‘Hırsızlar Sokağı’, Arap Baharı’nı edebiyatla buluşturan Fransız yazar Mathias Énard’ın son kitabı. ‘Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara’ adlı kitabında Michelangelo’nun İstanbul macerasını konu alan yazar, bu kez de Faslı Lakhdar’ın öyküsünün peşinde…Arap Baharı bulunduğunuz noktadan nasıl gözüküyor?Arap Baharı’nı bütün olarak düşünmemek gerekiyor. Devrim olaylarının farklı ülkelerde, farklı şekillerde tezahür edişini görüyoruz. Tunus’taki demokratikleşme süreci bambaşka ve Suriye’de olanlar bambaşka seyrediyor. Gerçeklikler değişkenlik»»
‘Hırsızlar Sokağı’, Arap Baharı’nı edebiyatla buluşturan Fransız yazar Mathias Énard’ın son kitabı. ‘Savaşları, Kralları ve Filleri Anlat Onlara’ adlı kitabında Michelangelo’nun İstanbul macerasını konu alan yazar, bu kez de Faslı Lakhdar’ın öyküsünün peşinde…Arap Baharı bulunduğunuz noktadan nasıl gözüküyor?Arap Baharı’nı bütün olarak düşünmemek gerekiyor. Devrim olaylarının farklı ülkelerde, farklı şekillerde tezahür edişini görüyoruz. Tunus’taki demokratikleşme süreci bambaşka ve Suriye’de olanlar bambaşka seyrediyor. Gerçeklikler değişkenlik»»
Müzikseverlerin Karmate grubundan tanıdığı Resul Dindar, ilk solo albümü Divane ile karşımızda. Albümünde Karadeniz’in her yanını anlatmaya çalıştığını söyleyen sanatçının en büyük üzüntüsü bölgede yapılan çevre tahribatları. Dindar, “Çevre benim müziğimden daha önemli.” diyor.Müzik maceranız nasıl başladı?Annemin söylediği ninniler ve babamın bağlamasının sesiyle büyüdüm. Dedem sesimi çok seviyordu ve sürekli benden Karadeniz türküleri söylememi istiyordu. Oysaki ben Türk sanat müziğiyle müziği anlamaya ve tanımaya başladım. Öğretmenlerim de sesimin güzel olduğunu söyleyerek»»
Sekizinci İşçi Filmleri Festivali’nde perdede yine emek için mücadele edenlerin öyküleri vardı. Bazıları bir fabrikada veriyor yaşam savaşını, bazıları toprağında, bazıları da topraklarından çok uzakta…Dünyanın dört bir yanından gelen festival filmleri aslında tek bir hikâyeyi anlatıyor. Kimi bir iş makinesinin arkasında, kimi tarlada, kimileri ise savaşın yakıp yıktığı coğrafyalarda günlük yiyeceği ekmeğin peşinde. Fakat hepsinin hikâyesinde hasretlikleri, ümitleri, kaybettikleri ve sömürülmüş»»
Kapitalizmin buyruğuyla özelleştirilen bütün günler kasar beni ama etrafımdaki tantanayı görmezden gelip böyle bir âdet yokmuş gibi davranabilirim.Söz konusu olan Anneler Günü’yse iki karşıt güç tarafından çekiştirildiğimi hissederim. Biri “ukalalık etme, çok sevdiğin anneni memnun etme fırsatını kaçıramazsın” der, öteki “Annemi mi, firmaları mı?” diye sorar ve “Hayır, alet olamazsın bu oyuna” diye kıvırmaya»»
Şu günlerde harıl harıl raylı sistem yapılan İstanbul’da geçen yüzyıl başında 130 kilometre tramvay hattı bulunuyordu. İşte bir akıl tutulmasıyla yapılan ve bugünün İstanbul’unu felç eden operasyonun ayrıntıları...İstanbul’da plansız yapılaşmanın getirdiği problemler silsilesinin başını hiç kuşkusuz ulaşım çekiyor. Son dönemlerde kangrene dönen trafik sorunu, metrobüs gibi pansuman tedaviyle iyileştirilmek istense de bu hamle sadra şifa olmadı. Bu güne kadar hep kulak ardı edilen şehir planlamacıları yeni»»
Feyzan Ersinan Top, şimdiye kadar yediği içtiği ne varsa geçtiğimiz günlerde yayımlanan ‘Yediğim İçtiğim Sizin Olsun’ adlı kitabıyla paylaştı. Yazarı evinde ziyaret ettik. Bizim için pişirdiği birbirinden lezzetli yemekleri görmek bile yeterliydi.Hani derler ya ‘Yediğin içtiğin senin olsun. Ne gördün ne ettin hele bi anlat.’ Feyzan Ersinan Top ise tam tersini yaptı. ‘Yediğim İçtiğim Sizin Olsun’ kitabıyla yediği içtiği ne varsa okuyucularıyla paylaştı. Kitabın çıkış hikâyesine geçmeden önce yazarınınkine değinmekte»»
Oyuncu Halil Ergün, epey bir zamandır ortalıkta görünmüyordu. Kilo vermek için kaldığı kamptan İstanbul’a gelir gelmez kapısını çaldık. Çaldık çalmasına ama bir dokunduk bin ah işittik: “Ömrümü verdiğim bir dava sonrasında, 12 Eylül Referandumu’nda ‘evet’ dediğim için aforoz edildim.Hakaret ettiler. Ben başka türlü düşünüyorum diye beni yok mu edeceksiniz? Bu faşizm değil mi?”Uzun bir süredir gözlerden uzaktasınız...Biraz kendime yatırım yapmak için Kuşadası’ndaki bir sağlık merkezine gittim. Vücudumu tazelemek için iyi bir kamp oldu. 10 kilo verdim.Biraz»»
M. United’ın teknik direktörü Alex Ferguson’un 71 yaşında eşofmanlarını çıkarma kararı almasıyla bir devir de kapanıyor. 1986 yılında takımın başına geçtiğinde Ferguson’un 27 yıl görevde kalacağını kimse tahmin etmiyordu.“Emeklilik kararım, üzerinde çok düşündüğüm bir konu ve bu kararı kolay almadım. Emekliliğim için doğru zaman olduğunu düşünüyorum. Bu kurumu mümkün olan en güçlü haliyle bırakmak benim için önemli ve böyle yaptığıma inanıyorum.” diyen isim, futbol dünyasının ‘tartışmasız dünyanın en»»
Emirali Yağan Dersim’de doğmuş, katliamda yakınlarını kaybetmiş bir isim. Paris’te yaşayan yazar, uzun yıllar ötelediği olayları, doğduğu topraklara gelerek tekrar gün ışığına çıkardı. O günleri yaşayanlar anlattı, o da ‘Dersim Defterleri: Beyaz Dağ’da Bir Gün’ ismiyle kitaplaştırdı. Yağan’la kitabını ve Dersim katliamına dair detayları konuştuk.Dersim üzerine yıllardır oluşan bir literatür var. Diğerlerinden farklı olarak siz ne anlatıyorsunuz?Diğer çalışmalara haksızlık etmek istemem ama ben biraz daha sabırlı davrandım. 7-8 yıl üzerinde çalıştım. Olabildiğince kendi hissiyatımdan ve zamane algılardan ziyade anlatıcıların yaşadıklarını olduğu»»
Yapılan anketlere göre hava yolcuları arasında, uçakta duş almak isteyen de var, golf oynamak isteyen de. Belki okurken komik geliyor olabilir ama uçak üreticileri bu ‘uçuk-kaçık’ isteklerin yerine getirilmesi için çalışmalara başlamış bile.Havayolu şirketleri arasında yaşanan rekabet nedeniyle ucuzlayan biletler, uçakla seyahati daha cazip hale getiriyor. Bu yüzden hava taşımacılığı lüks olmaktan çıktı. Rekabette bir adım öne geçmek isteyen havayolu şirketleri ise daha çok yolcu kazanmak için hem hizmet kalitesini artırıyor hem de yeni»»
Yönetmenler, savaş dönemini konu edinen filmlerde çocuk dünyasına yer vermenin seyircide nasıl bir etki bırakacağının farkında. ‘Neredesin Süpermen?’ de bu serinin son filmi...Sinema tarihi, başrolünü çocukların üstlendiği pek çok filmle dolu olsa da, yönetmenler, savaş dönemini konu edinen filmlerde çocuk dünyasına yer vermenin seyircide nasıl bir etki bırakacağının çok iyi farkında. Bazısı daha eğlenceli, bazısı daha ‘damar’ tonda ama hepsi savaşların gereksizliğine»»
Malatya’ya ilk gidişim 2000’li yıllara rastlar. Rahmetli Hasan Süzer o yıllarda Malatya yemeklerini tanıtmak için bir yarışma düzenlemişti ve bir grup jüri üyesini İstanbul’dan Malatya’ya davet etmişti.O programdan dönüşümde, Çağrı dergisinde “Ekşili Köfte ve İki Cumhurbaşkanı Çıkaran Şehir” başlıklı bir yazı kaleme almıştım.11-12 Mayıs tarihleri arasında Malatya Valiliği ve Taşfed işbirliğinde, Anemon Otel’de yapılan “Kayısılı Yemek ve Tatlı Yarışması” için Malatya’daydım.»»
Eski olimpiyat ruhunun yerinde yeller esiyor olmalı ki, son zamanlarda olimpiyat düzenleyen ülkeler ardı ardına zarar bilânçosu açıklıyorlar.“Efendim bu bir prestij meselesidir, her şeyde kâr-zarar hesabı yapılmaz; bazı hâdiseler vardır ki bile bile zarara girer fakat neticede kârlı çıkarsınız” yollu izahları bilmiyor değilim; kısmen hak vermem de mümkündür ama olimpiyat ruhundan bahsediyorum, yani bütün»»
İlginç günlerden geçiyoruz. Bir yandan Dan Brown’ın son romanında Ayasofya’nın sırrı gündeme geliyor, diğer yandan Başbakan Erdoğan Washington Anıtı’ndaki Osmanlı sırrını açıklıyor.Binlerce kilometre uzaklıktaki iki eser aynı günlerde hafızamızın tozlu yollarında buluşuyor.Madem sırdan bahis açıldı, yenisini ekleyelim: Ayasofya Camii’ndeki tabloların altındaki imza ile Washington Anıtı’ndaki Osmanlı kitabesinin altındaki imza aynı kişiye aittir ve kader, her iki eseri»»
Açgözlülük tacının başımızdan inmediği bir dünyada, gözden ırak olsun diye topuklarımızla diplere itmeye çalışsak da “açlık”, şişmiş bir ceset gibi kıyılarımıza vuruyor.Bu baş edemediğimiz “ölü” hakkında konuşmak, onu ekranlarımızdan ve sayfalarımızdan uzak tutmak zorundayız. 800 milyon insanın her gece yatağına aç girdiğinden, İsveç’te ortalama yaşam süresi 80 iken, Sierra Leone’da bu sürenin 34’e düştüğünden haberdar olmamız her»»
Ey yurdumun büyük futbolcuları, içinizden bir Baba Hakkı; ey yurdumun kalem erbabları, içimizden bir İslam Çupi çıktığı zamana kadar temizleyemeyiz bu meseleyi bilesiniz..Ey büyük yıldızlar, Galatasaray formasıyla İnönü’ye çıktığında Sarı-Kırmızı formayla Beşiktaş tribünlerine koşup kalbini tutan, Sarı-Kırmızı tribünlere koşup ayağını gösteren Baba Recep olmayı hiç düşündünüz mü?Ne kazanır ne kaybedersiniz!Biliyoruz içinizde Sarı-Kırmızı formayla Fenerbahçe»»
REKABET dostlukla güzel! Kimsenin itiraz etmeyeceği bir slogan. Öyle ya, hangi aklı başında insan rakibim düşmanımdır der ki?Fanatik taraftarların birbirlerinin canına kastettiği, futbolcuların sahada küfürleşip yumruklaştığı, hakemlerin analarının ağlatıldığı, rakip kulüplerin başkanlarıyla teknik adamlarının kışkırtıcı beyanlarla ortamı gerdiği bir ülkede, kürekleri elbette akıntıya karşı çekmek lazım. İşte bu yüzden»»
ABD’li yardımsever, top peşinde nasıl öldü? ‘Saçlara düşünce aklar…” şarkısı tarihe mi karışıyor? Çakma hamburger, fast food müptelalarını tatmin edebilecek mi?Yardım kampanyaları ilginçlikte sınır tanımıyor. ABD’de yoksul ülkelerdeki çocuklara futbol topu göndermek için düzenleneni de bunlardan biri. Seattle kentinden Brezilya’ya kadar top çevirerek gitmeye karar veren Richard Swanson’un yolculuğu, komşu eyalet Oregon’da kamyon çarparak»»
Udi ve bestekâr Fatih Ahıskalı ve solist Bekir Ünlüataer’in kurduğu Eşref Vakti yeni albümleri Beyaz Sayfa’yla müzikseverlerle buluştu.Albümde kendi şarkılarının yanı sıra Sezen Aksu ve Sıla gibi isimlerin eserlerine de yer verilmiş. Beyaz Sayfa’da tek düze bir müzikal tercih yapılmamış. Duygusal ve hareketli şarkılar aynı ağırlıkta. Bekir Ünlüataer’in Allah vergisi güçlü sesinin daha önceden duyduğumuz şarkıları bambaşka»»
Geçen hafta, İstanbul’da Yağmur Dergisi ve Safiye Sultan Lisesi’nin birlikte düzenlediği bir şiir programına iki şair ve üç yüzün üzerinde öğrenci katıldı. Öğrencilerin, şiirden hiç de uzak olmadığını gösteren bu manzara aklımıza şunu getirdi: Şiir fildişi kulesinden inerek genç okuru kucaklamaya başladı mı?Türkiye’de her üç kişiden beşi sairdir. Bu absürd çıkarsama aslında şair-şiir-okur üçgenindeki derin çelişkiyi işaret eder. Saysan üç beş bin şairi olan toplumumuzda sadece bin adet basılan şiir kitaplarının beş yüz tanesi satılırsa bu ‘iyi’ bir durumdur ve yayınevi sorumluluğunu yerine»»
