraber kentleri 50’lerden sonra olduğu gibi sosyokültürel açıdan büyük bir değişim bekliyor ve İstanbul bu değişime hazırlıksız yakalanacak gibi gözüküyor: “Şehrin merkezi büyük girişimlerin elleriyle yoksullardan arındırılmaya çalışılıyor. Tarlabaşı, Galata, Haydarpaşa örneklerini görüyoruz. Bu bölgeler soylulara, beyazlara tahsis ediliyor. Kentsel dönüşüm aslında bir nevi rantsal dönüşüm. Mesela şehrin merkezindeki Gezi Parkı Projesini görüyoruz. Buraya AVM, rezidans yapılacak olması kabul edilemez bir şey. Dünyanın bütün büyük metropollerinde özellikle şehir merkezlerinde yeşil alanlar var. İç göç meselesi bu şehir içi savaşlarının sebebiyet verdiği bir durum. İnsanların yaşadıkları alanlardan zorla göç ettirilmesi sözkonusu. Bu insanlar daha önceden yaşadıkları bu yerlere geri dönemeyecekler.”Kitabı yayın aşamasına hazırlayan Tanıl Bora da toplumda oluşacak uçuruma ve eklenecek beton taşların toplumun yüreğine oturacağına dikkat çekiyor: “Şu anki durum şehirlerde bir tür örtülü iç savaş manzarasının kurumlaşması. Yoksulların dışarıda tutulmaya çalışıldığı bir yapılanma. Tabii abartarak kara ütopya tarzında söylüyorum bunu. Yoksulluk ile zenginlik arasındaki uçurumun derinleşmesine sebebiyet verecek bir sıkıntı. İnşaat, Türkiye’deki en büyük rant jeneratörü. Sadece İstanbul’a mahsus bir işleyiş değil bu. Her yerde ilerliyor, Anadolu şehirlerinde de.”

Viewing all articles
Browse latest Browse all 3284

Trending Articles


Mide ağrısı için


Alessandra Torre - Karanlık Yalanlar


Şekilli süslü hazır floodlar


Flatcast Güneş ve Ay Flood Şekilleri


Gone Are the Days (2018) (ENG) (1080p)


Istediginiz bir saatte uyanabilirsiniz


yc82


!!!!!!!!!! Amın !!!!!!!!!


Celp At Nalı (Sahih Tılsım)


SCCM 2012 Client Installation issue