![]()
Kim Hitler’i, Mussolini’yi, Pinochet’yi hayırla yâd eder? Böyle yapana iyi gözle bakılır mı? Ama neden bu ‘lanetli’ kişilerdeki özellikler ve icraatlar sosyalist isimlerde tezahür edince tavırlar değişiyor? Lenin ile Hitler, Stalin ile Mussolini arasında ne fark var? Sosyalistler sosyalist diktatörlerin işlediği cinayetleri cinayet, işkenceleri işkence saymıyor.Diktatörleri sevmeli miyiz? Cevap, adamına göre değişir. Diktatörlere kategorik olarak karşı olanlar “hayııır!” diye bağırır. Ama sosyalistler, sosyalist olmayan diktatörleri topa tutarken, sosyalist olanlarını bağrına basıyor. Aynen Lenin’e, Stalin’e, Mao’ya, Pol Pot’a»»
Gıda ürünleri, tarlalardan mutfaklarımıza girene dek pek çok aracıdan geçiyor. Paranın büyük kısmı gerçek emek sahiplerine ulaşmıyor. Avrupa’da bunun için ‘adil ticaret’ sertifikası uygulaması başlatıldı.Çiftçinin ve küçük üreticinin emeğinin karşılığını almasını amaçlayan bir hareket ‘adil ticaret'. Özellikle Avrupa ülkelerinde ticarette son 5 yıldır önemli bir payı ele geçirmeyi başaran ‘adil ticaret' logolu ürünler, aracıyı ortadan kaldırdığı için çiftçinin daha çok kazanmasını sağlıyor.»»
Neşet Ertaş’ın, ölümünden bir ay öncesine kadar satır satır okuduğu, ne var ki basıldığını göremediği ‘Garip Bülbül’ isimli kitap geçtiğimiz hafta okuyucuyla buluştu. Doç. Dr. Erol Parlak’ın titizlikle hazırladığı iki cilt halindeki kitap, Usta’nın hiçbir yerde yayınlanmamış şiirleri, fotoğrafları ve hayat hikayesiyle tam bir Neşet Ertaş külliyatı olmuş.‘Bozkırın Tezenesi’ Neşet Ertaş’ın ömrünün son günlerinde dilinden düşürmediği bir kitap çalışması vardı. Onunla yaptığımız bir röportajda, “Şiirlerimi okuyanlar ucundan kıyısından kırpıyor. Bu yüzden tadını alamıyorum. Türkülerimi, benim çalıp söylediğim gibi notalarının yer»»
İstanbul Moda Haftası, salı günü başlıyor. Etkinlikte bu yıl epey değişiklik olacak. Bunun sebebi New York, Berlin, Sydney gibi önemli moda haftalarını düzenleyen IMG Fashion’ın İstanbul Moda Haftası Komitesi’yle el sıkışması. Yenilikleri, IMG Global Üretim Direktörü Jarrad Clark ile konuştuk.Moda dünyası son haftalarda çok hareketli. New York, Londra, Milano, Paris moda haftalarını geride kaldı. Şimdi sırada İstanbul Moda Haftası (IFW) var. Yeni adıyla Mercedes Benz Fashion Week (MBFW). Sekizincisi düzenlenecek haftanın yalnızca ismi değişmedi. Bu organizasyonda pek çok yenilik de söz konusu.»»
Kim Hitler’i, Mussolini’yi, Pinochet’yi hayırla yâd eder? Böyle yapana iyi gözle bakılır mı? Ama neden bu ‘lanetli’ kişilerdeki özellikler ve icraatlar sosyalist isimlerde tezahür edince tavırlar değişiyor? Lenin ile Hitler, Stalin ile Mussolini arasında ne fark var? Sosyalistler sosyalist diktatörlerin işlediği cinayetleri cinayet, işkenceleri işkence saymıyor.Diktatörleri sevmeli miyiz? Cevap, adamına göre değişir. Diktatörlere kategorik olarak karşı olanlar “hayııır!” diye bağırır. Ama sosyalistler, sosyalist olmayan diktatörleri topa tutarken, sosyalist olanlarını bağrına basıyor. Aynen Lenin’e, Stalin’e, Mao’ya, Pol Pot’a»»
‘Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir’ deklarasyonu, gazete içeriklerine yönelik telif hakları yasa tasarısı sürecini hızlandırdı. Hazırlanan yeni Telif Hakları Yasa Taslağı’na göre, eser sahibi izin vermezse basın özeti bile verilemeyecek.Basılı gazetelerin en ciddi sorunlarından biri, haber ve yorumların televizyon, radyo ve internette izinsiz kullanılması. Bu yüzden gazete içeriklerine dair telif hakları konusu sık sık gündeme geliyor. En son 1 Ekim 2012 tarihinde 20’ye yakın gazete ‘Gazetelerin içeriği sadece gazetelerindir’»»
Suavi Eren, Huzur Sokağı dizisinde Feyza’nın zavallı babasını canlandırıyor. Meslekî yaşamında yarım asrı deviren usta oyuncu, “Huzur Sokağı muhafazakâr insana bakışı değiştirdi, dizi iyi ki böyle bir dönemde yapıldı.” diyor.28 Şubat’ı geride bıraktık. Bir döneme damgasını vuran Şubat Soğuğu dizisinde sürece ilişkin önemli bir rol üstlenmiştiniz.Kimsenin bilmediği perde arkasında bir karakterdi Mehmet Aziz Tarhan. Çevrilen entrikalardan, kapalı kapılar ardında neler yaşandığından haberdar değildik. Zaman içinde bize»»
İbrahim Özdabak, 30 yıldır Yeni Asya Gazetesi’nin karikatüristi. Bugüne kadar 10 bin kadar çizim yapan Özdabak, içlerinden sadece dördünün ceza aldığını söylüyor. Ona göre Risale-i Nur, ilham kaynağı. Karikatürle olan sergüzeşti için ise “Ben çizebildiğim için bu işi yapıyorum. 50 yıldır kendimi bu noktada yetiştiriyorum, bir de bana bu vazife verildi.” diyor.Beş yaşında bir çocuk, annesinin yeni badana yaptığı evin duvarlarına, ocaktan aldığı kömürle insan suretleri çiziyor. Kim olduğunu da tam olarak kestiremediği bu çehrelere tebessüm ediyor. Nereden aklına geldiğini de bilmiyor. Annesi ise değil kızmak, yavrusuna şefkatle bakıyor. Giresun’un Şebinkarahisar»»
Tarih profesörü ve Taraf Gazetesi yazarı Halil Berktay, barış sürecinden umutlu olduğunu söylüyor.Bu dönemde herkesin konuşmadan önce içinden yüze kadar sayarak düşünmesi gerektiğini hatırlatan Berktay, bir aralar kendisinin de içerisinde bulunduğu Aydınlık Hareketiyle ilgili özeleştirilerde bulunuyor, “Türk solu, PKK’ya hep ‘Helal olsun bizim yapamadıklarımızı yapıyorlar’»»
Türkiye, son yıllarda hızla değişiyor. Bu değişimi ülkemizi yakından izleyenlerden biri olan İnsan Hakları İzleme Örgütü Türkiye temsilcisi Emma Sinclair-Webb, “Türkiye’nin bugününü 1990’larla kıyaslayınca arada uçurum olduğunu görüyoruz.” diyor.İnsan Hakları İzleme Örgütü (İHİÖ) temsilcisi Emma Sinclair-Webb, beş buçuk yıldır Türkiye’de yaşıyor. Dokuz yıldır da İHİÖ’nün Türkiye temsilciliğini yürütüyor. Türkiye’ye ilk kez, 1990’lı yıllarda gelen İngiliz araştırmacı, AK Parti’nin üç dönemlik iktidarını yakından»»
2. Dünya Savaşı'na girmeyen Türkiye, mücadelenin Ege adalarına kayması üzerine İngiltere'ye 1943 yılında, Muğla'nın Ula ve Milas ilçelerinde havaalanı yapma izni vermişti.İngilizler 3 bin dönüm arazi üzerine inşa ettiği Kızılyaka köyündeki havaalanını üs olarak kullanırken Milas'takini hiç kullanamadılar. Bir zamanların hava üssünde şimdi köylüler inek otlatıyor. Çörüş mevkiindeki askerî havaalanında, aynı anda 16 uçağın iniş kalkış yapabileceği pistler ve»»
Sezon başında başımızı iki elimizin arasına almış, gözlerimizi yere dikmiş harap ve bitap bir şekilde kara kara düşünüyorduk.Trabzonspor ile Bursaspor elenmişler, Milli Takım berbat başlamış, Fenerbahçe ile Galatasaray yine ilk maçlarda ümitvar olmaktan uzak kalmışlardı. UEFA ülkeler sıralamasında puanlar imdat çağrısı veriyordu. ŞampiyonlarLigi’ne direkt takım gönderememe riskiyle yüzleşmeye doğru gidiyorduk.Herkes»»
Türkiye’de pek yaygın olmayan ya da daha doğrusu yayılmasına izin verilmeyen sportif direktörler, Almanya’da o kadar profesyonel çalışıyorlar ki, başka bir kulübe transfer bile oluyorlar. Alman futboluna önemli katkı sağlayan bu spor adamları, teknik direktörlerin de adeta saha dışındaki eli kulağı.Dünya futbolunun söz sahibi ülkelerinden Almanya, 2000’li yılların başında kulüpler bazında yaşadığı düşüşten kurtularak, tekrardan çıkışa geçmiş durumda. Yeşil sahaların Panzerler unvanlı Alman takımları, yeniden yapılanmaya yönelirken altyapıya verdikleri önem sayesinde toparlandı ve son zamanlarda»»
Bu şehir yalnız yeryüzünün en değerli incisini içinde saklamıyor, o inciyi görmeye gelenleri de birer inci tanesine dönüştürüyor.Değer kazandığını hisseden bedenlerin yürüyüşü değişiyor. Hayır, kendinden emin adımlar atmıyorlar başları gökte. Gözleri, üzerinde yürüdükleri süt beyaz mermerde. Başları, mahcubiyetle eğik.Bu şehir hiçbir mensubiyetin veremeyeceği bir aidiyet duygusu üflüyor kalplere. Binlerce kilometre öteden»»
Son 10 yılda Türkiye’de havayolunu kullanan yolcu sayısı yüzde 280,4 artarak 131 milyon 29 bin 516’ya ulaştı. Yapılan araştırmalar yolcuların en çok; ucuz bilet, zamanında kalkış ve güvenlik telkin eden yeni uçaklarla seyahat etmek istediğini gösteriyor.Havayolu şirketleri arasında son 10 yılda yaşanan büyük rekabet en çok yolcuya yaradı. O zamanki adıyla Ulaştırma Bakanlığı’nın, 2003’te özel havayolu şirketlerinin iç hatlarda uçmasına izin vermesi, Türk sivil havacılığı adına dönüm noktası oldu. Yurtiçi uçuşlarına başlayan özel havayolu»»
Sanal mizah sitesi Zaytung, yine muzip bir habere imza attı. “TRT’nin Ankara’daki merkez binasında başlayan tadilat çalışmaları, uzun bir süredir gizemini koruyan Teleteks’in ardındaki sır perdesinin aralanmasına vesile oldu.”Teleteks gibi demode olmuş konuları kıvrak maharetlerle internet okuyucusuna sunan Zaytung, takipçilerini yine gülmekten kırıp geçirdi. Başlangıcını verdiğimiz haberdeki sır perdesinin ardında kendini bodruma kilitlemiş Teleteks sorumlusu bulunuyor. En son 1998’de dışarı çıkan TRT’nin Telegün»»
1930 Ağustos’u Türkiye Cumhuriyeti ufuklarında bir fecr-i kâzip (yalancı şafak) gibi doğuyordu.5 yıllık Tek Parti yönetimi üst yapı devrimleri ile övünürken, devrimlerin baş döndürücü hızı ve başarısız ekonomi politikaları yüzünden halk zor günler yaşıyor, hatta açlık tehlikesine uğrayanların haberleri basında yer bulabiliyordu. Zaten “tekâlif-i milliye” kanunu halkın elindeki»»
Hollandalı genç kızın doğum günü davetine bütün şehir icabet edince ne oldu? Galli kadın, aynı gün içinde kızını, oğlunu ve kocasını neden kaybetti? Beş organ naklinin ardından Katarlı anne doğumdan nasıl sağ salim çıktı?Sıkıcı doğum günü ritüelini bilirsiniz. Hep aynı seremoni, ‘sürpriz' pastaya yalandan şaşırmalar, gelen hediyelere hiç beğenmediği halde abartılı tepkiler veren doğum günü çocuğu filan… Ancak Hollanda'da bir genç kızın, doğum gününde ülkeyi öyle bir sarstı ki Haren şehrinin belediye»»
Büyük, klasik tarzda bir camiye içerden bakıyoruz; karede şöyle bir resim var: İmam, tek başına mihrabtaki yerinde dizlerini kırmış oturuyor; önündeki rahlede bir laptop. Cami bomboş. İmam, laptopunun ekranına bakarak şöyle diyor: “Ehehee 150 layk olmuş cemaatim!”Bir başka karede bir google sayfası görüyoruz. Google'ın “o”ları sarıklı, badem bıyıklı, gözlüklü bir imam kafasından oluşuyor. Alttaki çubukta şöyle yazıyor: “Bizim bir kredi işi var ama caiz midir ki?” Alttaki iki butonda şunlar yazıyor: “Fetva ver” ve “İşime»»
Bahara giriyoruz, özlemle bekleyip de göremediğimiz karlar ve bahar havasındaki kışlar geride kaldı. Ağaçlar tomurcuklandı, bademler çiçeklendi bile.İstanbul’da laleler açmak üzere, sonrası Boğaz erguvana boyanacak; çağlalar, erikler tablalarda boy gösterecek. Sevdiklerimizle piknikler, eğlenceler başlayacak. Cenab-ı Hak, sıra sıra mevsimlerin bütün güzelliklerini bizlere armağan ediyor. Allah’tan bu güzellikler dışında başka ne»»
Osmanlı sultanlarının türbe örtüleri, Bursa Olgunlaşma Enstitüsü’ndeki kadınların eliyle yenileniyor. Ekip, Orhan Gazi’nin çalınan puşidesini yeniden işledi. I. Murad ve Yıldırım Bayezid’in ardından Osman Gazi türbesi de örtüsüne kavuşacak.Osmanlı'nın ilk başkenti olması sebebiyle altı padişahın ebedî istirahatgâhı olan Bursa'da ecdat yadigârı eserlerin korunması için ayrı bir özen gösteriliyor. Yaklaşık 10 yıl önce başlatılan restorasyon çalışmaları kapsamında çok sayıda tarihî mekân onarılıp eski güzelliğine»»
